Hayatımızın “referandum” olduğu günler bugünler değil kuşkusuz. Biz AKP’nin iktidara geldiği günlerden beri referandumdayız aslında. Hemen her gün “evet-hayır”ı yaşıyoruz. Tayyip mi haklı Baykal mı, Tayyip mi haklı Anayasa Mahkemesi mi ya da Tayyip mi haklı asker mi diyoruz hep.
Hemen her konuda “evet-hayır”a benzer biçimde bölünmüştük çoktandır. Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerini kimileri “özgürleşmenin ve modernleşmenin” sesi gibi okurken kimileri de “irticai” bir toplum liderinin sözcükleri gibi okuyordu. Günler geçti ve bugünlere geldik ve hayatımızın belki de en önemli referandumu önümüzde.
Her ne kadar referandum konusu değilse de YAŞ toplantıları etrafında olan bitenleri de bir referandum gibi yaşıyoruz bugünlerde. Tayyip mi haklı asker mi? Tayyip mi haklı Kılıçdaroğlu mu gibisinden. Ama sorular böyle sorulsa bile aslında ima edilen YAŞ kararlarının “askerî teamüllere” göre mi, yoksa “sivil siyasete” göre mi alınacağı sorusu.
Toplumun bir kesimi YAŞ toplantılarıyla gündeme gelen zihnimizdeki referandumda bu soruya “Hayır!” derken bir kesimi de “Evet!” diyor. “Hayır” diyenlerin sözcüsü durumundaki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sivil siyasetin askerlerin işine karışmamasını, teamüllere uyulmasını isterken, “Evet” diyenler ise her durumda sivil siyasetten yana tavır alıp askerlerin buna uymasını talep ediyor.
Doğrusu referandumdaki gibi sandığa gidip oy vermeyecek olsak bile bence hepimizin bu soruyu kendimize sorması gerekiyor. Askerlerin teamülleri mi daha önemlidir yoksa sivil siyaset mi diye.
Sahi böyle bir soruya kendini sol’da tanımlayan insanlar nasıl cevap veriyorlardır dersiniz? Sol’da olup da “Askerlerin teamülleri daha önemlidir, AKP bu işe burnunu sokmamalıdır mı diyorlar, yoksa “Sivil siyaset daha önemlidir ve asker sivil siyasetin tercihlerine uymalıdır mı diyorlar?
Özellikle Anayasa ile ilgili referandumda “Hayır” demeye hazırlanan sol kesimde bu soru nasıl yankılanıyor acaba? Onlar da kendilerini “askere” mi yakın hissediyorlar yoksa sivil siyasete mi? Yoksa sivil siyaset benim tercihim ama siz bu AKP’yi bilmiyorsunuz, onlar hâkim olurlarsa “irtica” gelir” diyerek “askerin “teamüllerinin” daha önemli olduğunu düşünenlere mi yakın duruyorlar acaba?
Bunlar bilmiyoruz tabii ki. Ama referandumda “Hayır” diyecek olanların paylaştıkları mantığın aşağı yukarı böyle olduğu açık. AKP’nin bir siyasi parti olarak onların düşündükleri gibi davranmamış olmasından giderek özgürlük alanımızda az da olsa bir genişleme anlamına gelecek olan önerilere “Hayır” diyecekler.
Oysa solun bu kesiminin özgüvensizliği kabul edilebilir gibi değil. Bugün sanki bir “şeytan imparatorluğu” kurmayı amaçlayan bir parti olarak algıladıkları AKP’nin ülkemizin normal diğer partileri gibi bir parti olduğunu, yapmak istediklerini biraz hoyratça ve nobranca yaptığını ama yaptıklarının ülkede yapılması gerekenler olduğunu görmesi gerekir.
Eğer sol, bugün ülkede varolan demokrasi ve özgürlüğün sınırlarını genişletmeyi, askerin ve devlet bürokrasisinin “teamüllerini” daraltmayı, AKP’nin çekinerek, sıkılarak yapmaya çalıştığı anayasal değişikliklerin çok ötesinde değişiklikleri toplumun önüne getirmeyi başaramazsa sol olarak herhangi bir güvenilirliği ve inandırıcılığı olamaz. Bu nedenle de önümüzdeki meselenin bir AKP, CHP meselesi gibi mesele olmadığı bunun çok ötesinde asker, vesayet ve sivil siyaset gibi meseleler olduğunu idrak etmesi gerekiyor.
Bence sol siyaset alanında kendini tanımlayan insanların kendine güvenli ve uzun soluklu bir bakış açısı içinde olan biteni değerlendirmesi uygun olur. Sola yakışan da bu değil mi?
Taraf