Yaşlı kadınlar, yaşamlarının son dönemlerini emeklerinin karşılığı olmadan geçiriyor. Doç. Dr. Pelek, “Yaşlı kadınlar, yaşam boyu süren ücretsiz emek nedeniyle yaşlılıkta güvencesiz kalıyor” diyor.
Melisa AY
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve patriarkal düzen, kadınların ekonomik ve sosyal yaşamdaki ‘kırılganlığını’ belirleyen en temel faktörlerden biri olmayı sürdürüyor. Türkiye’de hızla yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranları, bu kırılganlığı derinleştirirken özellikle yaşlı kadınların yoksulluk riski altında olduğunu gözler önüne seriyor. Yaşam boyu süren ücretsiz ev içi emek ve bakım yükü, kadınların resmi işgücüne katılımını da sınırlandırıyor. Kadınlar, hem çalışma yaşamının dışına itiliyor hem de ücretsiz ev içi emekleri, artık çalışamayacakları dönem olan yaşlılıkta güvence yaratmaktan uzak bırakılıyor.
Yaşlı kadınların hayatlarını tehdit eden yoksulluğu, Ekonomist Doç. Dr. Selin Pelek ile konuştuk. Pelek, yaşlı kadınların ekonomik kırılganlıklarının kökenlerini, Türkiye’deki sosyal güvenlik politikalarının toplumsal cinsiyet eşitliği üzerindeki etkilerini ve bu sorunun çözümü için nasıl politikalar geliştirilmesi gerektiğini anlattı.

Kadın yoksulluğu ve özellikle yaşlı kadınların yoksulluğu, Türkiye’nin ekonomi politikaları ile nasıl ilişkilendirilebilir? Özelleştirmeler, sosyal devletin ve sosyal güvenlik sisteminin zayıflaması, esnek çalışma modelleri bu durumu nasıl etkiledi?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın emeğinin tarihsel sömürüsünü ve bu sömürünün toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle nasıl derinleştiğini hatırlamak için önemli bir gün. Hızla yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranları gözetilerek yaş alan kadınları merkeze alan bir değerlendirme ve yaşlı kadınların yoksulluğuna karşı spesifik bir mücadele alanı örülmesi gerekli. Türkiye’de kamusal halkçı niteliğini çok büyük ölçüde kaybeden ve sosyal koruma şemsiyesini her geçen gün daraltan ekonomi politikaları, kadın emeğinin görünmezliğiyle beraber düşünüldüğünde yaşlı kadınların ekonomik ve sosyal kırılganlığı tüm yıkıcılığıyla göz önüne çıkıyor.
Nüfus piramidinin yukarıya doğru genişlemesi ve bağımlı nüfus oranının yüzde on beşe ulaşmasıyla yaşlı nüfusun durumu toplumsal yaşamın temel meselelerinden biri haline geldi. Bu değişimin cinsiyet boyutundaysa doğuşta yaşam süresi erkeklere göre 5 yıl daha uzun olan ve patriarkal sebeplerle ileri yaşta gelir güvencesizliğini daha şiddetli yaşayan kadınlar dikkat çekiyor.
YAŞLI YOKSULLUĞU YAŞAMSAL BİR TEHDİT
Emek piyasasındaki cinsiyet ayrımcılığı, yaşlı kadınların hayatlarının ilerleyen dönemlerinde ekonomik güvencesizlik yaşamalarına nasıl zemin hazırlıyor? Özellikle bakım emeği ve ücretsiz ev içi emek bu tablonun neresinde duruyor?
Kadınların hayatları boyunca üstlendikleri ücretsiz ev içi emek ve bakım yükü, ilerleyen yaşlarda gelir güvencesizliğinin ana sebeplerinden birisi. Toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı annelik, eş bakımı ve yaşlı bakımı gibi işler, kadınların işgücüne katılımını sınırlıyor. Gençliklerinde gelir getirici bir işte çalışmayan kadınlar, yaşlandıklarında, ödenmeyen emekleriyle toplumu ayakta tutmuş olsalar da maddi güvenceden yoksun kalıyor. Resmi işgücüne hiç katılmamış ya da kayıt dışı çalışmış kadınlar, emeklilik hakkı kazanamazken yaşlılıkta tamamen aile desteğine veya sosyal yardımlara bağımlı hale geliyor. Bu yapısal bağımlılık, kadınları ekonomik şiddete daha açık hale getirmektedir. SGK yıllıkları incelendiğinde, 65 yaş üstü erkeklerin yüzde 87’sinin emeklilik hakkı elde ettiği görülüyor. Kadınlar için aynı oran yalnızca yüzde 19. 65 yaş üstü kadınların yaklaşık yüzde 40’ı ise eşinin vefatına bağlı olarak dul aylığı alıyor. Özar ve Memiş’in aktardığı verilere göre, 65 yaş üstü kadınların üçte biri herhangi bir gelir kaynağından yoksun.
TÜİK verilerine göre yaşlıların yaşadığı tek kişilik hanelerin yaklaşık yüzde 75’ini kadınlar oluşturuyor. Eşini kaybetmiş yaşlılar arasında kadınlar erkeklerin yaklaşık dört katı oranda temsil ediliyor. Bu durumun bir sebebi kadınların erkeklerden uzun yaşaması diğeri ise eşini kaybetmiş erkekler arasında evlenme eğiliminin daha baskın olması. Dolayısıyla yaşlılıkta yalnızlık hali cinsiyete göre de ayrışıyor. Kadınların yaşlı ve çocuk bakım yükü, rutin ev işleri gibi ödenmeyen emekleri küçük yaşlardan ileri yaşa değin kesintisiz sürüyor. Kardeşlerine, eşine, çocuğuna ileri yaşta da torununa bakan kadın artık emek veremez hale geldiğinde adeta ıskartaya çıkarılıyor ve ekonomik açıdan hiçbir karşılığı olmaksızın harcadığı ömrünün son yıllarını güvencesiz bir şekilde geçiriyor. Türkiye’de sosyal güvenlik sistemindeki reformlar, kadınları prim gün sayısı ve sigorta süreleri açısından dezavantajlı hale getirdi. Özellikle hiç sigortalanmamış veya düzensiz çalışmış kadınlar için yaşlılıkta hiçbir gelir kaynağı yok. Oysaki kadınların ev içi emeği toplumsal yeniden üretimin temel taşıdır ve bu emek resmi düzlemde hiçbir şekilde tanınmıyor.
Yaşlı kadınların ekonomik kırılganlığının temelinde yatan yapısal sorunlar neler? Eşitlikçi sosyal politikaların inşası bunun neresinde, patriyarka ve kapitalizm bu durumu nasıl etkiliyor?
Yaşlı kadınların ekonomik kırılganlığı, patriyarka ve kapitalizmin kesişim noktasında şekillenen yapısal bir sorun. Kadınların yaşam boyu süren görünmez emeğinin, toplumsal cinsiyet adaleti temelinde tanınması ve telafi edilmesi gerek. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, sadece anma değil, kadın mücadelesini büyütme ve dayanışmayı her alanda güçlendirme günüdür. Devletin sosyal niteliğini tırpanlama eğilimi, yaşlıları yoksullaştırdı ve yaşlı yoksulluğunu cinsiyetli bir yerden kadın meselesi haline getirdi. Giderek büyüyecek bu sorunun çözümü için geçici sosyal yardımların yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten ve haysiyetli bir yaşlılığı garanti eden sosyal politikaların düzenlenmesi elzem.