İran’ın nükleer programı, Tahran’a göre enerji elde etmek için vazgeçilemez olarak tanımlanıyor. ABD’nin başını çektiği Batılı ülkelere göre ise İran nükleer enerjiyi değil, nükleer silahlanma için bu programı başlatmış durumda. ABD ve müttefiklerinin “İran’ı nükleer silahlanmadan vazgeçirme” adına başlattıkları yaptırımlar ise yoksulları vuruyor.
2005 yılında Mahmut Ahmedinecad’ın iktidara gelmesi ile devrimin temel gücü olan “pazar esnafları” güçlerini yitirmeye başladı. Devrim Muhafızları ile ilişkili olan zenginler ise onlarca kamu ihalesini alarak hızla zenginleşti. Sermaye birikimini hızla arttıran “yeni zenginler” yaptırımlara karşın özellikle Arap ülkeleriyle yaptıkları ticaret nedeniyle zenginleşmeye devam etti. Reuters haber ajansına konuşan bir inşaat şirketi yöneticisi “Devrim Muhafızları ile ilişkileri olan şirketler büyük projeleri alıyorlar. Bütün kapılar onlara açık” diyor.
Yeni zengin sınıf başkent Tahran’ı kendi tüketim ve eğlence anlayışına göre yeniden şekillendiriyor. Lüks tüketime yönelik onlarca mağazanın açıldığı Tahran’da, Dubai’de dahi bulunmayan bazı lüks markaların bulunduğu gözlemleniyor. İktisadi veriler İran’da yaptırımlara rağmen zenginlerin servetlerini büyütmeye devam ettiğine işaret ediyor.
IMF’nin raporuna göre İran’ın 2009 yılında sabit fiyatlarla Gayri Safi Milli Hasılası dolar bazında 330 milyar dolarken bu rakamın 2010 yılı için 359 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ekonomik dağılımdaki eşitsizlikleri ölçen Gini katsayısı ise Birleşmiş Milletler’in 2009 yılı hesabına göre 0,48. 2008 yılında aynı rakam 0,44’tü. Bilindiği üzere Gini katsayısının 0,4’ü geçtiği ülkeler gelir dağılımı adaletsizliğinde kritik eşiği aşmış kabul ediliyor. Gerek gayri safi milli hasılanın büyümesi ve gerekse gini katsayısının yansıttığı korkunç tablo, yeni İranlı zenginlerin servetlerini çok hızlı bir biçimde büyüttüğünü aynı oranda yoksulluğun arttığını ortaya koyuyor. İranlı iktisatçı Abbas Bahtiyar’a göre İran aslında ekonomisi çökmüş bir ülke ve hâlâ ayakta kalması şaşırtıcı.
Resmi olarak işsizliğin yüzde 10, enflasyonun ise yüzde 8.9 olduğu belirtiliyor ancak her iki hesabın da manipülatif olduğunu belirten Bahtiyar’a göre gerçek işsizlik yüzde 15, temel tüketim maddelerinde ise yıllık yüzde 30 civarında bir enflasyon var.
İran’da temel tüketim maddelerinin fiyatlarındaki hızlı artışın kaynağında ise yaptırımların etkisi gözlemleniyor. Reuters’e konuşan Samira Şafehat’ın eşi son zamanlarda servetini büyüten yeni zenginlerden. Gıda ithalatı yapan Şafehat girişi 100 dolar olan lüks bir restoranda dünyanın birçok yerini gezdiğini, Paris ve Dubai’de alışveriş yaptığını ancak Tahran’daki kadar lüks malların iki kentte de bulunmadığını belirtiyor.
Şafehat’ın kocası gibi zenginler özellikle ara mallar ithalatına verilen devlet teşviği ile servetlerine servet katıyor. İran’da devlet tüketim maddelerini ithal edenlere yüzde 20 teşvik veriyor. Yaptırımlar nedeniyle başlatılan uygulama nedeniyle birçok şirket yurtdışından getirdiği ürünleri devlet teşvikini aldıktan sonra ihraç ediyor. Bu nedenle milyonlarca dolarlık haksız kazanç elde edilirken, ürünlerin iç pazara sunulmaması fiyatların artmaya devam etmesine yol açıyor.
Öte yandan Ahmedinecad yönetimi ailelere verilen desteği de kısacağını açıkladı. İranlı dört kişilik bir aile elektrik, gaz ve benzin giderleri için yıllık olarak 4 bin dolar devletten destek alıyordu. Ahmedinecad ise bu desteği kısarak 100 milyar dolar tasarruf etmeyi hedeflediklerini açıkladı. Eğer devlet desteği de ortadan kalkarsa fakirleşen İran halkı büyük sıkıntılarla karşılaşacak.
SOL



