L. Doğan Tılıç
Konuşanlar bahsi “ağzı olan konuşuyor” denilerek kapatılacak gibi değil, önemli!
Konuştuklarımız; bir televizyon kanalı ve tanınmış ekran yüzü gazeteci etrafında başlayan ve bir önemli futbol kulübü başkanıyla devam ettirilen, uyuşturucu/seks gibi pek “heyecanlı” bir konu.
Şimdi bu konuda yazdığıma göre, konuşanlar arasında beni ve “biz”i de saymak lazım. Ancak, “biz”im nasıl konuştuğumuzu geçen gün Yaşar Aydın somutlamıştı: “HaberTürk vakası, iktidar içi hesaplaşmaların nasıl bir ikâme gündem yarattığını gösteriyor. Skandallar konuşulurken yoksulluk, bütçe ve demokratik çürüme yine görünmez kılınıyor. Bu tablo, politize ama siyasetsiz bir ülkenin fotoğrafıdır.”
Konuyu, “biz”e yakışır biçimde ve medya bağlamında da BirGün TV’de Zafer Arapkirli irdeliyor. Bizi ilgilendiren o didiklenip duran uyuşturucu/seks hikâyesi değil. Bir televizyon kanalı içinde, gücün ve iktidarın, kurumun amaçlarını gerçekleştirmek için değil kurum çalışanları (kadınlar) üzerinde kullanılması!
Gelelim “biz” dışındaki “konuşanlar”a…
Onlardan “muhalefetolog” dediğim biri, dün konuyu Ahmet Şık ve Mustafa Balbay’ın köpürttüğünü yazıp, yaptıklarını da “AK Parti’ye kurulan tuzak” ve AKP’de fitne fesat yaratıp kardeş kavgası çıkarma çabası olarak niteliyordu.
Dikkatleri Şık ve Balbay’a çekerek kendi aralarında ortayı bulmaya çalışan yazarı “muhalefetolog” olarak tanımlamam, CHP içini CHP’lilerden bile iyi “bilerek” sık sık ana muhalefette kim kimin ayağını nasıl kaydırmaya çalışıyor, CHP başarılı olmak için ne yapmalı türü yazılar yazmasından.
Şimdi, kendisinin CHP’de yaptığını Şık ve Balbay’ın AKP’de yaptığını ileri sürerken, konuyu iviği civiği ile gündeme taşıyıp konuşanın Sabah gazetesi ve iktidar yanlısı televizyonlardaki kimi eski milletvekili AKP’li gazeteciler olduğuna hiç değinmiyor.
Kısacası, asıl olarak konuşanlar da konuşulanlar da kendileri, taht kavgaları ve bu arada memleketin asıl sorunları dikkatlerden kaçırılıyor.
Bizim konuştuklarımız da konuşma biçimimiz de farklı! Hiçbir konuyu şip şak, tik tok, kısadan (shorts) pornografik bir merakla konuşup geçemeyiz.
Okuru/izleyicisi arasındaki ilişkiye dair geçen hafta açıklanan bir veri son derece mutluluk verici. Gazetelerin YouTube performansına göre toplam izlenme oranında Cumhuriyet’in ardından ikinci olan BirGün, uzun videolarda neredeyse kendi dışındaki tüm gazetelerin toplamına yaklaşan bir oranla açık ara birinci.
Oysa “kısa”ların zamanındayız! Çok az zihinsel çaba gerektiren ve yorgun, dikkati dağılmış insanlara hitap eden eğlencelik içerikler izleniyor daha çok. Akıldan çok duygulara hitap eden; kestirmeden öfke, mizah, korku, hayranlık uyandıran içerikler… Kahramanlar net, düşmanlar net! Haklı olanın değil sesi daha yüksek çıkanın dikkat çektiği bir iletişim biçimi. Siyasetin kimlik temelli hale gelişi ve ne önerildiğinin değil kim tarafından önerildiğinin önem kazandığı zamanlar…
İletişim iklimi bu haldeyken, BirGün okurunun/izleyicisinin duygulara seslenerek kestirmeden düşmanlar ve kahramanlar yaratan, kısadan siyasal sonuçlara götüren içerikler yerine uzun ve analitik içerikleri yeğliyor olması onların niteliğinin de göstergesi.
Başarısının bir ucunda, konuşulanların tozu ve dumanı içinden özünü süzen fedakâr emekçileri varsa, diğer ucunda da aboneliğini yenilemek için kullandığı kredi kartında sıkıntı çıkınca ısrarla gazeteyi arayan ve katkısını ikiye katlayarak aboneliğini yenileyen yılmaz okurları var!
Biz böyle “biz” olduğumuz sürece, konuşanlar neyi konuşturmaya çalışırsa çalışsın, asıl konuşulması gerekenleri konuşup konuşturanlar hep olacak!




