Elektrik, doğal gaz, akaryakıt gibi iğneden ipliğe zam olarak yansıyacak fiyat artışları adeta otomatiğe bağlanmış durumda.
Emekçilerin başlıca tüketim mallarına; gıdaya, barınmaya, ulaşıma, eğitim, sağlık ve yerel yönetim hizmetlerine… her gün yeni zamlar geliyor. Marketler etiket değiştirmek için özel elamanlar istihdam etmeye başlamış!
İşçiler, kamu emekçileri, mühendisler, doktorlar, hemşireler, öğretmenler, esnaf ve zanaatkarlar, üretici köylüler, öğrenciler, emekliler… Kısacası emeği ile geçinen her kesimden emekçiler, zamlardan, pahalılıktan, enflasyondan şikayetlerini dile getiriyorlar.
Tabii sermaye muhalefeti de zamlardan enflasyondan şikayetleri her vesileyle ve yüksek sesle yineliyorlar. Ve sözlerini; “Demirel’in dediği gibi boş tencere iktidar götürür” tekerlemesine bağlayıp halka, “Seçime kadar sabredin. Seçimde iktidara gelip sizi zamlardan, enflasyondan kurtararacağız” diyorlar.
Öte yandan tek adam yönetimi de zamlardan, enflasyondan söz etmeye başladı. Erdoğan ve Bahçeli “hayat pahalılığı”nın, “enflasyon”un farkıdayız” diyorlar. Çözüm olarak da “Biraz daha sabredin. Sizi bu zamlardan da biz kurtaracağız…” (*) diyorlar.
‘BOŞ TENCERE’ KENDİLİĞİNDEN İKTİDAR MİKTİDAR GÖTÜRMEZ!
Önce Demirel’e atfedilen,”Boş tencere iktidar götürür” tekerlemesi için birkaç şey söyleyelim. Ama öncelikle belirtelim ki Demirel, aforizmalarından halkın olumlu anlamda ders çıkaracağı bir şahsiyet değildir. Tersine sermayenin en gözü kara politikacılarından birisidir. Bu yüzden de “Boş tencere”nin kendiliğinden iktidar götürdüğü de onun pek çok iddiası gibi “mugalata”dan ibarettir. Çünkü iktidarı götürmek için öncelikle belirli bir gücün iktidarı almak için örgütlenmesi, halkın önemli bir kesiminin iktidarın yarattığı “boş tencere” sorununu çözmek için harekete geçmesi gerekir. Bu yüzden de “Boş tencerenin (kendiliğinden) iktidarı götüreceği” iddiası sadece iktidarı almak için harekete geçmesi gereken güçleri rehavete düşürmek isteyenlerin ve elbette ki siyaset alanının sermaye ve partilerinin oyun alanı olarak kalmasını isteyenlerin dayanağı olabilir.
Tersine dünyada bugün pek çok ülkede “boş tencere” sorunu vardır ama “boş tencere” politikasının sorumlusu siyasi iktidarlar bir yere gitmeden iktidarını sürdürmektedir!
Reklam
Hele de bugün ülkemizde, sermaye muhalefetinin, yukarıda belirtildiği gibi her gün gelen zamlar üstünden “Yine zam geldi daha da gelecek…” biçiminde bir yakınmaya dönüşmüş olması; yarın evine ekmek götürüp götürmemeyle yüz yüze kalan emekçi için 15 ay sonra yapılacak bir seçimi beklemek hiç de anlamlı bir vaat değildir.
Ki, vaat çizgisinde kalındığında o her bakımdan sıkışmış emekçi için 15 ay sonra kazanılacak bir seçimi beklemektense iktidarın küçük rüşvetlerine razı olmak daha çekici gelebilecektir!
Kısacası, zamların hayatlarını zehir ettiği işçi ve emekçileri; “Zamların geri alınması” mücadelesi ile zamların kaynağı olan iktidarın ekonomik politikalarına karşı mücadelenin dışında tutarak, “Seçimde bize oy verin zamlardan sizi kurtaralım” çizgisinde kalmak, yağmur gibi yağan zamlar karşısında giderek; zamlara karşı tepkisizlik ifadesi olacak bir “duyarsızlık” yaratması, “Böyle gelmiş böyle gider” “kaderciliği”ne teslim olunması olasılığını da güçlendirmektedir.
SADECE ‘ÜCRETLERE ZAM’LA ZAMLARA KARŞI MÜCADELE EDİLEMEZ!
Elbette sorunun esası zamların yapılıyor olmasıdır. Ama zamlar kediliğinden ortaya çıkmıyor. Tersine zamlar mevcut yağma ve sömürü düzeninin ayakta tutulması için halka çıkarılan faturanın ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu yüzden de sadece şikayet etmek ya da yığınlara, “Siz seçimde oy verin biz de sizi kurtaralım” demek zamlara karşı mücadele anlamına gelmediği gibi zamlara karşı mücadeleyi sadece TİS’lerde “enflasyon kadar ücret zammı” almak, hatta iş bırakarak patronlardan o anda “iyi” görülecek bir ücret elde edilmesi bile çoğu zaman günü bile kurtaramaya yetememektedir.
Çünkü gelen yeni zamlar “iyi” görünen ücret zamlarını alp götürmektedir. Bunu son aylardaki sürekli hale gelen zamlarla gördük. Ki, bu zam tsunamisinin önümüzdeki aylarda da süreceği anlaşılmaktadır.
Nitekim her TİS’den sonra, en son da 2022 için asgari ücrete yüzde 50 (gerçekte yüzde 39) zam yapılmasından sonra Cumhurbaşkanına, ilgili bakanlara teşekkürü bir borç bilen Türk-İş’in Başkanı Ergün Atalay da bunu görmüştür!
“Atık toplayıcıları”yla bir iftar yemeğinde buluşan Atalay; enflasyon, artan hayat pahalılığı karşısında asgari ücrete zam yapılmasıyla ilgili sorular karşısında, “Önümüzde son yılların en yüksek enflasyonunun olduğu bir ortamdayız. Bir an evvel bu enflasyon belli bir noktaya getirilmezse, istediğin kadar zam al, alacağın zammın bir özelliği olmaz” değerlendirmesini yaptı.
Reklam
EMEKÇİLERİN BİZZAT SAHAYA ÇIKARAK SİYASETE MÜDAHALE İHTİYACI
Türk-İş’in genel başkanının gerçeği ifade etmesi elbette önemli olurdu! Ama, eğer Atalay bu sözlerini; enflasyonu, yani hayat pahalılığına karşı mücadeleyi sadece “Zamlardan şikayet etmek” ve en ileri gidildiğinde bile, “enflasyon kadar ücret zammı”yla yetinmeyip zamların kaynağı olan iktidarın ekonomik politikalarına karşı, işçi sendikasına yakışan bir mücadeleyle birleştirmeyi amaçlayan bir tutum alsaydı; yukarıdaki görüşünü en azından böyle bir tutumun gerekçesi olarak açıklamış olsaydı!
Ancak Türk-İş’in zamlara karşı mücadelede “en geride” durduğu dikkate alındığında Atalay’ın bu açıklaması, ne yazık ki, gerçeğin bir yanını gösterme özelliği önemsizleşmekte, “insanca yaşanacak bir ücret” mücadelesinin altını oyan ve zamlara karşı mücadeleyi gereksiz göstererek, “Biraz daha sabredin, zamlar sona erecek” iktidarın ya da “Seçimi bekleyin, bizi seçin sizi zamlardan kurtaralım” diyen sermaye muhalefetinin değirmenine su taşımaya hizmet eder hale gelmektedir.
Oysa bugün işçilerin ve emekçilerin “zamlara karşı mücadele”de belirleyici olacak adımı; bu zam ve sömürü düzeninin ayakta kalması için “krizin, pandeminin ve savaşın faturası”nı bir biçimde ödemek değil, bu faturaların yükünü reddetmek, dolayısıyla zamları reddeden ve insanca yaşanacak bir ücret ve maaşı bizzat kendilerinin sahaya çıkarak “halk için ekonomi” talepleriyle siyasete müdahalesidir. Ancak böyle bir mücadele hattına girildiği ölçüde zamların geri aldırılması ve kazanımların da kalıcı olması mümkün olabilecektir!
(*) Tek adam yönetiminin enflasyonun hızını kesmek için 20 (gıda, temizlik malzemeleri gibi) temel tüketim malına tavan fiyat uygulamasına geçeceği gibi yeni ucube formüller üstünde çalıştığı belirtiliyor.