Yaşlı nüfusu hızla artarken, sosyal politikalar yerinde sayıyor. Emekli aylıkları yetersiz, bakım yükü kadınların omzunda, yaşlılar ise yalnızlığa ve yoksulluğa mahkûm ediliyor.

Havva Gümüşkaya
Türkiye hızla yaşlanıyor. Yaşlanan nüfusun artışı, sosyal politika eksikliğini daha da görünür kılıyor. Yalnız yaşayan yaşlılar, yoksulluk tehdidi altında olanlar ve yaşlılıkta da bakım emeği yükü altında ezilen kadınlar artıyor. Genç nüfus artık fırsat penceresi olmaktan uzaklaşıyor. İktidarın 2025 yılını aile yılı ilan etmesinin bir gerekçesi de nüfus ilişkin tehlike çanlarının çalması oldu. Ancak yaşlı nüfusun artışı, sosyal devletin yükümlülükleri yerine kadın emeğini seferber eden politikaların bahanesi haline getiriliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Yaşlılara Saygı Haftası kapsamında yayımladığı veriler, nüfus yapısındaki dönüşümün boyutlarını gözler önüne serdi. 2024 itibarıyla Türkiye’de yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişiye ulaştı ve toplam nüfus içindeki oranı yüzde 10,6’ya yükseldi. Üstelik nüfus projeksiyonlarına göre bu oran, 2030’da yüzde 13,5’e, 2100’de ise yüzde 33,6’ya ulaşacak. Kötümser senaryoya göre ise Türkiye’de yaşlı nüfus oranı 2100’de yüzde 42,8’e çıkabilir. Ortanca yaşın 34,4’e çıkması da nüfusun hızla yaşlandığını bir başka göstergesi oldu.
Yaşlı nüfus artarken, çalışma çağındaki bireylerin üzerindeki bakım ve ekonomik yük de artıyor. 2019’da yüzde 13,4 olan yaşlı bağımlılık oranı, 2024’te yüzde 15,5’e yükseldi.
DEZAVANTAJILILAR YİNE KADINLAR
Türkiye’de yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan nüfusun oranı yüzde 29,3 oldu. Yaşlılar için ise bu oran yüzde 23,3 seviyesine çıktı. Türkiye’deki yaşlı nüfusun dörtte birine yakını sosyal dışlanma ve ekonomik zorluklarla mücadele ediyor.
Kadınlar ise yoksulluğa daha fazla maruz kalıyor. Kadınların yaşlılıkta daha dezavantajlı bir konumda olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı yüzde 22,3 seviyesindeyken yaşlı kadınlarda bu oran yüzde 24,2’ye yükseliyor. Yaşlı nüfusun önemli bir bölümü yalnız yaşıyor. 6 milyon 726 bin 583 hanede en az bir yaşlı birey bulunurken, bu hanelerin 1 milyon 750 bin 900’ü yaşlı bireylerden oluşuyor. Bu bireylerin yüzde 74’ü kadınlardan oluşuyor. Bu durum, yaşlı kadınların hem ekonomik hem de sosyal olarak daha fazla yalnızlaştığını ve güvencesiz koşullarda yaşamını sürdürmek zorunda kaldığını gösteriyor.
Yaşlı nüfusun işgücüne katılımı da artıyor. 2019 yılında yüzde 12 olan yaşlı nüfusun işgücüne katılımı 2023 yılında yüzde 12,2 oldu. Çalışmak zorunda kalan yaşlıların en çok yer aldığı sektör tarım oldu. İstihdam edilen yaşlıların yüzde 57,7’si tarımda, yüzde 32,1’i hizmetler, yüzde 7,3’ü sanayi, yüzde 2,8’i ise inşaat sektöründe çalışıyor. Bu da sosyal güvencesizliğin yaşlı nüfus üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Çoğu yaşlı, emeklilik gelirinin yetersizliği ve güvenceden yoksun olduğu için çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor.
Öte yandan, yaşlı nüfusun önemli bir bölümü torun bakımını üstleniyor. Yaşlıların yüzde 9,7’si torun bakımına destek verirken, bu oran kadınlarda daha yüksek. Yaşlı kadınların yüzde 68’i her gün torun bakarken, erkeklerde bu oran yüzde 59,1’de kalıyor.