Gürsel Köksal
Almanya’da gelecek yıl beş eyalet kendi meclisleri için sandık başına gidecek. Bu seçimler, daha ilk altı ayını doldurmadan büyük bir krize giren, kamuoyu desteğini büyük ölçüde yitiren federal hükümet için, eğer o döneme kadar kendi içindeki sorunları nedeniyle yıkılmazsa, önemli bir sınav olacak.
Bu seçimler başka nedenlerle de çok önemli…
***
Çok önemli, çünkü bu seçimlerin sonunda Almanya’da faşizmin tırmanışı açısından yeni bir dönem söz konusu olabilir. Zira kamuoyu yoklamaları doğudaki eyaletlerde (Saksonya Anhalt ve Mecklenburg Vorpommern) yapılacak seçimlerde sağcı parti AfD’nin (Almanya için Alternatif) diğer partilere büyük fark atabileceğini gösteriyor. Hatta Saksonya Anhalt’ta mecliste mutlak çoğunluğu kazanıp, eyalet hükümeti kurma fırsatı bile bulabilirler.
Geçmişte (sonuçta başarısız da olsa) sosyalizm deneyimi yaşayan bu bölgelerdeki çoğunluğun “Almanya’nın Rusya’yla hasım olmasına karşı çıkışı”nı dikkate alarak Ukrayna savaşı konusunda kendisini “barış” partisi olarak göstererek, Ukrayna’ya silah yardımı için ayrılan paraların sosyal harcamalara aktarılmasını talep ederek kitlesel tabanını genişleten AfD, bu arada tüm ülke çapında dozunu arttırdığı yabancı düşmanı propagandanın da katkısıyla kendisini bir mevcut partilere “alternatif” olarak gösterme açısından oldukça başarılı.
Merkez sağ ve sosyal demokrat partilerden oluşan federal hükümetin Ukrayna politikası, diğer muhalefet (biri hariç) partilerince desteklendiği ya da ciddi bir itiraz görmüyor. Bu konuda sert muhalefet yapan diğer parti BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı) ise kendi içindeki sorunlarla boğuştuğu için süreç AfD’ye çalışıyor.
***
Gelecek yılki seçimlerin diğer önemli özelliği Berlin ve Baden-Württemberg eyaletlerinde kendini gösteriyor.
Her iki eyalette de seçime giren güçlü partilerden ikisinin başbakan adayları Türkiye kökenli göçmen ailelerin çocukları.
Baden-Württemberg’deki seçime Yeşiller partisiden Cem Özdemir’in başbakan adaylığıyla ilgili daha önce de yazmıştık. Almanya’da göçmen kökenli ilk federal milletvekillerinden biri olarak ya da göçmen kökenli ilk parti başkanı, ilk federal bakan gibi siyasi başarı ünvanları taşıyan Özdemir aslında bu eyalette seçime giden başbakan adayları arasında en sevileni. Anketlerde hep önde gidiyor. Ancak bu seçimlerde adaylar değil, partiler seçiliyor. Ve uzun süredir bu eyaletteki birinci parti olan Yeşiller, artık anketlerde CDU ve AfD’nin ardında, üçüncü sırada. Yeşiller’in önümüzdeki marta kadar bu durumu değiştirmesi neredeyse imkansız. Ancak Yeşiller, bu kez yeni koalisyonun küçük ortağı olarak hükümette kalabilirlerse Özdemir siyasi kariyerini “Almanya’nın Türkiye kökenli ilk Eyalet Başbakan Yardımcısı” olarak sürdürebilir.
Berlin’deki seçimde Sol Parti’nin (Die Linke) Başbakan Adayı Elif Eralp ise aritmetik açıdan bakıldığında oldukça şanslı görülüyor. Anketlerde şu anki koalisyonun büyük ortağı CDU halen birinci sırada. Ancak büyük güç kaybı var ve bu sürüyor. İkinci parti konumundaki Sol Parti ise istikrarlı bir durumda. Sosyal demokratlar ve Yeşiller’le anlaşma söz konusu olursa, Sol Parti’nin büyük ortak olduğu bir koalisyon kurulabilir. Bu durumda Almanya’ya Türkiye’deki 12 Eylül darbesinden sonra yerleşmiş bir muhalif sendikacının kızı olan Eralp, bu ülkenin ilk göçmen kökenli eyalet başbakanı (Berlin’in özel konumundan dolayı, “Berlin’e Hükümet Eden Belediye Başkanı”) sıfatını üstlenebilir.
Tabii bu durum seçim anketlerinin ortaya çıkardığı bir olasılık. Geçmişte Berlin’de bu üç parti arasında işbirlikleri de oldu. Ancak üç partinin tabanlarının büyük oranda destekleyeceği bu modele özellikle Yeşiller’in üst yönetiminin karşı çıkması ve engellemesi büyük olasılık.
Yani Almanya’da önümüzdeki yıl yapılacak eyalet seçimlerinden sonra, sadece söz konusu bölgeler açısından değil, tüm ülke açısından önemli “ilk”e şahit olabiliriz. Bir eyalet aşırı sağcılar tarafından yönetilirken, diğer bir eyaletin başına ise Türkiye kökenli bir başbakan gelebilir…




