Ahmet Engin
“Davayı kazandım ama bizim patron iflas gösterdi beş kuruş alamadım.” Benzer cümleleri sık sık duyarız.
Ücreti, fazla mesai ücreti ödenmeyen işçilerin çalışırken dava açması pek de mümkün değildir. İşçiler, ancak işten çıkartıldıklarında veya canlarına tak edip haklı fesih yoluyla işten çıktıklarında feshe bağlı olmayan alacakları için de dava yoluna giderler. Ancak davayı kazandıktan sonra icra ve tahsilat aşamasına geçilebilir.
İşte bu noktada özellikle iflas halinde ve hatta iflasa kadar gitmese de borca batık bir işveren varsa alacakların sırası önem kazanır. Alacakların sırası ise İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmektedir. Yürürlükteki İcra ve İflas Kanunu, yıllar içerisinde çok kapsamlı değişiklikler yapılmış olsa da 1932 tarihlidir. Geçtiğimiz günlerde güncel ihtiyaçları karşılamadığından hareketle Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslağı kamuoyuna sunuldu. Cebri icra kanunu taslağı adıyla paylaşılan taslak, işçi alacakları bakımından mevcut yasayı aratacak düzenlemeler içeriyor.
Alacakların sırası değişmiyor
Yeni yasa taslağındaki alacakların sırasına ilişkin düzenleme, mevcut yasanın kopyasından ibaret. Rehinli alacaklar yine öncelikli alacak. İpotek, taşınır rehini gibi teminata bağlanmış alacakların sahipleri, bankalar, tacirler sıraya dahi girmeden alacağını tahsil edebilecek. Yine gümrük ve emlak vergisi ile motorlu taşıtlar vergisi gibi eşya ve taşınmazın aynından doğan kamu alacakları da rehinli alacaklardan sonra ödenecek alacaklar olarak sıralanmış durumda.
Sonrasında sıra işçilerin iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde doğmuş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatlarına geliyor. Ödenmemiş ücret, fazla mesai ücreti, gibi alacaklar 1 yıldan daha eskiyse bu sıraya bile giremeyecek.
Adına birinci sıra denilen bu sıra, öncelikli alacaklar nedeniyle fiilen çoğunlukla işe yaramayan bir sıradır. İşverenler, ipotek ve taşınır rehini karşılığı kredi kullanır, piyasaya borçlanır. Bunların öncelikli olması demek geriye bir şey kalmaması demektir. İflas eden, konkordato ilan eden bir işverenden işçinin alacağını alabilmesi bu sistem değişmediği sürece neredeyse olanaksızdır. Yeni cebri icra yasası taslağı, bu bakımdan mevcut yasadaki düzenlemeyi, kısmen dilini değiştirerek korumaktadır. Yeri geldiğinde “İşçinin hakkını alın teri kurumadan vereceksin” şeklindeki hadise sarılanların işçilere reva gördüğü, alacaklarını unutmalarıdır.
İcra gideri işçinin sırtında
Yeni yasa taslağı, işçilerin yeni hak kayıplarına neden olacak düzenlemeler de içeriyor. Buna göre alacaklı işçi, icra ve iflas daireleri gider avansı tarifesinde belirlenen tutarı, takip talebinde bulunurken icra ve iflas dairesinin banka hesabına peşin olarak ödemek zorunda. Aksi takdirde hiçbir takip işlemi yapılmayacak. Borçlu işverenlerin ödeme süresi bir haftadan iki haftaya çıkartılırken, bu sürede borcunu ödeyen borçlu takip giderini ödemekten muaf tutulacak. Yani icra takibi sırasında bugünkü rakamlarla ortalama 1000 TL’yi peşin olarak ödeyen işçi, bu parayı borçlu patronundan geri alamayacak.
Sınıfsal ayrıcalık
Cebri icra kanunu taslağı, patronundan alacağını alamayan işçi veya yurttaşların birbirinden alacakları söz konusu olduğunda icra giderlerini bile alacaklı üzerinde bırakıyor. Ancak alacak abonelik sözleşmelerinden kaynaklanıyorsa ve alacaklı büyük şirketlerse, bankalar ipotekli alacağını almak için icra takibi başlatmışsa, konu kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle yapılan takipse ve alacaklı ev sahibi ise takip giderini borçluya yüklemeyi ihmal etmiyor. Alacaklı ve borçlunun sınıfsal konumu icra giderlerine kimin katlanacağını da belirliyor.
Vekalet ücreti işçiye yük olabilir
Yeni taslakta, borcunu tebliğden itibaren iki haftada ödeyen patronların, sadece maktu vekalet ücreti ödeyeceği yönünde bir düzenleme de yer alıyor. Yani işçinin alacağı 400 bin TL de olsa patronun işçi vekiline ödeyeceği vekalet ücreti 6 bin TL ile sınırlı tutulacak. Bu mesele sadece işçi avukatlarının değil işçilerin de meselesi olacak. Çünkü şu anki yasaya göre, borçlu işveren, işçinin 400 bin TL’sini tahsil eden avukata 64 bin TL ödeme yapmak zorunda. Bu nedenle de birçok işçi avukatı, icra işlemleri için müvekkili işçiden ayrıca vekalet ücreti almıyor. Ama bu taslak bu haliyle yasalaşırsa, avukatların işçilerden icra işlemleri için ayrıca vekalet ücreti istemesi söz konusu olabilecek.
İşçi doğrudan icra takibi başlatamayacak
Şu anki yasaya göre, işçilerin alacakları için mahkeme kararı olmadan ilamsız icra takibi başlatması mümkün. Zaman zaman işverenlerin işçilerin tazminat ve alacaklarını hesaplayıp, bu yöndeki belgeyi de karşılıklı imza altına aldığı durumlar yaşanmaktadır. Bu tür bir belge olduğunda, doğrudan icra takibi yapılması da sık karşılaşılan bir durumdur. Bu tür icra takipleri itirazla dursa bile, açılacak dava kazanıldığında işçilerin alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatı kazanması olasıdır. Ancak Adalet Bakanlığının taslağı bu imkanı da işçilerin elinden alıyor. Taslak yasalaşırsa artık işçiler mahkeme kararı olmadan alacakları için icra takibi başlatamayacaklar. Mahkeme kararıyla başlatılan icra takipleri de eğer karar istinaf edilmişse alacak ödenip yüzde on beş oranında teminat yatırıldığında duracak.
Adalet Bakanlığına göre, bölge adliye mahkemelerinin 4 yılda karar verebildiği ve bu sürede düşük faiz oranına rağmen yüzde 150-200 faiz işleyeceği, işveren bu sürede iflas ederse işçinin faizden de olacağı gerçeğinin hiçbir önemi bulunmuyor.
Yasa taslağındaki önemli düzenlemelerden birisi de borçlu işçilerin ücretlerinin haczedilebilecek kısmı. Mevcut yasada, işçinin ücretinin sadece yüzde 25’i haczedilebiliyor. Yeni taslakta ise işçinin ücretine göre yüzde 10’undan yüzde 60’ına kadar kesinti yapılabilecek.
Taslağın bu haliyle yasalaşmaması gerekir. Taslak Anayasa’daki sosyal devlet ilkesine dahi aykırıdır. İşçilerin, alacaklarının rehin ve ipotekten de önce gerçek birinci sırada olmasına, harç ve yargılama giderlerinden muaf olmalarına ihtiyaç var. Haklarını geri götüren yasaya değil.




