Edison kendisinden bahsederken “Sınıfımın birincilerinden değil, sonuncularındandım;’ demişti. Steve Jobs’ın lisedeki not ortalaması 2.65’ti. Beethoven sayıları toplarken zorlanırdı, çarpmayı ve bölmeyi ise hiç öğrenmedi. Walt Disney vasatın altında bir öğrenciydi, sınıfta sık sık uyuyakalırdı. Picasso alfabedeki harflerin sırasını hatırlayamazdı. Standart IQ ( zeka) testleri bu dâhileri tanımakta başarısız olabilirdi.
Günümüzde birçok uzman, bilim alanında başarılı olmak için tek ölçütün, 115 ile 125 arasındaki IQ puanı olması gerektiğine inanıyorlar. Daha üstünün ise daha önemli bilimsel başarılar elde etme potansiyeli anlamına geldiğini düşünüyor. Oysa ki bilim insanları Richard Feynman, James Watson ve William Shockley’nin puanları daha yüksek değildi. Ancak her biri kendi alanlarında Nobel Ödülü kazandılar.
Eğitim sistemleri, özel eğitim ve üstün zekalı eğitim programlarına uygun çocukları belirlemek için günümüzde halen IQ testlerini kullanır. İnternette bir çok site size zeka testi sunar ve IQ’nuzu ölçme garantisi verir. Ancak bu tip testlerin uygunluğu ve meşruluğu sürekli olarak tartışılmaktadır.
1900’lerin Başında Zekâ Testlerinin Gelişimi
1800’lerin sonlarında İngiliz Sir Francis Galton (1822-1911), zekayı inceleyen ilk kişilerden biri oldu. Galton günümüzde kullanılan, psikometrik ve istatistiksel yöntemlere öncülük etti. Daha sonraki araştırmacıların kullanacağı çeşitli hipotezler ortaya attı.
1900’lerin başlarında, Avrupa ve Amerika’da insanların bilişsel yeteneklerini tarafsız bir şekilde ölçme iddiasıyla onlarca zekâ testi ortaya çıkacaktı. Bu testlerin ilkini, Fransız psikolog Alfred Binet hazırladı. Binet, Fransız hükümeti tarafından okullarda en çok zorlanacak öğrencileri tespit etmek için görevlendirilmişti.
Bu çalışmanın sonucu olan 1905 Binet-Simon Ölçeği, modern IQ (zekâ bölümü) testlerinin temeli haline geldi. 1900’lerin başlarından itibaren ABD eğitim sistemi de IQ testlerini kullanmaya başladı. Bu testlerle hem “üstün yetenekli ve yetenekli” öğrenciler hem de özel eğitim ihtiyaçları olan öğrenciler tespit edildi.
İronik bir şekilde, Binet’in kendisi IQ testlerinin zekâyı ölçmek için yetersiz olduğunu düşünüyordu. Binet, bu testlerin yaratıcılığı ya da duygusal zekâyı doğru bir şekilde ölçemediğine dikkat çekmişti. Alman psikolog William Stern (1871-1938) zeka katsayısı veya IQ fikrini ortaya attı. ( IQ kısaltması Almanca Intelligenzquotient teriminden gelir ve “zeka katsayısı” anlamını taşır)
Sonrasında da Standford Üniversitesi’nde bilişsel psikoloji profesörü olan Lewis Madison Terman (1877-1956), Binet testini Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılmak üzere yeniden geliştirdi. Terman testi birçok yönden güncelledi, en önemlisi yetişkinlere uygun bir versiyon geliştirdi. 1930’larda, Amerikalı psikolog David Wechsler (1896-1981), yetişkin zekasını yazılı testler kullanarak değerlendirme fikrini genişletti.
Zeka Testleri Gerçekte Neyi Ölçer?
Birinci Dünya Savaşı sırasında, yaklaşık 1,75 milyon askeri aday, ABD Ordusu Alpha ve Beta Testlerine girdi. Okuryazar olan askerler Alfa testine, okuma yazma ve İngilizce bilmeyen askerler ise Beta testine giriyordu.
Test sonuçları, bir askerin silahlı kuvvetlerde hizmet etmeye ne kadar uygun ve hangi liderlik pozisyonuna daha yatkın olduğunu belirlemek için kullanıldı. ABD Ordusu Alpha ve Beta testlerinin sonuçları, geniş bir kamuoyu ilgisi toplayacaktı. Bu sonuçları, Princeton Üniversitesi psikologlarından ve psikometri alanının erken dönemdeki öncülerinden biri olan Carl Brigham, analiz etti.
Brigham, 1922 yılında yayımlanan “A Study of American Intelligence” (Amerikan Zekâsı Üzerine Bir Çalışma) adlı kitabında bu sonuçlara dayanarak ayrıntılı istatistiksel analizler yaptı. Brigham, Amerikan zekâsının gerilediğini öne sürdü ve bunun sebebi olarak artan göçmenlik ve ırksal entegrasyonu gösterdi.
Hem doğa bilimciler hem de sosyal bilimciler, IQ puanlarındaki ırksal farklılıkların biyoloji tarafından etkilendiğini öne süren argümanları çürütmek için kapsamlı çalışmalar yapsa da öjeni savunucuları, zekâ ve diğer sosyal davranışların biyoloji ve ırk tarafından belirlendiğini öne sürerek IQ testlerine sarıldılar. IQ testlerini “aptallar”, “ahmaklar” ve “zihinsel olarak zayıflar” olarak tanımladıkları bireyleri tespit etmek için kullandılar.
IQ Testleri ve Biyoloji Temelli Tartışmalar
1927 yılında, ABD Yüksek Mahkemesi tarafından verilen kötü şöhretli Buck v. Bell kararı, gelişimsel engellilere ve genellikle düşük IQ puanlarına dayanarak “zihinsel olarak zayıf” olarak tanımlanan bireylere yönelik zorunlu kısırlaştırmayı yasal hale getirdi.
Bu kararın ardından, ABD genelinde, yaklaşık 65.000 kişi, düşük IQ’ya sahip olduğu gerekçesiyle zorla kısırlaştırıldı. Ancak bu bireylerin büyük bir kısmı, yoksul veya etnik azınlık gruplarına mensup kişilerdi. Bu uygulama, sosyal eşitsizliklerin biyolojik gerekçelerle meşrulaştırılmasının bir örneği olarak tarihe geçti.
Buck v. Bell kararının etkileri, 1970’lerin ortalarına kadar devam etti. İlerleyen dönemde, sivil hak savunucusu kuruluşlar, zorla kısırlaştırılan bireyler adına hukuki mücadele başlattılar. Bu davalar, zorunlu kısırlaştırma uygulamalarının sona ermesinde etkili oldu. Sonucunda 2015 yılında ABD Senatosu, kısırlaştırma programlarından sağ kurtulan bireylere tazminat ödenmesi için bir karar aldı.
Günümüzde Zeka Testleri İle İlgili Tartışmalar Devam Ediyor
Günümüzde, “zeka” kavramının ne anlama geldiği ve IQ testlerinin gerçekten güvenilir bir ölçüm aracı olup olmadığı konusu hâlâ tartışılmaktadır. Bazı araştırmacılar, zekânın evrensel bir kavram olmadığını, aksine belirli bir kültüre özgü bir olgu olduğunu savunmaktadır. Onlara göre, zekâ, içinde bulunduğu bağlama göre farklı şekillerde ortaya çıkar. Bu nedenle, tıpkı kültürel davranışlar gibi, bir toplumdan diğerine değişiklik gösterir.
Bazı araştırmacılar, zekânın bu “kültürel özgüllüğünün” beyaz ve Batı toplumları lehine taraflı hale getirdiğini savunmaktadır. Bu durum, IQ testlerinin kültürel çeşitliliğe sahip topluluklarda potansiyel olarak sorunlu olmasına neden olur.
Araştırmacılar, IQ test performansı ile eğitim başarısı arasında güçlü bir ilişki olduğunu sıklıkla tespit etmişlerdir. Bunun bir nedeni, benzer bir zemini kapsamalarıdır. Problem çözme ve muhakeme eğitim sistemleri içinde öğretildiğinden, daha uzun ve daha iyi eğitim genellikle akademik performansın yanı sıra IQ’nun da artmasıyla sonuçlanır. Bu, birçok psikolog ve öğretmenin IQ testlerinin belirli gruplara karşı adil olup olmadığını sorgulamasına yol açmıştır.
Sonuç olarak
IQ testlerinin icadından bu yana, testlerin kullanımı hakkında güçlü destekleyici ve eleştirel argümanlar ileri sürülmüştür. İnsan zekası yeni keşiflerin, önemli sorunlara çözüm bulmanın ve değer verdiğimiz diğer birçok önemli niteliğin merkezinde yer alır. Devam eden anlaşmazlıklar, yalnızca toplumun zekâya verdiği önemi değil, aynı zamanda zekâyı anlama ve ölçme arzusunu da gözler önüne sermektedir.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Show us your smarts. a very brief history of intelligence testing. Kaynak site: Conversation Yayınlanma tarihi: 9 Ekim 2015. Bağlantı: Show us your smarts. a very brief history of intelligence testing
- The IQ test wars: why screening for intelligence is still so controversial. Kaynak site: Conversation. Yayınlanma tarihi: 1 Şubat 2018. Bağlantı: The IQ test wars: why screening for intelligence is still so controversial./