• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Ocak 23, 2021
  • Hakkımızda
  • Yayın İlkeleri
  • Künye
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      ‘Devletin çivisi çıktı’ demektir

      ‘Devletin çivisi çıktı’ demektir

      En çok zarar eden şirketler AKP’lilere kazanç kapısı

      En çok zarar eden şirketler AKP’lilere kazanç kapısı

      ‘Asrın projesi’ne 1 milyar TL daha

      ‘Asrın projesi’ne 1 milyar TL daha

      MİT Başkanı Fidan Şam’a gitti iddiası

      MİT Başkanı Fidan Şam’a gitti iddiası

    • Yaşam
      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Eski arkadaşa mektup

      Eski arkadaşa mektup

      Çocuklar atölyede buluşacak

      Çocuklar atölyede buluşacak

      Evlilik içi cinsel şiddet

      Evlilik içi cinsel şiddet

    • Türkiye
      Gündem çok ağır

      Gündem çok ağır

      Tarım Bakanlığı'ndan İBB’nin mobil büfelerle ekmek satışına ilişkin açıklama

      Tarım Bakanlığı'ndan İBB’nin mobil büfelerle ekmek satışına ilişkin açıklama

      ‘Asrın projesi’ne 1 milyar TL daha

      ‘Asrın projesi’ne 1 milyar TL daha

      MEB’den ‘özel’ ayrımcılık

      MEB’den ‘özel’ ayrımcılık

    • Dünya
      Araştırma: İnsanların beyinleri çoğunlukla 'çift cinsiyetli'

      Araştırma: İnsanların beyinleri çoğunlukla 'çift cinsiyetli'

      Biden’ın temsil ettiği düzenle hesaplaşma çağrısı: Çare kişide değil halkta

      Biden’ın temsil ettiği düzenle hesaplaşma çağrısı: Çare kişide değil halkta

      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Tayyip hariciyesinin varyasyonları…

      Tayyip hariciyesinin varyasyonları…

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Gündem çok ağır

      Gündem çok ağır

      'Grev kararı alınca çocukları anneme gönderdim'

      'Grev kararı alınca çocukları anneme gönderdim'

      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

      Tayyip hariciyesinin varyasyonları…

      Tayyip hariciyesinin varyasyonları…

    • Belgesel & Film
      Şiir: Kar / Ahmet Muhip Dıranas

      Şiir: Kar / Ahmet Muhip Dıranas

      Alın Sahnelerinizi başınıza Çalın

      Alın Sahnelerinizi başınıza Çalın

      Şehir Tiyatroları oyuna çağırıyor

      Şehir Tiyatroları oyuna çağırıyor

      8. Engelsiz Filmler Festivali 18 Ekim’e kadar çevrimiçi

      8. Engelsiz Filmler Festivali 18 Ekim’e kadar çevrimiçi

    • Eylem & Etkinlik
      Nail Payza Ölümünün 25. Yılında baskı resimleri ile Galeri Selvin Nişantaşı’nda

      Nail Payza Ölümünün 25. Yılında baskı resimleri ile Galeri Selvin Nişantaşı’nda

      Rahşan Ecevit vefatının 1.yıl dönümünde saygı ve sevgiyle anılıyor

      Rahşan Ecevit vefatının 1.yıl dönümünde saygı ve sevgiyle anılıyor

      Obez cumhuriyet ve kalp ameliyatı

      Obez cumhuriyet ve kalp ameliyatı

      ''Hani işten çıkarmak yasaktı''

      ''Hani işten çıkarmak yasaktı''

    • Fotoğraf & Karikatür
      Nail Payza Ölümünün 25. Yılında baskı resimleri ile Galeri Selvin Nişantaşı’nda

      Nail Payza Ölümünün 25. Yılında baskı resimleri ile Galeri Selvin Nişantaşı’nda

      ABD’nin BM Daimi Temsilcisinden Filistin ve İsrail’e görüşmeleri başlatma çağrısı

      ABD’nin BM Daimi Temsilcisinden Filistin ve İsrail’e görüşmeleri başlatma çağrısı

      Yaşar Fırat çizdi: Faytona binme! Atlar ölüyor

      Yaşar Fırat çizdi: Faytona binme! Atlar ölüyor

      Yaşar Fırat çizdi: Simit Sarayı

      Yaşar Fırat çizdi: Simit Sarayı

    • Kitap & Dergi
      Doğan Satmış’tan yeni kitap: Türkiye’nin Tarihini Değiştiren 110 Kadın

      Doğan Satmış’tan yeni kitap: Türkiye’nin Tarihini Değiştiren 110 Kadın

      Ahmet Özkaya: ''İnsanın İsyanı''

      Ahmet Özkaya: ''İnsanın İsyanı''

      Ragıp İncesağır'dan Halktan ve Haktan Yana bir Tarih Okuması ''Ecdadımız''

      Ragıp İncesağır'dan Halktan ve Haktan Yana bir Tarih Okuması ''Ecdadımız''

      Ezbere İlişkilere Ezber Bozan Çözümler

      Ezbere İlişkilere Ezber Bozan Çözümler

    • Müzik & Video
      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Bilge Su: “Açıp dinleyemesem bile müzik, zihnimin bir köşesinde hiç susmadan bana destek oldu.”

      Bilge Su: “Açıp dinleyemesem bile müzik, zihnimin bir köşesinde hiç susmadan bana destek oldu.”

      Gerçeklerden uzak bir annelik sorgulaması: 'Bağlılık Aslı'

      Gerçeklerden uzak bir annelik sorgulaması: 'Bağlılık Aslı'

Yasını tutacaksın

Yasını tutacaksın

Kasım 22, 2020 Fikir & Yazı, Sosyoloji 0 yorum

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Kemal Sayar

İnsanın görünmez ipliklerle başka insanlara bağımlı olduğu bir dünya tasavvurunda ancak ‘karşılıklı yardım’la ayakta durabileceğimiz aşikardır. Zorluklardan birbirimize el vererek çıkabiliriz ancak. Bu pandemide belki en çok gözetmemiz gereken şey, bir ihtimam ahlakı ve karşılıklı sorumluluk duygusu. Prof. Dr. Kemal Sayar yazdı.

Belirsizlik, korku, kayıp, yalnızlık ve zorluklar. Kollektif bir travma zamanında yaşıyoruz. Ruhsal açıdan örseleyici deneyim sadece bireyleri değil toplumları, halkları pençesine alıyor. Bir toplumun dokusunu baştan aşağı değiştiriyor, ilişkileri ve politik süreçleri hallaç pamuğu gibi atıyor ve hatta yeni toplumsal normlara geçit veriyor.

Ruhsal açıdan örseleyici bu deneyimler, insanın hayata yeniden uyum sağlamasını güçleştirebiliyor. Uzayan belirsizlik ve alt üst olan hayatlarımız, salgından sonra da belki var olmaya devam edecek ruhsal sorunlar yaratmış görünüyor. Başımıza ne geldiğini ve buradan nereye bir gidiş olacağını kestiremediğimiz zamanlardan geçiyoruz.

Savaşmak, sıvışmak ya da donmak

İnsan dâhil, hareket kabiliyetine sahip tüm canlıların bir tehlike karşısında verdikleri en ilkel seviyedeki tepkiler dizgesini “sürüngen beyni” koordine ediyor. Savaşıyor, sıvışıyor veya donup kalıyoruz. Bir tehlike karşısında onunla savaşmak- saldırmak, ondan dehşete düşüp kaçmak ve tehlike karşısında yaşamsal tüm fonksiyonların bir tür felç benzeri tepkisi olarak da donup kalmak, sürüngen beyninin sahip olduğu temel üç yaklaşım. Sadece ölümcül bir saldırgan karşısında değil, stres, kaygı gibi tehdit yaratan herhangi bir uyaranla karşılaştığımızda bilhassa farkındalık duygusu gelişmemiş, idrake ve erdeme dair melekeleri alışkanlık düzeyinde içselleştirmemiş insanlar bu üç tepkiden birini otomatik olarak veriyor. Tepkinin türü, sadece kişinin mizacına, fiziksel yahut psikolojik özelliklerine göre değil, tehdidin şiddeti, uzaklığı, süresi, biçimi, yaygınlığı, daha önce karşılaşılmış olup olmaması gibi nedenlere göre de değişip dönüşebiliyor.

Salgının başında, ilk önce Çin’den ve sonrasında Avrupa’dan gelen bilgileri ve görüntüleri, bizim bir tür lakayt ilgiyle izlediğimiz süreç, ilk vaka haberinin ardından yerini gerçek bir tehdide karşı verilen bu tepkilere bıraktı. Büyük kentlerde, her gün toplu taşıma kullanmak zorunda kalan risk grubundaki insanlarla, Anadolu’nun taşrasında dünyayla fiziksel teması nispeten daha az olan insanların tepkisi aynı yoğunlukta olmadı. Pek çoğumuz aslında ilk etapta, ilk kez karşılaştığımız bu çeşit bir tehlike karşısında bir manada donup kaldık. Salgın öncesi “genlerimiz sağlam, bize teğet geçer” kabilinden tesellilerin de bilimsel ya da makul bir zemininin olmadığını görmenin de bu tepkiye epey katkısı oldu.

Çok yaygın olan bir diğer tepki, tehdidin yarattığı kaygıdan kurtulmak için tehdidin gerçekliğinden kaçmak. Sosyal medya üzerinden kampanyalarla, virüsün laboratuvarda üretildiği (bunun tehlikenin gerçekliği üzerinde bir etkisi varmış gibi), veri istasyonlarından yayılan radyasyon yüzünden insanların bu virüsten etkilendiği, üretilecek aşılar veya ilaçların etnik niteliklerimizi yahut genetiğimizi bozmak için virüsün icat edildiği, yeni dünya düzeni kurmak için planlandığı, maske ve karantinanın faşizmin ayak sesleri olduğu vs. gibi envai çeşit tevil kaldırmayacak teori ortalığa boca edildi.

Bu tepkinin çok anlaşılır tarafı, virüsün aslında insanlığın kontrolünde olduğu ve şakanın dozu kaçırılırsa pekala da oyuna son verilebileceği avuntusuydu. Ancak, insanların ezici çoğunluğu yine de gerçek anlamda kontrolü eline alabilmek için virüsle savaşmayı tercih etti. Maalesef ilk saldırganlık hareketi de marketleri yağmalamak oldu.

Tünelin ucunda, onca zaman sonra hâlâ kuvvetli bir ışık belirmediğinden, umut etmekten ve bir kurtuluş beklemekten adeta yorulmuş durumdayız. Geleceğin yasını tutuyoruz. Tehdidin süresi uzadığında, kararlılık ve disiplinde gevşeme olması kaçınılmaz bir insan yönelimi. Salgının başlangıcında birkaç ayla sınırlı olarak öngördüğümüz kısıtlı yaşam pratikleri yayıldıkça yayıldı ve zaman uzadıkça uzadı. Özellikle yaz aylarının getirdiği rehavetin de katkısıyla de facto olarak, başlangıçta kınadığımız “sürü bağışıklığı” stratejisini değerlendiren ülkelerden pek bir farkımız kalmamış görünüyor.

Salgın bıkkınlığı ve “artık ne olacaksa olsun” tepkileri

Salgın bıkkınlığı, “artık ne olacaksa olsun” tepkilerini beraberinde getiriyor, bireysel tedbirler umursamazlığın artışıyla zaman içinde esniyor. Ülkemizde yürütülen bir kamuoyu araştırmasına göre, insanların yarısı salgının başladığı aylara göre tedbirleri gevşetmiş durumda. New York Valisi geçen ay yaptığı açıklamada son dönemde hastaneye yatırılan yeni koronavirüs vakalarının yüzde 66’sını sokağa çıkma kısıtlamalarına uyarak evde kalan kişilerin oluşturduğunu söylemişti. İlk etapta şaşırtıcı bir sonuç, ancak insanların karantinada aylar boyunca kalmanın getirdiği yalnızlaşmadan bıktığını ve en yakınlarıyla evlerde tedbirsiz bir sosyalliği tercih ettiğini varsayabiliriz. Ülkemizde gerçekleştirilen bahis konusu araştırmada deneklerin beşte biri ise salgının abartıldığı kanısında.

Kayıtsızlık ve umursamazlık sadece tutum sahibini değil bütün toplumu ilgilendiriyor oysa maske takmamak, mesafeye dikkat etmemek gibi ölümcül olabilecek davranışsal etkilere yol açabiliyor. Umursamaz kişi daha az kaygı yaşar ve hem kendisini hem de çevresini riske atar. Umursamazları ancak gerçek insan hikayeleri ve görsel/ duygusal tonu yüksek mesajlarla o ağır ‘bana bir şey olmaz’ uykularından uyandırabiliriz.

Sağlık çalışanlarında travma sonrası stres bozukluğu

Bu savaşın en sıcak çatışma sahasında bulunan sağlık çalışanları hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok yorgun ve toplumun kalan kısmından çok daha ağır bir tabloda tükenmişlik sendromu ve benzer duygu durum bozuklukları yaşıyorlar.

Sağlık çalışanlarıyla yapılan görüşmelerde, savaşa girmişçesine bir şok duygusu, travma sonrası stres bozuklukları ve tükenmişliğe bağlı sağlık problemleri yaşadıklarını belirtiyorlar. Sonunu göremedikleri bu salgında kendilerini uyanamadıkları bir kâbusun içindeymiş gibi hissediyorlar.

Özellikle ülkemizde normal şartlar altında dahi aşırı uzun mesailerle çalışan doktorlarımız, neredeyse ailelerinin yüzünü görmeden hastanede yaşıyorlar. Buna mukabil toplumun geneline yayılmış olan belirsizlik karşısındaki kaygı ve virüs tehdidinden kaynaklanan saldırganlık duyguları, en ziyade hastaların son anlarında başında olan, onları günler ve haftalarca hayata bağlamaya çalışan sağlık çalışanlarına yöneliyor. Süre uzayıp, ölümlerimiz arttıkça, umudumuz ve direncimiz kırılıyor, anlayış ve nezaketimiz aşınıyor.

Şefkat yorgunluğu

‘Tek insanın ölümü trajedi, milyonların ölümü istatistiktir.’ Koronavirus ölümleri roket hızıyla artarken bir ruhsal uyuşma bizi yerlerimize mıhlıyor ve artan sayılar karşındaki çaresizliğimiz koyu bir kayıtsızlığa dönüşüyor.

Kafasını kuma gömen deve kuşu gibi, bizi kuşatan gerçekliği gözlerimizi yumarak, vaka sayılarını hiç konuşmayarak görmezden geliyoruz. Bu ıstırabın büyüklüğünü anlamak ve sindirmek her geçen gün daha da zor hale geldiği için pandemiye ilgimizi de yitirdik. Artık salgın açık oturumları ilgi uyandırmıyor, haberler izlenmiyor. Adeta daha çok insan öldükçe daha az özen gösteriyor gibiyiz.

Önümüzde hemen kurtarabileceğimiz bir hayat olsa belki hemen elimizi uzatacak ve tüm gücümüzü seferber edeceğiz ancak sayı çoğaldığında takatimiz azalıyor ve yardım arzumuz törpüleniyor. İnsanların, ‘o kadar korunmamıza rağmen…’ diye yaptığı paylaşımlar el hijyeni ve maske konusundaki duyarlıkları azaltıyor. ‘Virüs artık daha az öldürüyor’ söylencesi de insanların rehavete kapılmalarına yol açarak virüse davetiye çıkarıyor.

Psikolojide ‘şefkat yorgunluğu’ olarak isimlendirilen kuram, çevremizdeki sıkıntı bizim baş etme gücümüzün üzerine çıktığında oradan gözlerimizi kaçırabildiğimizi söylüyor. Yardıma muhtaç insan sayısı arttıkça, bir insanın ıstırabı üzerine odaklanmak zorlaşıyor ve büyüyen sayılar, sorunun bizim gayretimizi çok aştığı yanılsaması doğuruyor. Televizyon ve internet haberlerine fazla gömülmek de zorlanmayı arttırıyor, daha çok zorlanan insan teselliyi yine haberleri izlemekte arıyor. Sanki virüsle ilgili çok şey bilmek onun bulaşıcılığını önleyecekmiş gibi bir istifhama kapılıyoruz.

Soğuk rakamların ardındaki gerçek insanlar

Bu salgında insan hikâyelerini işitmek bizi rakamların soğukluğundan koruyacaktır. Bireysel kurbanların ve küçük kurban gruplarının hikayeleriyle daha kolay duygusal bağ kuruyoruz. İstatistiklerin ardındaki gerçek insana, bireysel hayatlara ulaşmalıyız; aksi halde ‘istatistik, sadece gözyaşları kurumuş insanlardır’. Her gün kaybettiğimiz insanların hiç olmazsa birkaçının yüzlerini görmeliyiz ekranlarda, yasımızı tutmalıyız, kaybettiklerimizi hatırlamalıyız.

Bir yas tutma zorluğu içindeyiz, her şeyi hemen arkamızda bırakmayı istemek olan bitenle yüzleşecek cesaretimizin olmadığını gösterir. Hâlbuki hâlâ neyi elimizde tuttuğumuzu fark edebilmek için önce neyi ve kimi kaybettiğimizi fark edebilmemiz gerek. Pandeminin süresi uzayıp da ondan yakın vadede bir çıkış da görülmediğinde insanların duyduğu şok hissi bile zayıflıyor. Çok sayıda insan kaybının kaydını tutamaz oluyor beyinlerimiz, onları duygusal belleğe işlemiyor ve bu şekilde bilincin görüş alanından çıkıyoruz. Onlarca kaygının ortasında bu yüksek rakamları sindirmek çok zor oluyor.

Belli belirsiz yas psikolojisi

Aslında belirli belirsiz, genel bir yas psikolojisi toplumda kol geziyor. Tanıdıklarımız, akrabalarımız, arkadaşlarımızın sevdikleri ve yakınları birer birer eksiliyor aramızdan. Her birinin pekâlâ da kaçınılabilecek ölümler olması, kayıpların yakınları için mateme bir de suçluluk duygusunun eşlik etmesi nedeniyle iyice karmaşıklaşan bir yas süreci yaratıyor.

Yas tutma ritüellerimiz de değişmek durumunda kaldı: Cenaze evlerinde birbirlerini teselli eden dostlardan, hayatın badirelerinin birlikte ve dayanışmayla atlatılacağına dair o duygudan mahrum kalıyoruz. Gönül huzuru ile son görevin yapılamıyor olması da kaybı travmatik bir deneyim haline getiriyor.

Virüs inkarcılarının ve vurdumduymazların sanki bütün dünyayı kasıp kavuran bir pandemi yokmuş gibi gerçekliği inkârı, hâlâ yasın erken evresinde takılı kaldıklarını gösteriyor. Oysa hayatı bütün kırılganlığı, incinebilirliği ve ölümlülüğü ile kucaklamak zorundayız.

Karşılıklı mücadele değil, karşılıklı yardımlaşmayla ayakta kalırız

Darwin sonrası biyolojik teori uzun süre, en güçlü organizmanın ayakta kaldığını söylüyordu. Piyotr Kropotkin, Karşılıklı Yardımlaşma adlı kitabında türlerin dayanışmasına dair başka bir teori ortaya koydu. Karşılıklı Mücadele yasasının yanında doğada Karşılıklı Yardımlaşma yasasının da bulunduğunu, hayatta kalma mücadelesinin başarısı ve türlerin tedrici evrimi için karşılıklı yardımlaşmanın çok daha önemli olduğuna dair gözlemlerini açıklıyordu kitabında. Kropotkin merhameti hayatın temel taşı olarak gören bir devrimciydi. Buna göre insanlar rekabetçi mücadeleyi bırakmalı, toplumu merkeziyetçilikten arındırmalı ve yeniden yapılandırmalıydı.

İnsanın görünmez ipliklerle başka insanlara bağımlı olduğu bir dünya tasavvurunda ancak ‘karşılıklı yardım’la ayakta durabileceğimiz aşikardır. Zorluklardan birbirimize el vererek çıkabiliriz ancak. Bu pandemide belki en çok gözetmemiz gereken şey, bir ihtimam ahlakı ve karşılıklı sorumluluk duygusu.

Yarenlik etme, dayanışma, çalışma, ölme, yas, eğlenme gibi tüm bir yaşam tarzının dönüşümüne şahit oluyoruz. ‘Deri açlığı’ çekiyoruz hanidir, sevdiklerimize dokunmadan geçiyor zaman. Bizi insan kılan kimi temel özelliklerden, sosyal varlıklar olarak yaşamaktan, bir araya gelerek sohbet etmekten hanidir el etek çektik. Eski günlerden elimizde kalan yegane silah neredeyse, pozitif psikolojinin sabır, güven, şükür, sevgi, gibi direnç rampaları. Belki de yeni silahlar ve yeni kalkanlar dövmemiz gerek bu çetin günlerin harında.

Kolektif travmayla başa çıkabilmek için önce yas tutmayı bilmeliyiz. Yas zaman ister, aceleye gelmez. Sevdiklerimiz olmadan yaşamak zorunda kalmanın bir acısı, bir yükü var. Buna saygı duymalı ve can kayıplarının hızla tüketilmesine karşı durmalıyız. Ama aynı zamanda hayatta kalanlar için de ümidi yeniden inşa etmenin, ümidin çimentosuyla toplumu onarmanın yollarını aramalıyız. Kaybettiklerimiz için duyduğumuz kederi, yaşayanlar için hürmet ve nezakete çevirmeyi de bilmeliyiz. Bunun için de umursamazlık ve kayıtsızlığı geride bırakmalı, canımızı yakan şeyi doğru teşhis edebilmeliyiz. Sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi yapmayı, karanlıkta ıslık çalmayı bir kenara bırakmalıyız. Gerçekle baş başa kalmalıyız, gözü yaşlı insanın hakikatiyle, kaygı ve gönül kırıklığıyla, ancak birbirimizin elinden tutarak ayağa kalkabileceğimizin bilinciyle.

Ümit bize yeni bir dünya vaat eder, yeter ki biz ona gerçeği verelim.

  • Kaynak Fikirturu

Yorum Bırak Cancel reply

İlgili Haberler

Gündem çok ağır Fikir & Yazı
Ocak 22, 2021

Gündem çok ağır

'Grev kararı alınca çocukları anneme gönderdim' Emek
Ocak 21, 2021

'Grev kararı alınca çocukları anneme gönderdim'

Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar… Dünya
Ocak 21, 2021

Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

Zaman Akışı

Oca 22 11:59
Kitap & Dergi

Doğan Satmış’tan yeni kitap: Türkiye’nin Tarihini Değiştiren 110 Kadın

Oca 22 09:01
Dünya

Araştırma: İnsanların beyinleri çoğunlukla ‘çift cinsiyetli’

Oca 22 08:48
Türkiye

Gündem çok ağır

Oca 22 08:39
Türkiye

Tarım Bakanlığı’ndan İBB’nin mobil büfelerle ekmek satışına ilişkin açıklama

Oca 22 08:32
Sağlık

Aşı zengine umut oldu

Oca 22 08:20
Gündem

İğne yapmayı bilenler ve emekli doktorlar göreve çağrılıyor: Dakikada bir kişi ölüyor

Oca 22 08:19
Politika

‘Devletin çivisi çıktı’ demektir

Oca 22 08:16
Politika

En çok zarar eden şirketler AKP’lilere kazanç kapısı

Oca 22 08:13
Türkiye

‘Asrın projesi’ne 1 milyar TL daha

Oca 22 08:11
Dünya

Biden’ın temsil ettiği düzenle hesaplaşma çağrısı: Çare kişide değil halkta

Oca 22 08:09
Türkiye

MEB’den ‘özel’ ayrımcılık

Oca 22 08:06
Türkiye

Söz, yetki, karar üniversiteye

Oca 22 08:04
Kadın

Özsavunmada bulunarak hayatta kalan Nimet Akgün Sincan Cezaevi’ne gönderildi

Oca 21 12:14
Bilim & Teknoloji

NASA, Türkiye’ye kuraklık uyarısı yaptı: Mahsul üretimi tehlikeye girebilir!

Oca 21 11:56
Türkiye

AYM’den Berberoğlu hakkında yeniden ihlal kararı

Oca 21 10:28
Fikir & Yazı

‘Grev kararı alınca çocukları anneme gönderdim’

Oca 21 09:52
Sağlık

Uzmanlar: Nar suyu kanser riskini azaltıyor, ömrü uzatıyor

Oca 21 09:40
Yaşam

Taciz, tecavüz ve ensest çok siyasi çok iktidar…

Oca 21 09:31
Fikir & Yazı

Tayyip hariciyesinin varyasyonları…

Oca 21 09:26
Türkiye

‘Türkiye eksen değiştirecek fakat sorun şu ki, değiştirecek eksen yok’

Oca 21 09:14
Yaşam

Eski arkadaşa mektup

Oca 21 08:34
Türkiye

Kusursuz Gezinti’nin düşündürdükleri

Oca 21 08:24
Türkiye

Tamince ve Feyzioğlu böyle istedi: Baro Başkanı’na 4 ayrı dava açıldı

Oca 21 08:15
Türkiye

Eczacılar da bugün aşılanmaya başlıyor

Oca 20 19:41
Sosyoloji

Ahmet Özkaya: ”İnsanın İsyanı”

Oca 20 11:38
Politika

MİT Başkanı Fidan Şam’a gitti iddiası

Oca 20 10:16
Türkiye

İnternet çekmeyen köyde öğrenciler, EBA için dağa çadır kurdu

Oca 20 10:09
Fikir & Yazı

‘Şenlik sitesi içinde kusmak olan bir anıyla başladı’

Oca 20 10:01
Fikir & Yazı

IŞİD’e katılan Kürt savaşçılar

Oca 20 09:59
Politika

Kredi kısıldı, şiddet yolu açıldı

  • Fikir & Yazı
  • Eylem & Etkinlik
  • Fotoğraf & Karikatür
  • Kitap & Dergi
  • Belgesel & Film
  • Müzik & Video
  • Yukarı Dön