Barroso, Obama döneminin Avrupa için “kaybedilmiş bir fırsat” dönemi olarak tarihe geçebileceğini ve bu dönem içinde Atlas Okyanusunun iki yakası arasında ekonomik krizle mücadele, iklim değişikliği ve ticaret reformu konularında anlaşmazlıklar bulunduğunu söylüyor.
Gazete başyazısında, Barroso’nun Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerin potansiyelini gerçekleştiremediği değerlendirmesine katıldığını belirtip bu konuda suçun Obama’da olduğunu söylüyor.
“İngiltere ve Türkiye ABD’ye yakınlıklarına yeterli karşılık bulmadı”
Times ayrıca, Obama yönetiminin sorun yaşadığı ülkelere daha fazla yoğunlaşırken, birlikte yürüdüğü ülkelere ise gereken önemi vermediğini savunuyor.
Gazetenin verdiği örnekler arasında İngiltere ve Türkiye var.
İngiltere’nin ABD’nin en önemli savaş müttefiki olmasına rağmen, Obama’nın İngiltere ile Arjantin arasındaki Falkland Adaları sorununda tarafsız kalmayı tercih ettiğini belirten Times, Türkiye’nin sorunlu Orta Doğu komşularına doğru sürüklendiğini de belirtip bunun asıl olarak Ankara’yı kendinden uzaklaştıran Avrupa Birliği’nin bir suçu olarak görüldüğünü söylüyor.
Paris ve Berlin arasında yakınlaşma adımı
Financial Times gazetesi Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schauble’nin gelecek hafta Fransa’da bakanlar kurulu toplantısına katılacak olması üzerinden Paris ve Berlin arasındaki ilişkilerindeki yakınlaşmayı değerlendiren bir yazıya yer veriyor.
Alman bakanın ziyareti para birimi olarak euroyu kullanan bölgede ortak bir yönetim sergilemek için yeni önerileri tartışma amacını taşıyor, diyor gazete.
Fransa ile Almanya’nın mali disiplinsizliğe karşı verilecek cezaların sertliği ve Berlin’in borçlarını ödeyemeyen euro bölgesi ülkeleri için düzenli iflas prosedürü gibi konulardaki tutumları üzerinden ortaya çıkan ayrışmaların aşılması da bu toplantıların altından kalkmaya çalıştığı bir başka görev, Financial Times’a göre.
Sorun bu ayrım noktalarının, Avrupa Birliği’nin yapısını değiştiren Lizbon Anlaşmasında da değişiklikler yapılmasını öngörmesi.
Avrupa Birliği’nin önde gelen bu iki ülkesinin, euro bölgesi içinde krizlere karşı nasıl bir kalıcı mekanizma oluşturacağı konusunda da anlaşmaya varması gerekiyor.
İtalya’da kesinti koalisyonunda bölünme
Financial Times’ta yer alan Avrupa’yla ilgili bir başka haberde ise kemer sıkma programını uygulamaya koymaya çalışan İtalyan hükümetinin yolsuzluk soruşturmaları nedeniyle sorunlar yaşadığı vurgulanıyor.
İtalyan senatosu merkez sağ hükümetin tartışmalı kemer sıkma paketini bunun oylayacak.
Gazeteye göre koalisyon hükümeti içindeki bölünme, bütçe açığını 2012’ye kadar yüzde üç’e indirmeyi hedefleyen kesinti paketinin geleceği için çok kritik olan bir dönemeçte yaşanıyor.
İngiltere’ye küresel rol arayışı
Guardian yazarı Timothy Garton Ash, küresel iktidarın odağı kayar ve kamu harcamalarında kesintiler yapılırken, İngiltere’nin dünyadaki rolünü ve dış politikasını doğru zeminde tartışmanın tam zamanı diyor.
Ash, eski Amerikan dışişleri bakanı Dean Acheson’un ‘İngiltere imparatorluğu kaybetti fakat hâlâ yeni bir rol bulamadı’ deyişi üzerinden 50 yıl geçtiğini ve bu süre içinde İngiltere’ye küresel bir rol aramanın elitlerin bir sporu olarak devam ettiğini söylüyor.
Ancak Guardian yazarına göre, uluslararası ilişkilerin içinde bulunduğu bağlam İngiltere’nin küresel rol avcılığı için pek elverişli değil ve bunun nedenlerinden biri de ülkenin içeride kamu harcamalarında planladığı kesintiler.
İngiltere dışişleri bakanı, bakanlığını kesintilerden muaf tutmaya çalışacağını söylese de, bunun dışında ülkenin dış politikada başvurabileceği tüm enstrümanlarda bütçe kesintileri olacak.
Ash’e göre, küresel iktidarın bir düzeyde batıdan doğuya, Çin ve Hindistan’a ve bir düzeyde de kuzeyden güneye, Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelere kayıyor olması; ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de, bu çok kutuplulaşan dünyada Avrupa yerine yükselmekte olan bu ülkelere odaklanıyor olması da İngiltere ve Avrupa’nın geri kalanının daha az önemsenmesi anlamına gelecek.
Katrina ölümler, ABD’nin ‘Kanlı Pazar’ı
Independent gazetesi, beş yıl önce ABD’nin New Orleans kentini vuran Katrina kasırgasının ardından, felaket mağduru silahsız sivillere ateş açarak ölümlere neden olan dört polisin mahkeme karşısına çıkacak olmasını manşetine taşımış.
Gazeteye göre olay, Amerika Birleşik Devletleri’nin “Kanlı Pazar”ı.
Independent’a bir değerlendirme yazan Tracy Washington, kasırga ile birlikte taşan Mississippi nehri sularının kenti kapladığı sıralarda New Orleans’ta olduğunu belirtiyor.
Yazara göre işlenen bu suç, polis içinde daha geniş çaptaki hastalıkların bir semptomu.
New Orleans’taki özellikle siyahların son beş yıldır yürüttükleri kampanyaya rağmen Bush yönetiminin konuyla ilgili bir şey yapmadığını söyleyen Washington, Obama yönetimi ile birlikte polisler hakkında yapılan suçlamanın tek başına bir çözüm getirmeyeceğini ve bu olayın münferit bir olay olmadığını söylüyor.
Eski istihbaratçı genç bilgi satarken yakalandı
25 yaşında İngiliz dış istihbarat servisinde e-postaları kırmak için yeni bir bilgisayar teknolojisi projesinde çalışmış olan bir kişi, elde ettiği gizli bilgileri Hollanda istihbarat servisine satmaya çalışırken, İngiliz iç istihbarat servisi tarafından yakalandı.
Genç istihbaratçıyı çalıştığı kuruma ihanete itenin James Bond fantazisi olduğunu yazan Daily Telegraph’tan aktarıyoruz:
“Kısa fakat coşku verici bir süre boyunca Daniel Houghton zengin bir adam olduğunu düşünmüştü. 1 milyon eurodan yüksek bir meblağla dolu çantasıyla Londra’da bir otelden çıkıyordu. Ancak zafer sarhoşluğu kısa sürdü. Asansörlere geldiğinde, dedektifler tarafından yakalandı.
“İstihbarat içinden bir kaynak, Houghton’ın bilgisayar delisi olduğunu ve para hırsı tarafından yönlendirildiğini söyledi. Bilgisayar uzmanı olmaktan tatmin olmayıp kendisini gerçek bir casus olarak görmek istedi. Her gün kopyaladığı sırlarla dolu belgeleri bir hafıza kartına kopyalayıp yatağının altında saklandı.
“Ardından da istihbarattaki işinden ayrılıp bir bankada çalışmaya başladı. Üç ay sonra da internetten Hollanda istihbaratının internetten bulduğu numarasını kendi cep telefonundan arayıp bilgileri satmak istediğini söyledi.