İhsan Çaralan
10 Ekim Ankara Katliamı’nın üstünden 10 yıl geçti!
10 Ekim Katliamı; 26 Aralık 1978 Maraş, 3 Temmuz 1980 Çorum, 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak, 20 Temmuz 2015 Suruç katliamlar dizisinin devamı olarak gelen büyük bir katliamdır.
Dahası bütün bu katliamların, azmettiricileri, kol kanat gericileri ve tetikçilerinin önemli bir bölümünün yakalanmamış olması, yıllar süren mahkemelere karşın süren cezasızlık; yakınlarını kaybedenler gibi toplumun da azalmayan acısı, kabuk bağlamayan yarası olmaya devam ediyor.
Bu yüzden de Türkiye sadece bir gazeteciler ve muhalif siyasetçiler hapishanesi değil, kitle katliamları yapanların korunup kollandığı bir ülke olarak da dünyada üst sıralarda yer alan bir ülke olageldi.
Bu yüzden de 10 Ekim Gar Katliamı’yla ilgili ne tartışırsak tartışalım yukarıda sözünü ettiğimiz yakın tarihimizdeki ilgili katliamlarda da ne olup bittiğini ya da “bitmediğini” konuşmuş oluyoruz.
Avukat komisyonunun saptamaları
Bu katliamın 10’uncu yılı vesilesiyle 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu tarafından Katliamdan bu yana: Adalet arayışında 10 yıl (10.yılında 10 Ekim Ankara Katliamı davası) başlığı ile bir rapor yayımlandı. Dün bu rapor kamuoyunun bilgisine sunuldu. Katliam davası boyunca mahkemeye sunulan bilgi ve belgeleri içeren bu raporda sunulan saptamalardan bazıları özetle şöyle:
- Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi “Bu katliam nasıl gerçekleşti, engellenebilir miydi, kimler hangi sorumluluklarla bu katliamın içerisinde yer aldı?” sorularına yanıt bulmak yerine dosyadaki 19 tutuklu sanık yönünden cezalandırarak bitirmek istemiştir.
- Dosya kapsamında ortaya çıkan deliller Ankara, Adana, Gaziantep ve Kilis vb. yerlerde görev yapan birçok kamu görevlisinin ve siyasal iktidar temsilcilerinin bu katliama yol verilmesinde sorumluluğunun olduğunu ortaya koymasına karışın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi bu gerçekleri yok sayarak karar vermiştir.
- Mahkeme, bu büyük ve organize katliamın “insanlığa karşı suç” olduğu geçeğini görmek istememiştir. Böylece yakalanmayan IŞİD’liler ve onların suç ortaklarının zaman aşımından yararlanarak cezalandırılmaktan kurtulmalarının önü açmıştır.
- Mevcut sanıklar dışında katliamla ilişkili kişiler dosyaya dahil edilmemiştir.
- IŞİD’in Gaziantep ve Nizip’te katliam öncesindeki Nizip Emniyeti ve Savcılığının yürüttükleri ihbar, istihbarat ve savcılık soruşturmalarını içeren, özellikle avukatların “Gaziantep Emniyeti eğer Nizip’te yapılan istihbarat ve soruşturmaları dikkate alsaydı katliam gerçekleşemezdi” dediği belgeleri içeren 9 klasör savcılar tarafından mahkeme safhasında mahkemeden saklanmıştır.
- Avukatların bütün ısrarlarına karşın mahkeme firari sanıklar ya da ismi tespit edilemeyen katliamla bağlantılı olan IŞİD’lilerin yakalanıp yargılanmalarını sağlayacak işlemlerin yapılmasını kabul etmemiştir.
Yargılayamayanlar yargılanıyor!
Siyasi iktidardan emniyete, savcılıklardan mahkemeye, bu davanın birkaç tetikçi ve olarla üstü örtülemeyecek biçimde ilişki içindeki dar bir çerçevede bitirilmek istenmesine karşın bu dava boyunca ortaya konan deliller ve ortaya çıkan ilişkiler katliamcılara kol kanat gerenler ve mahkemenin davayı sınırlama çabalarının ötesine geçmiştir.
Davanın iktidarın ve yargının amaçlarını aşan bir karakter kazanmasında;
- “Emek Barış ve Demokrasi Mitingi’ne yapılan katliamda hayatını kaybeden ve yaralanan barış savaşçılarının yakınları,
- Bu mitingin düzenleyicisi TMMOB, DİSK, KESK ve TTB’nin yanında ülkemiz aydın-demokratik kamuoyunun bu dava ile ilgili ısrarlı tutumları,
- Davanın avukatlarının bütün açık ve örtülü engellemelere karşı insanüstü bir gayretle yaptıkları çalışmaları,
- Gerçeğin peşinde koşma karalılık ve azmiyle davayı takip eden gazetecilerin ısrarlı takipleri belirleyici önemde olmuştur.
Evet, kamuoyunda etkili olan ve egemenlerin sınırlamalarını aşan siyasi davalar “yargılayamayanların yargılandığı davalar olarak nitelenmektedir. Ama 10 Ekim Ankara Gar Katliamı türünden halka yönelik sadırlarla ilgili davalarda saldırganlar çeşitli egemen güç odakları tarafından korunup kollanıldığı için mahkemelerde bu davalar bir biçimde bitirilip kurtulunması gereken davalar olmaktadır. Bu nedenle de bu davalar kamuoyunun dikkati üstlerinde olduğunda ve gerçekler kamuoyu gündeminde tartıştırılabildiğinde “yargılayamayanların da yargılandığı” davalara dönüşmektedir.
Ki, bu günkü tartışmamızın konusu olan 10 Ekim Ankara Katliamı davası “Yargılamayanların yargılandığı” bir davaya dönüşmüş bulunmaktadır.
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu tarafından hazırlanan rapor, bu açıdan yargılayamayanların kamuoyu vicdanında yargılandığı büyük davanın iddianamesi mahiyetinde bir belge olmuştur.
Elbette sadece tarihe not düşen bir belge değil, “hak, hukuk, adalet” diye haykırarak alanları dolduran yığınların mücadelesine önemli bir dayanak da olabilecek bir belge!




