İslamcı bir Türk yazar İslamcılık eleştirisi yaparsa, bunun ismi ne olur?
– Özeleştiri.
İslamcı bir Kürt yazar İslamcılık eleştirisi yaparsa, bunun ismi ne olur?
– Müslümanlar’a hakaret.
* * *
İslamcı Türk yazarlar, İslamcı Kürtler’e yönelik, bazı tutum ve davranışlarının hatalı olduğunu, içinde bulundukları nahoş durumdan bir an önce kurtulmaları gerektiğini hatırlatıp, onları İslamî ilkelere uygun davranmaya ve ilkeli olmaya çağırırlarsa, bunun ismi ne olur?
– Müslüman’ın Müslüman’ı kardeşçe uyarması.
İslamcı Kürt yazarlar, İslamcı Türkler’e yönelik, bazı tutum ve davranışlarının hatalı olduğunu, içinde bulundukları nahoş durumdan bir an önce kurtulmaları gerektiğini hatırlatıp, onları İslamî ilkelere uygun davranmaya ve ilkeli olmaya çağırırlarsa, bunun ismi ne olur?
– Müslümanlar’a hakaret. Terbiyesizlik!
* * *
Irak’taki Şiî Araplar ve Sünnî Kürtler, Saddam Hüseyin’den kurtulmak için ABD’nin işgalini fırsat bilip bunu değerlendirmeye kalkarlarsa, bunun ismi ne olur?
– Ümmet’e ihânet, şerefsizlik, Amerikan uşaklığı, İkinci İsrail.
Suriye’deki Sünnî Araplar, Beşşar Esad’dan kurtulmak için kendileri ABD’yi Suriye’yi işgal etmeye çağırır, bizzat NATO ve CIA tarafından Hatay kamplarında eğitim görürse, bunun ismi ne olur?
– Cihad, devrim, Allâh-û Ekber, Yaşasın Küresel İntifada.
* * *
Saddam Hüseyin’den kurtulmak isteyen Kürtler’in ve şimdiki Kürdistan Federe Devleti’nin başkanı Mesud Barzanî, Washington’a gidip Beyaz Saray’da bir konuşma yaparsa, bunun ismi ne olur?
– Ümmet’e ihânet, şerefsizlik, Amerikan uşaklığı, İkinci İsrail, zaten O’nun kökeni Yahudî’ymiş abi, bizim Yeni Şafak ve Vakit gazeteleri Barzanî’nin gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Beşşar Esad’dan kurtulmak isteyen Sünnî ve İhvancı Araplar’a her türlü desteği sağlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Washington’a gidip Beyaz Saray’da ABD’nin dünya güzeli dışişleri bakanı Hillary Clinton ile “ÇAK” yaparsa, bunun ismi ne olur?
– Cihad, İslam Devrimi, Allâh-û Ekber, Yaşasın Küresel İntifada, Stratejik Derinlik ve Jeostratejik Serinlik, Sünnî mezhebine göre Davutoğlu “seferî” durumunda olduğu için Hillary’yle “ÇAK” yaptığında abdesti bozulmaz.
* * *
Hâfız Esad yönetimindeki Suriye, PKK’ya destek verir, Abdullah Öcalan’ı Şam’da ağırlarsa, bunun ismi ne olur?
– Şerefsizlik, adilik, ulan böyle komşuluk olur mu beee?
Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye, ÖSO’ya destek verir, ÖSO’nun başındaki bütün Heso Hüso’ları İstanbul’da ağırlarsa, bunun ismi ne olur?
– Allâh razı olsun, işte komşu dediğin böyle olur.
* * *
İsrail ordusu, içinde bir tane çakı bile olmayan sivil bir yolcu gemimize hem de uluslararası sularda vahşîce saldırıp 9 vatandaşımızı öldürürse, İsrail’e haddini nasıl bildirmeliyiz?
– Özür dilettirip tazminat ödemeye mahkum etmeliyiz.
Suriye ordusu, hava sahasını ihlal eden bir savaş uçağımıza ateş açıp düşürür ve iki pilotumuzu öldürürse, Suriye’ye haddini nasıl bildirmeliyiz?
– Savaş sebebidir. Hemen savaş açıp onlara kim olduğumuzu göstermeliyiz.
* * *
Beni seviyor musun?
– Evet.
Ben de seni.
– Sağol.
* * *
Mavi Marmara seferini yapmakla tüm dünyaya neyi ispatlamış olduk?
– Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu haklı dâvâlarında Filistin halkının yanında olduğunu.
İsrail askerleri tarafından esir alınan Mavi Marmara gönüllülerinin Be’er – Şeva kentinde tıkıldıkları Ela Hapishanesi’ni hangi devlet inşâ etmiştir?
– Türkiye Cumhuriyeti devleti.
Mavi Marmara gönüllülerinin İsrail’de yattığı hapishanenin ranzalarını ve masalarını hangi şirketler yapmıştır?
– Türk şirketleri.
İsrail’in hapishanede Mavi Marmara gönüllülerine verdiği yoğurtların ve suların üzerinde ne yazıyordu?
– “Türk Malı”.
Hapishanedeyken İsrail askerleri bize su ikram ettiklerinde, onlara, “Biz sizin suyunuzu içmeyiz!” restini çekip ne kadar bilinçli ve şuurlu İslamcılar olduğumuzu siyonistlere göstermiş olduk. Bizim bu tavrımıza İsrail askerleri nasıl karşılık verdiler?
– Kıçlarıyla gülüp, “Bizim suyumuz mu? Bu bizim değil ki, sizin suyunuz. Türkiye’den getirdik. Bizim içme suyu ihtiyacımızı Türk devleti karşılıyor. Ulan siz amma da salakmışsınız bee. Sizin devletinizle bizim devletimiz, Ortadoğu’daki en yakın iki müttefik. Aramızda ne tür antlaşmalar var, biliyor musunuz?” cevabını verdiler.
* * *
1967 Arap – İsrail Savaşı, gerçekte ne içindi?
– Su için.
İsrail’in en büyük ihtiyacı nedir?
– Su.
İsrail’in su ihtiyacını hangi devlet karşılıyor?
– Türkiye Cumhuriyeti.
Çoğunluğunu “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olan insanların oluşturduğu Mavi Marmara yolcuları, yaptıkları bu sefere ne ismini vermişlerdi?
– “Su İntifadası”.
* * *
İsrail tarafından Mavi Marmara gemisinde öldürülen 9 kardeşimiz arasında, dünya taekwondo şampiyonumuz da vardı. O menfur saldırıda kaybettiğimiz bu değerimizin ismi neydi?
– Çetin Topçuoğlu.
Çetin Hoca gemiye hânımıyla birlikte binmişti. Hânımı da Avrupa bayanlar taekwondo şampiyonudur. O’nun ismi nedir?
– Çiğdem Topçuoğlu.
Çetin – Çiğdem Topçuoğlu çifti nerelidir?
– Adana.
Saldırı esnasında Çetin Topçuoğlu şehîd edilirken, hânımı Çiğdem Topçuoğlu da İsrail ordusu tarafından esir alındı. Çiğdem Hoca, İsrail’in hangi şehrinde hapis yattı?
– Be’er – Şeva.
Be’er – Şeva şehri belediyesinin, dünyadaki hangi şehrin belediyesiyle arasında “kardeş şehir”anlaşması vardır?
– Adana.
* * *
İsrail, günler öncesinden “Gelirlerse gemileri vururuz” diyerek açıksözlülükle tehdit ettiği halde, İsrail’in gemilere saldırdığı sabahın öncesi, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu nereye kaçmışlardı?
– Şili’ye.
Bir Kızılderili dili olan Quechua dilinde bir sözcük olan “Şili” (Chile), bu dilde ne anlama geliyor?
– “Dünyanın Sonu.”
* * *
Gazze halkı, Erdoğan’ı ve Türkiye’yi niçin bu kadar seviyor?
– Çünkü 2008 yılında İsrail “Dökme Kurşun” adını verdiği operasyonla Gazze’ye saldırıp, savaşta kullanılması bile yasak olan silâhlarla Gazze’yi bombalayarak yarısından fazlası çocuk olmak üzere binden fazla mazlum Gazzeli’yi katlettiğinde, buna dünyada en büyük tepkiyi Erdoğan ve Türkiye göstermişti.
O katliâmda İsrail savaş uçaklarını kullanan İsrailli pilotlar, havacılık eğitimini nerede yapmışlardı?
– Konya’da.
* * *
Biraz önceki soruya cevap verirken, 2008’deki o katliâma en büyük tepkiyi Erdoğan ve Türkiye’nin verdiğini söylediniz. “Ördek”lik sizde kalsın ama bize “örnek” verir misiniz?
– Van Minüt olayı işte… Laa oğlım, görmedin mi Şimon Peres’i nasıl rezil etti? Adamı mosmor etti. Helâl olsun vallâh; tam Kasımpaşalı…
Peki, Başbakan Erdoğan, Davos’tan döndükten sonra Türk medyasına açıklama yaparken, Davos’taki kabadayılığının sebeb-i hikmetini nasıl izah etti?
– “Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına hiç kimse el kol hareketi yapamaz. Koluna vurup sözünü kesemez. Bizi hâlâ tanıyamamışlarsa, tarihimize baksınlar. Tarihe bakarlarsa, anlarlar kim olduğumuzu.”
Tebrikler; geleceği pek göremiyorsunuz ama geçmiş hafızânız bayağı kuvvetli… Peki, bu sözleriyle Erdoğan, tepkisinin aslında İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e değil, programın moderatörüne karşı olduğunu farkında olmadan itiraf etmiş olmuyor mu?
– ?????
Ayrıca Erdoğan, niçin “şanlı tarih”e atıfta bulunuyor? İsrail ile Türkiye arasında tarihte yaşanmış hiçbir savaş yok, hatta anlaşmazlık bile yok. Bilakis Endülüs göçünden bu yana Yahudîler, Osmanlı ve Türkiye için 500 yıldır hep dost ve hatta sığınak olmuştur. Erdoğan, hem tepkisinin gerçekte moderatöre karşı olduğunu itiraf etti, hem de “şanlı tarihimiz”e atıfta bulundu. Demek ki “bizim atalarımız” ile “o moderatörün ataları” arasında geçmişte birşeyler yaşanmış. Sayın Ördek, Erdoğan niçin özellikle “şanlı tarih”e atıfta bulundu?
– ?????
O moderatörün aslı astarı neydi?
– Ermenî.
* * *
Beni seviyor musun?
– Çoooook.
Ben de seni.
– Allâh razı olsun.
* * *
1948 yılında kurulan “İsrail Devleti” adlı devleti ilk tanıyan Müslüman devlet hangisidir?
– Türkiye Cumhuriyeti.
1979 yılında kurulan “İran İslam Cumhuriyeti” adlı devleti en son tanıyan Müslüman devlet hangisidir?
– Türkiye Cumhuriyeti.
İslamcı Türk yazarlara göre, Filistin halkını en çok savunup İsrail’e karşı çıkan devlet hangisidir?
– TC.
İslamcı Türk yazarlar, Allâh’ın her günü koro halinde kime küfrediyorlar?
– İran.
* * *
Mavi Marmara gemisinde kaç iklimden kaç insan vardı?
– 36 ülkeden 587 insan vardı. Farklı dîn, dil, ülke, kavim ve topluluktan insanlar.
Mavi Marmara seferini organize eden “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, neden geminin her tarafını değişik değişik bayraklarla süslemişlerdi?
– Çünkü gemide hangi kavimden yolcular varsa, onların bayrağını asarak bir güzellik yapmıştı. Niye abi, çok güzel olmuştu vallâh; renk renk bayraklarla gemi tıpkı gelin gibi süslenmişti. En çok da Türk bayrağı tabiî.
İngiliz bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 27 tane İngiliz vatandaşı vardı.
Kuveyt bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 16 tane Kuveytli vardı.
Fas bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 5 tane Faslı vardı.
İspanyol bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 3 tane İspanyol vardı.
İsveç bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 2 tane İsveçli vardı.
İrlanda bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 2 tane İrlandalı vardı.
Yunan bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 1 tane Yunan vardı.
Bosna bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 1 tane Boşnak vardı.
Kosova bayrağı da var mıydı?
– Vardı. Çünkü gemide 1 tane Kosovalı Arnavut vardı.
Gemide kaç tane Kürt vardı?
– Abi ne diyorsun? Geminin yarısı Kürt’tü. 200’ün üzerinde Kürt rahat vardı. Şehîdlerimizin arasında bile Kürt var.
Peki, Mavi Marmara seferini organize eden “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, gemiye Kürt bayrağı da asmışlar mıydı?
– Hayır, bir tane bile yoktu.
Peki, yolcular arasında 3 tane İspanyol var diye gemiye İspanyol bayrağı asan, 2 tane İsveçli var diye İsveç bayrağı asan, 1 tane Yunan var diye Yunan bayrağı asan “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, yolcular arasında 200’ün üzerinde Kürt olduğu halde ve üstelik İsrail saldırısında şehîd de oldukları halde, neden gemiye bir tane Kürt bayrağı asmamışlardı?
– ?????
Mavi Marmara seferini organize eden “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, Kürt bayrağı görseler ne yaparlar?
– Şeytan görmüş gibi kaçarlar.
* * *
Mavi Marmara gemisine, üzerinde HAÇ işareti bulunan İsveç bayrağı asmak, üzerinde HAÇ işareti bulunan İspanyol bayrağı asmak, üzerinde HAÇ işareti bulunan Yunan bayrağı asmak, bu eylemin “İslamî niteliğine” ve bizim “tevhid eksenli İslamî kimliğimize” halel getirir mi?
– Getirmez. Sonuçta bu bir “erdemliler” hareketi. Hem onlar da Ehl-i Kitab.
Kürt bayrağı?
– Olmaz. Biz Türk ulusçuluğuna da Kürt ulusçuluğuna da karşıyız. Irkımız inancımızdır vatanımız dünya. Ayrıca yeni bir dünya mümkün. Hem abi biz elhamdülillah Müslüman’ız. Bizim tek bir bayrağımız var; La İlâhe İllallâh bayrağı.
Kürt bayrağı ulusçu bir bayrak mıdır?
– Evet.
Neden?
– Üff abi ya; sen de çok zor sorular soruyorsun! Ne bileyim işte, olmaz dedikse olmaz. Hem bizler Osmanlı torunlarıyız. Osmanlı’nın kemiklerini sızlatmayalım.
Peki kardeşim, sızlatmayalım. Başka bir soru: Sayın Ördek, bugünkü Filistin bayrağı ne zaman ve kimler tarafından çizilmiştir? Ve neyi sembolize etmektedir?
– Filistin bayrağı, Pan – Arabizm ulusçuluğunu sembolize etmektedir. İlk olarak Şerif Hüseyin tarafından 1916 yılında Osmanlı’ya karşı başlatılan Arap bağımsızlık hareketinde dalgalandırılmıştır. Araplar’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmasını temsil etmektedir.
* * *
Beni seviyor musun?
– Seni sevmeyen ölsün.
Sağol, eksik olma.
– Vatan sağolsun.
* * *
Mavi Marmara gemisinde 9 kardeşimiz şehîd oldu. Bu kardeşlerimiz ekseri hangi kavimdendiler?
– Kürt, Arap, Çerkes, Türk.
Gazze’de Mavi Marmara şehîdleri için yaptırılan anıtın ismi nedir?
– “Türk Şehitliği.”
* * *
İslam’da ulusçuluk var mıdır?
– Yoktur. Haramdır.
Neden?
– Abi sen de sanki bilmiyormuş gibi soruyorsun. “Ulus” kelimesi bize Batı’dan gelmiştir. “Nation” yani. Bizim dilimize ait bir sözcük değil, Batı’dan gelmiştir bize.
Peki, “Ulus”sözcüğü Batı’dan bize gelirken, uçakla mı gelmiştir yoksa trene binip mi gelmiştir?
– Lan sen benimle dalga mı geçiyorsun?
* * *
Mavi Marmara seferini organize eden “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, bu gemiye ne isim vermişlerdi?
– “Nûh’un Gemisi.”
Mavi Marmara seferini organize eden “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” organizatörleri, bu seferden birbuçuk yıl sonra, Türk ordusu Şırnak’ın Uludere ilçesinde katliâm yapıp 34 Kürd’ü vahşîce öldürdüğünde, bu katliâma karşı ne yaptılar?
– Hiçbir şey. Gık’ını bile çıkarmadılar.
“Nûh’un Gemisi” hadisesi nerede yaşanmıştır?
– Şırnak’ta. Tufandan sonra gemi Cudi Dağı’na oturmuştur.
* * *
Şırnak ilimizin eski gerçek ismi nedir?
– “Şehr-i Nûh.” Anlamı, “Nûh’un Şehri.”
“Cudi” kelimesi hangi dildedir ve ne anlama geliyor?
– Kürtçe’dir; “kendine sığınacak bir yer buldu” anlamına gelmektedir (cu: yer; di; gördü, buldu) ve bu dağın ismi bile tek başına Nûh’un gemisinin onca tufandan sonra buraya sığınıp kurtuluşunu anlatmaktadır.
Peki, gerçek ismi “Şehr-i Nûh” olan bu ilimize şimdiki “Şırnak” ismini Türkler mi verdi?
– Hayır, 13. yy’da Ermenîler verdi. Ermenîce bir kelimedir.
“Şırnak” ismi Ermenîce’de ne anlama geliyor?
– “Gemi Şehri”.
* * *
Bu bizim “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” kuruluşları, başka ne tür “İslamî faaliyetler” yapıyorlar?
– Bizim insanlarımızdan “insanî yardım” adıyla para toplayıp, bu yardımları dünyanın dört bir yanındaki fakirlere dağıtıyorlar?
Peki, iş bu “Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım” kuruluşları, buradaki insanlardan yardım toplarken, insanlar arasında Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkes diye ayrımcılık yapıyorlar mı?
– Hayır, hiçbir kavmî ve etnik ayrımcılık yapmazlar. Yardım toplarken, Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkes ayrımı yapmadan herkesten toplarlar.
Peki, topladıkları bu yardımları götürüp dünyanın diğer yerlerindeki insanlara verdiklerinde, ne diyerek veriyorlar?
– “Bu yardımları size Türk halkı gönderdi.”
* * *
İslamcılar ulusal sınırlara karşı mıdırlar?
– Evet, “biz bütün sınırlara karşıyız” diyorlar. Söylediklerine göre, Ümmet’i bölmek harammış?
Peki o zaman neden Kürdistan’ı beş parçaya bölen sınırların kaldırılmasını talep etmiyorlar ve Kürdistan’ın bölünmüşlüğüne son vermek için çaba göstermiyorlar?
– Onu en sona bırakmışlar. Önce diğer sınırları kaldıracaklar, ondan sonra sıra buradaki sınırlara gelecek.
“Biz bütün sınırları ortadan kaldıracağız” diyen Türkiyeli İslamcılar, bu mübarek cihada hangi sınırlardan başlamayı düşünüyorlarmış?
– Malezya – Endonezya arasındaki sınır ile Fas – Cezayir arasındaki sınırdan. Haa bir de Moritanya – Senegal sınırı.
Neden bu işe kendi topraklarındaki sınırlardan başlamıyorlar da, binlerce km ötedeki sınırlardan başlıyorlar?
– Yaşadıkları topraklardaki sınırları kaldırmaya güçleri yetmiyor abi. Binlerce km ötedeki sınırları ortadan kaldırmak daha kolay. Hem rizikosu da yok, başları belaya girmiyor.
* * *
Yeryüzünün bütün coğrafyalarındaki özgürlük mücadelelerine destek veren İslamcılar, neden Kürdistan özgürlük mücadelesine destek vermiyorlar?
– Abi biz ulusal kurtuluş gibi şeylere karşıyız. Yani bence İslamcılar’a haksızlık ediyorsun. Bu tavır Kürtler’e özel bir tavır değil. İslamcılar bütün ulusal mücadelelere karşıdırlar?
Öyle mi? Peki, Filistin, Bosna, Kosova, Çeçenistan, Keşmir, Arakan, Patani, Doğu Türkistan, Moro, Açe Sumatra… Söyle bana şimdi: Dünya üzerindeki hangi İslamî Hareket, aynı zamanda Ulusal Kurtuluş Mücadelesi değildir?
– ?????
* * *
İslamcılar’la konuşurken, “Çin’in Sincan bölgesi” diye bir ifade kullansam, nasıl bir tepki gösterirler?
– Hemen itiraz ederler; “oranın ismi Sincan değil, Doğu Türkistan’dır” derler.
İslamcılar’la konuşurken, “Kürdistan” diye bir ifade kullansam, nasıl bir tepki gösterirler?
– Hemen itiraz ederler; “oranın ismi Kürdistan değil, Doğu Anadolu’dur” derler.
* * *
Beni seviyor musun?
– Seni sevmeyenin ben taaa…
Abartma, yavaş ol.
– Tamam, tamam. Özür.
* * *
Ben, ülkemizin doğusunda, Kürtler’in yaşadığı yere “Kürdistan” desem, bunun ismi ne olur?
– Vatan hainliği.
“Kürdistan” ne demek?
– “Kürtler’in yaşadığı yer.”
Ben, ülkemizin tamamı için “Anadolu” desem, bunun ismi ne olur?
– Vatanseverlik.
“Anadolu” ne demek?
– “Doğu Yunanistan.”
* * *
İftara ne kadar kaldı?
– Daha birbuçuk saat var abi.
Peki, nasıl olur da, ben Diyarbakır, Elâzığ, Malatya, Bingöl, Batman, Siirt, Van, Hakkari gibi illerimiz için “Burası Kürtler’in yaşadığı topraklardır” (KÜRDİSTAN) dediğim zaman “vatan haini” oluyorum da, Ege’nin incisi İzmir’den tut taaaa Van’a kadar, bu cennet vatanımızın tamamı için “Burası Yunanistan’ın doğu topraklarıdır” (ANADOLU) dediğimiz zaman “vatansever”oluyorum?
– 🙁 🙁 🙁
* * *
Bizim “Kürdistan” dediğimiz coğrafyaya onlar ne diyorlar?
– “Doğu Anadolu.”
Ula Ördek, “Anadolu” zaten “Doğu” demek!
– !!!!!
“Anadolu” Yunanca bir kelimedir ve “Doğu” demektir. Yani senin anlayacağın, “Doğu Anadolu” ifadesi her ne kadar kulağa çok sexy geliyorsa da, yeryüzündeki belki de en saçma coğrafî isimdir. Çünkü ifadedeki her iki kelime de aslında aynı şeydir. “Doğu” Türkçe, “Anadolu”ise Yunanca ama ikisi de aynı şey! Bu durumda ben “Doğu Anadolu” dediğim zaman aynı sözcüğü papağan gibi tekrarlamış oluyorum: “Doğu Doğu”…
– Hakkaten laaa. Bak ben bunu hiç düşünmemiştim. Var ya İbo, senden korkulur haaa… 🙂 🙂 🙂
* * *
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, Suriye’deki terör saldırılarına ve işlenen korkunç cinayetlere hangi gözle bakmalıyız?
– “İntifada.”
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, Suriye’deki terör saldırıları ve işlenen korkunç cinayetler amacına ulaşırsa, buna hangi gözle bakmalıyız?
– “Suriye İslam Devrimi.”
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, Başbakan Erdoğan’a hangi gözle bakmalıyız?
– “İslam ümmetinin lideri.”
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, NATO’ya hangi gözle bakmalıyız?
– “Peygamber Ocağı.”
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, dünya güzeli Hillary Clinton’a hangi gözle bakmalıyız?
– “Zamanın Zeynebi.”
TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan brifing alan İslamcı Türk yazarlara göre, dünyanın emperyalist gücü kimdir?
– Rusya ve Çin.
ABD?
– “Müslümanlar’ın hamisi”.
SSCB’nin hayatta olduğu Soğuk Savaş döneminde, Türk İslamcılar komünistlere karşı savaşırken, hangi argümanlarla “Amerikancılık” yapıyorlardı?
– Sovyetler Birliği ateist ve dînsizdir. Fakat ABD öyle değil, Ehl-i Kitab’dır.
Şimdi?
– Soğuk Savaş döneminde Ehl-i Kitab olan ABD, şimdi de Ehl-i Sünnet oldu.
* * *
Türk devleti ve İslamcı Türkler, bir buçuk yıldır Suriye’de neyin mücadelesini veriyorlar?
– Suriye devleti yıkılsın mücadelesi.
Türk devleti ve İslamcı Türkler, Suriyeli Kürtler şehirlerinin yönetimine el koyup Kürdistan’ın özerkliğini ve özgürlüğünü ilan ettikten sonra neyin mücadelesini vermeye başladılar?
– Suriye devleti yıkılmasın mücadelesi.
* * *
Başbakan Erdoğan, Suriye Kürdistanı (Kurdistan a Rojava) bölgesinde Kürtler yönetime el koyunca, bir “Van Minüt” de Kürtler’e çekip o topraklara “Kürdistan” denilemeyeceğini söyledi. Erdoğan, hangi mantık ve delillere dayanarak o topraklar için “Kürdistan” ismini kullanmanın yanlış olacağını söyledi?
– Çünkü o topraklarda bütünüyle Kürtler yaşamıyor. Arap ve Türkmen köyleri de var. Başbakan Erdoğan’a göre, bir yere “Kürdistan” denilebilmesi için orada yaşayanların tamamının Kürt olması gerekiyor.
Peki, milyonlarca Kürt, Arap, Ermenî, Laz, Çerkes ve Gürcü’nün yaşadığı, hatta kendisi de Gürcü olan Erdoğan’ın başbakanlık yaptığı ülkenin ismi nedir?
– Türkiye.
* * *
Milyonlarca Kürt, Arap, Ermenî, Laz, Çerkes ve Gürcü’nün yaşadığı bir ülkeye “Türkiye” demek acaba hatalı mıdır?
– Değildir.
Neden?
– Çünkü “Türkiye” ismi sadece Türk etnisitesinden olanlar için söylenmemiş. “Türk vatandaşlığı” da öyle. Anayasamıza göre, “Vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür.” Dolayısıyla “Türkiye”, vatandaşımız olan Kürt, Arap, Ermenî, Laz, Gürcü herkesi kapsıyor.
Peki, madem ki öyledir, madem ki “Türkiye” ismi sadece Türk ırkından olanları değil herkesi kapsıyor, madem ki anayasal vatandaşlıktaki “Türk” ismi bu ülkedeki Kürt, Arap, Ermenî, Laz, Gürcü herkesi kapsıyor, o halde neden Türk devleti, dünyanın her tarafındaki Türkî topluluklar için “soydaşlarımız” diyor da, daha bugüne kadar bir kez bile olsun Suriye, Irak ve İran’daki Kürtler için “soydaşlarımız” tabirini kullanmamıştır?
– ????
Madem ki anayasadaki “Türk” ismi etnik değildir, bizim Ermenî, Gürcü, Rum ve Arap kökenli vatandaşlarımızı da kapsıyor, o halde neden Orta Asya’daki Türkî devletler için “soydaş cumhuriyetler” ifadesini kullanıyoruz da, aynı ifadeyi Ermenistan, Gürcistan, Yunanistan ve 16 tane Arap devleti için kullanmıyoruz? Ülkemiz topraklarıyla hiç alakaları olmayan Kırgızlar’la, Kazaklar’la, Uygurlar’la “soydaş” oluyoruz da, ülkemiz topraklarının yerlileri olan Araplar’la, Kürtler’le, Ermenîler’le, Yunanlar’la, Gürcüler’le niye “soydaş” olmuyoruz? Üstelik başbakanımız bile Gürcü iken…
– ?????
Madem ki bizim “vatandaşlık” tanımımız “ırk”a değil “toprak”a bağlı bir tanımlamadır, o halde okulda çocuklarımıza niçin 1071’den önce Orta Asya’da kurulan devletleri öğretiyoruz da, Mezopotamya’da kurulan devletleri öğretmiyoruz? “Vatandaşlık” tanımımız “ırk”a değil “toprak”a bağlı bir tanımlama ise, Orta Asya’da ne olmuş ne bitmiş bize ne?
– ?????
* * *
Kürtler’den ve Kafkasyalı Çerkesler’den kurduğu güçlü bir orduyla Qûdüs’e yürüyüp Haçlı ordularına karşı büyük bir zafer kazanan ve kendisi de Kafkasya kökenli bir Kürt olan ünlü komutan Selahaddin Eyyubî, Filistin topraklarını kurtardıktan sonra, Kürt ve Çerkes devletini gidip 1171 tarihinde nerede kurmuştur?
– Mısır’da.
1257 yılında, ikinci Kürt – Çerkes Devleti nerede kurulmuştur?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Dünyadaki bir başkentte, ismi “Mescîd’ul- Kurdî” olan tam 2 tane camiî vardır. Bu camiîler, Selahaddin Eyyubî’nin torunu (oğlunun oğlu) olan Okçu Yusuf tarafından kurulmuştur (Okçu Yusuf, benim doğduğum köyün kurucusudur ve mezarı da bizim köyde, doğduğum evin 500 m ilerisindedir. Bu fâkir kardeşiniz, O’nun soyundan gelmektedir.). Bu başkent hangisidir?
– Mısır’ın başkenti Kahire.
Dünyadaki bir başkentin en büyük caddesinin ismi “Selahaddin Eyyubî Caddesi”dir ve orada“Selahaddin Eyyubî Meydanı” da vardır. Bu başkent hangisidir?
– Mısır’ın başkenti Kahire.
Mısır’ın başkenti Kahire’nin en ilginç ve gizemli semti, “City of the Dead” (= Ölü Şehir) isimli semtidir. Bu semtin özelliği, tamamen mezarlıktan oluşması ve evlerin (hepsi gecekondu) mezarlar üzerinde yapılmış olmasıdır. Yani ölüler ve diriler üst üstedirler; toprağın altında ölüler, üstünde de diriler bulunur. Bırakın turistleri, Mısır’ın yerlileri bile o semte uğramaya korkarlar. Kahire’nin en gizemli yeridir. Peki bu semtin en gizemli yeri neresidir?
– “Şeyh’ul- Kurdî” olarak anılan Kürt şeyhinin mezarı.
Kürt şeyhi, 1966 yılında vefât etmiş. Kahire’de kendilerine “Şabî” denilen “City of the Dead” (Ölüm Şehri) sakinlerinin anlattığına göre, Kürt şeyhi, Allâh’ın kelamını ezbere biliyormuş. Nereye giderse gitsin, Qûr’ân-ı Kerîm’i hep yanında taşırmış. Sürekli bir beyaz ata binermiş. Masallardaki gibi bir adammış. Öyle ki halktan bazıları, neredeyse O’nun insan değil melek olduğuna inanmaya başlamış. Peki, Kahire’de bu şethin mezarının bulunduğu sokağın ismi nedir?
– “Kürt Şeyhi Sokağı”.
22 Nisan 1898 tarihinde yayın hayatına başlayan, Mikdad Midhad Bedirhan – Abdurrahmân Bedirhan kardeşler tarafından çıkarılan ve tarihteki ilk Kürtçe gazete olan “Kürdistan”, nerede yayınlanıyordu?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Aynı tarihte, aynı isimler tarafından kurulan ve tarihteki ilk Kürt matbaası olan “Kürdistan Gazetesi Matbaası”, nerede kurulmuştur?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
1911 tarihinde Ferecullâh Zeki el- Kurdî tarafından kurulan “Kürdistan İlmîyye Matbaası”, nerede kurulmuştur?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Son yarım asırlık zaman zarfında İslam dünyasında Kürtler hakkında yazılan ve Kürt halkının yanında bir duruş sergileyerek kaleme alınan en ciddî ve vicdanlı kitap, hiç kuşku yok ki Dr. Fehmi Şinnawî’nin yazdığı “El- Ekradu: Yetâma el- Muslîmîne” (= İslam Ümmetinin Yetimleri: Kürtler) adlı kitaptır. “İslam Ümmetinin Yetimleri: Kürtler” kitabı, Kürtler arasında hâlâ konuşulan, unutulmaz bir eserdir. Arap bir doktor ve siyasetçi olan Fehmi Şinnawî nerelidir?
– Mısır’ın başkenti Kahire.
2006 yılında çekimleri yapılan ve sinema çevrelerince “ilk feminist Kürt sineması” olarak adlandırılan “Stêrk di Nav Rojêde Bêrengin” (= Yıldızlar Gündüz Renksizdir) adlı film, 1988 Halepçe Katliâmı esnasında Irak’ta Saddam Hüseyin ve BAAS rejimi tarafından cezaevine konulup işkence yapılan ve daha sonra Irak devleti tarafından Mısırlı insan tacirlerine bir köle gibi, bir cariye gibi satılan 18 Kürt kızının dramını anlatıyor. İran Kürdistanı’nın Mehâbâd şehrinden olan kadın yönetmen Şirin Cihanî tarafından çekilen bu filmde, İranlı ünlü yönetmenler Abbas Kiarustemî, Behmen Qubbedî ve Muhsin Mahmelbaf da İranlı Kürt kadın yönetmen Şirin Cibadî’yle birlikte çalıştılar. Filmin kameramanlığını da yine İran’ın en ünlü kameramanlarından Şehriyar Esedî yaparken, filmin ses kayıt görevini de yine aynı ülkeden Ezher Şahverdî üstlendi. İlk Kürt feminist sinaması kabul edilen “Yıldızlar Gündüz Renksizdir” adlı sinema filmi nerede çekildi?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Suriye’de bir buçuk yıldır korkunç bir iç savaş yaşanıyor. Ancak içinde bulunduğumuz bu mübarek Ramazan ayında, başta dört parçadaki Kürtler olmak üzere bütün dünyayı heyecanlandıran sürpriz bir gelişme yaşandı. Suriyeli Kürtler, Suriye Kürdistanı (Kurdistan a Rojava)’ndaki Kobanî, Afrin, Derik, Amude, Qamîşlo kentlerinde yönetime el koyarak özgürlükleri ve özyönetimleri için müthiş bir hamle gerçekleştirdiler ve hatta oradan artık, “bağımsızlık” sesleri bile yükseliyor. Bir buçuk yıldır tüm acımasızlığıyla devam eden Suriye iç savaşında, hiç kimsenin beklemediği ve hesap etmediği bir sürpriz gelişme oldu bu. Suriyeli Kürtler, böyle cesur bir işe teşebbüs etmenin kararını aslında ilk olarak nerede almışlardı?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de… 4 Temmuz 2012’de Mısır’ın başkenti Kahire’de Suriye muhalefetini biraraya getiren konferansta Suriye Kürtleri, “Kürtler’in halk olarak tanınması ile haklarının garanti altına alınması”nı içeren ortak bir önerge sundu. Ancak önerge, TÜRKİYE, SUUDÎ ARABİSTAN ve KATAR destekli Suriye Ulusal Konseyi’nin başını çektiği kesimlerin karşı çıkması üzerine konferans tarafından reddedildi. Bunun üzerine Kürtler konferanstan çekildiler ve Suriye muhalefeti ile yollarını ayırdılar. Türkiye, Suudî Arabistan ve Katar destekli Suriye muhalefetinin “Kürt düşmanı” gerçek yüzünün ifşâ olması üzerine, Türk devletinin güdümündeki bu hareketin başarıya ulaşıp da kuracağı devletin, Kürtler açısından şimdiki Suriye devletinden daha kötü olacağını anlayan Kürtler, ilk orada, Mısır’ın başkenti Kahire’de “kendi başlarının çaresine bakma” kararı aldılar. Suriye’ye döner dönmez de Kürdistan’daki şehirlerin yönetimine el koydular ve Kürdistan’ın özgürlük yürüyüşünü başlattılar.
* * *
Mısır toprakları için kullanılan “Mağrîb” ismi, Arapça’da ne anlama geliyor?
– “Batı.”
Suriye Kürdistanı için kullanılan “Rojava” ismi, Kürtçe’de ne anlama geliyor?
– “Batı.”
* * *
Aynı soruyu tekrar soralım: Suriyeli Kürtler, Suriye Kürdistanı (Kurdistan a Rojava)’ndaki Kobanî, Afrin, Derik, Amude, Qamîşlo kentlerinde yönetime el koyarak özgürlükleri ve özyönetimleri için müthiş bir hamle gerçekleştirdiler ve hatta oradan artık, “bağımsızlık” sesleri bile yükseliyor. Bir buçuk yıldır tüm acımasızlığıyla devam eden Suriye iç savaşında, hiç kimsenin beklemediği ve hesap etmediği bir sürpriz gelişme oldu bu. Suriyeli Kürtler, böyle cesur bir işe teşebbüs etmenin kararını aslında ilk olarak nerede almışlardı?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Peki, kurulacak olan Kürdistan’ın başkenti neresi olacak?
– Qamîşlo.
Hayatı ilim ve İslam’a hizmetle geçen Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, Suriye Kürdistanı (Rojava)’nın 20. yy’da yetiştirdiği en büyük İslam âlimlerinden biridir. Babası Şeyh İzzeddîn el- Haznewî, O’nun da babası Şeyh Ahmed el- Haznewî’dir. Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, Kurdistan a Rojava’nın adetâ “ruhanî lideri”dir. 25 Kasım 1957 tarihinde dünyaya gelen Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, nerede doğmuştur?
– Kürdistan’ın müstakbel başkenti Qamîşlo’da.
Qamîşlo’da eğitim gören Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, 1974’te medreseyi, 1977’de de liseyi bitirir. Ancak Şeyh’in mezun olduğu medresenin diploması, Suriye dışındaki hiçbir İslam ülkesi tarafından tanınmıyordu. Yurtdışına açılıp İslamî tedrisatını kemâla erdirmek isteyen Şeyh, başvurduğu onlarca Müslüman ülkenin medreseleri tarafından hep olumsuz cevap aldı. Uzun uğraşlardan sonra, bir ülkedeki bir medrese, O’nun diplomasını kabul etti ve Şeyh bu vesileyle Suriye dışına çıkıp o ülkedeki medreseye adım attı. Qamîşlo kentinin çocuğu olan Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî’nin diplomasını kabul edip O’na kucak açan bu tek medrese, hangisiydi?
– Mısır’ın başkenti Kahire’deki El- Ezher Medresesi.
Bırakın diğer Müslüman kavimleri, öbür parçalardaki Kürtler tarafından bile tamamen unutulmuş, gariban ve kimsesiz bir topluluk olan Suriye Kürtleri, daha kendi ülkelerinde bile çocuklarını iyi okullarda okutamazken, içlerinden böyle cevher gibi bir evlât çıkmış, İslam dünyasının en ünlü medresesi olan El- Ezher’de eğitim hakkı kazanmıştır. Suriye Kürtleri, bu evlâtlarıyla gurur duymaktadır. Ve Kürtler’de bir âdet vardır ki, sevdikleri çocuklarına mutlaka bir lakap takarlar. Suriyeli Kürtler, El- Ezher’de okuduğu için Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî’ye ne lakap takmıştır?
– “Mısır’ın Şeyh Said’i”.
Neden?
– Çünkü dedeleri 1925 Şeyh Said Kıyamı’nda bizzat bulunmuş, bu âzîz kıyâmın bastırılmasından sonra Türk devletinin katliâmlarından kaçmış, Kuzey Kürdistan’dan Batı Kürdistan’a hîcret etmiş bir ailedir.
İlmî eğitimini mükkemel bir şekilde tamamlayıp büyük bir İslam âlimi olan Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, 1995 yılında tüm İslam dünyasından âlimlerin iştirak ettiği “İslamî İrşâd ve Yardım Konferansı” adlı uluslararası konferansa konuşmacı olarak katılmış, burada ilmî ve siyasî bir tebliğ sunmuştur. 1995 yılındaki bu konferans nerede düzenlenmişti?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, Mısır’daki eğitimini tamamlayıp memleketi Suriye Kürdistanı’na döndükten sonra, “İhyâ’ul- Sûnne el- Nebewîye” (= Peygamber Efendimiz’in Sünnetini Yaşatma) isimli bir dernek kurmuş, kurduğu derneğin de bizzat müdürlüğünü yapmıştır. Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, bu derneği nerede kurmuştu?
– Qamîşlo’da.
İslam âlimi ve Kürdistan önderi Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, tam üç kuruluşun fiilî olarak üyesiydi. Bu kuruluşlar hangisidir?
– İslamî Araştırmalar Merkezi, Kürt Aydınlar Birliği, Kürt İnsan Hakları Komisyonu.
1 Haziran 2005’te şehîd edilen Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî’nin cenazesi, onbinlerce insanın omuzlarında taşınarak defnedilir. Bu büyük İslam âliminin cenazesinde, Suriye Kürdistanı’nın şâhid olduğu en kalabalık cenaze törenlerinden biri yaşanır. Bu cenaze töreni nerede yapılmıştı?
– Qamîşlo’da.
Sık sık değişik yerlerde konferanslara katılan, televizyon programlarında canlı yayınlara çıkan Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî’nin hayatteyken en son katıldığı televizyon programı, Roj TV’deki bir programdı. Şeyh, o canlı yayında Kürdistan halkına çok önemli bir mesaj vermişti. Şeyh Mûhâmmed Maşuq el- Haznewî, Roj TV’deki o son televizyon konuşmasında ne demişti?
– “Millîyetçi Kürtler diyor ki, ‘Komşularımız İslamiyet’i kullanarak devlet olmuşlar.’ Öyleyse sen de hakkını İslamiyet ile ara! Zaten Kürtler haklarını ve özgürlüklerini ancak İslam ile kazanabilirler. Kürtler’in haklarını almak istiyorsan, sadece ‘yurtsever’ olman yetmez, aynı zamanda ‘Müslüman’ olman da gerekir. İslam ve Kürtlük, bu iki değeri biribirinden ayırırsak, o zaman zayıf olur ve parçalanırız.”
* * *
Beni seviyor musun?
– Evet.
Bana ne kadar değer veriyorsun?
– Dünya kadar.
Dünyaya ne kadar değer veriyorsun?
– Beş para etmez.
* * *
Kürdistan’ın başkenti neresi olacak?
– Qamîşlo.
Kürdistan’ın özgürlük ateşi ilk olarak nerede yakıldı?
– Mısır’ın başkenti Kahire’de.
Kürdistan’ın özgürlük ateşi ne zaman yanmaya başladı?
– Mübarek Ramazan ayında.
“Ramazan” kelimesi Arapça’da ne anlama geliyor?
– “Yanmak.”
Suriye Kürdistanı’nda Rojava’nın özgürlük ateşi yanmaya başlayınca, Türk devletinin başındakiler nasıl bir duygu yaşadılar?
– Öfkeden kahroldular.
Türk İslamcılar nasıl bir duygu yaşadılar?
– Üzüntüden kahroldular.
“Kahire” ismi Arapça’da ne anlama geliyor?
– “Düşmanı Kahreden.”
(Ufkumuz)