Ölümcül bir süreci ölümcül sonuçlar için fırsata çevirmeye çalışan bir süper güç portresi dünden daha fazla tartışmalı hale geliyor. Salgın karşısında yapılan tercihlerin, bu gücün küresel liderliğinde açacağı yarıkları şimdiden görüyoruz.
Korona kendisine karşı maske arayanların maskesini de düşürüyor. Evvela devletler korsanlığa soyundu. Baş korsan da ABD.
Fransa’da Île-de-France Başkanı Valérie Pécresse, Çin’e sipariş edilen 1.5 milyon maskeyi Amerikalıların üç misli fiyat vererek kapmaya çalıştığını açıkladı. Kaşlar kalktı. Sonra Almanlar veryansın etti. Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı Andreas Geisel, Çin’den aldıkları maskelere Bangkok’ta Amerikalılarca el konduğunu açıkladı. Ağır konuştu, “ABD’nin yaptığı modern korsanlık eylemidir. Vahşi Batı yöntemlerini uygulayamazsınız” dedi.
Naiflikten yerlere yatan yorumcular ağıt yakıyor; “ABD küresel ahlaki üstünlüğünü yitiriyor” diye. Sahi böyle bir ahlak var mı? Çin, Rusya ve Küba’nın ötekilere yardım eline karşın Amerikan bencilliğini ‘küresel liderliğe’ sığdıramayanlar var. Amerikan yüzyılının kayışı! Kaygı bu…
Öyle çarpıcı çakışmalar var ki; Covid-19 herkesi evine tıkarken Amerikan askerleri kıtalar arası akıyor. Maske savaşı kızışırken ABD tatbikat için Avrupa’daki asker sayısını 7 binden 30 bine çıkarıyor. İsrail ve BAE ile planlanmış iki ayrı tatbikat salgın dinlemiyor. Küresel güç gösterisinden taviz yok! Üstelik personelinin üçte biri Guam’a tahliye edilen USS Theodore Roosevelt örneğinde olduğu gibi Amerikan ordusu da Covid-19 mağduru.
***
Korona ile savaşta resmen çuvallayan Trump yönetimi dış macera arıyor. Aynı zamanda yaptırımlarla rejim değişikliği için pusuya yattıkları ülkelere karşı baskı siyasetini, salgın yüzünden daha da kırılganlaştıkları bir dönemde tırmandırıyor. Ve tabii virüsün Vuhan’dan çıkmış olmasını koza dönüştürüp Çin’in küresel pozisyonunu hedef alıyor.
Böyle bir zamanda İran, Venezuela ve Küba gibi düşman bildikleri devletlere karşı potansiyel histerileri aniden eylemsellik kazanıyor. Mesela birden bire Latin Amerika’da uyuşturucuyla savaş arzusu depreşiyor. Bununla kadraja sokulan ülke Venezuela. Günahı sevabı neyse de Başkan Nicolas Maduro’yu bir türlü derdest edip sağcıları iktidara getiremediler ya kahırlarından ölecekler. 26 Mart’ta Trump yönetimi uyuşturucu trafiğinde rolü olduğu suçlamasıyla Maduro’nun yakalanması için 15 milyon dolar, ekibinden 4 kişi için de 10’ar milyon dolar ödül ilan etti. Listede firari Tümgeneral Cliver Alcala Cordones de var. Çok garip! İktidar yanlılarınca anlatılana bakılırsa Cordones uyuşturucu baronlarıyla iş çevirdiği ortaya çıkınca ülkeden kaçmış ve Maduro’ya karşı Amerikan darbe planlarına ortak olmuştu.
Cordones kendiliğinden Amerikalılara teslim olmadan önce Kolombiya’da bir radyo programında, ABD’nin desteklediği muhalif lider Juan Guaido ve Amerikalı danışmanlarla anlaşıp ülkeye silah gönderdiğini itiraf etti. Bu silahlar, 24 Mart’ta Venezuela’ya girmeden Kolombiya’nın Barranquilla kentinde yakalanmıştı. Maduro’nun yardımcısı Jorge Rodriguez’e göre, paralimiter güçler Cordones’in gönderdiği silahlarla Covid-19 nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağını fırsat bilip darbe yapacaktı.
Peki, ABD kendisiyle işbirliği yapan birini neden kara listeye aldı? Maduro, ABD’nin darbe hazırlığında başarısız olduğu için Cordones’i cezalandırmak istediğine inanıyor.
Trump yönetimi kara listeyle yetinmeyip savaş gemileri ve keşif uçaklarını 1 Nisan itibariyle Karayipler’e gönderdi. Operasyon öncesi Trump, “Amerikan halkını ölümcül yasa dışı uyuşturucu belasından korumaya kararlı olduğunu” vurguladı. Ne laf ama! Savunma Bakanı Mark Esper de altını doldurdu: “Maduro gibi yolsuz aktörler baskıcı rejimlerini sürdürmek için uyuşturucu trafiğine bel bağlıyor.”
Venezuela’nın uyuşturucu trafiğindeki yerinden önce CIA’in Afganistan’da afyon baronlarıyla ilişkilerine baksalar keşke. Bu konuda epey yazı çıktı. Trump sıkılır, okuyamaz ama damat Jared Kushner 25 tanesini anında hatmedebilir belki. Filistin’i hepten yutmaya ayarlı Yüzyılın “Barış” Planı’nı hazırlarken yaptığı gibi. Bir başka gariplik, hedefe Venezuela konulurken Amerikan operasyonunu destekleyen 22 ‘dost ülke’ arasında ABD’ye yönelik uyuşturucu trafiğinin ana güzergâhı olan Guatemala’nın da yer alması.
Trump yönetimi rejim değiştirme oyunlarına uyuşturucu kılıfı eklerken bir de ‘Demokratik Geçiş Çerçevesi’ ilan etti. Dışişleri’nin 31 Mart’ta yayımladığı 13 maddelik plan, sağcı kanadı iktidara taşıyacak şekilde ince ayarlamalar içeriyor. Devletin bütün kurumları ve karar mekanizmalarına müdahaleler öngörüyor. Buyurgan ve küstahça bir dayatma!
Bir maddede “Bütün yabancı güvenlik güçleri derhal ülkeden ayrılacak” diyor. Yabancılardan kasıt Maduro’ya yardımcı olan Kübalılar.
Latin Amerika’da tekrardan palazlanan Amerikancı sağın da Kübalılarla derdi büyük! Amerikan kampına geçen Brezilya ve Bolivya’daki yeni rejimler ilk iş olarak Kübalı doktorları kovdu. Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’ya göre, “Kübalı doktorlar gerilla hücreleri oluşturup insanların beynini yıkıyor.”
Kara çaldıkları, Covid-19’a karşı dünyanın dört bir yanına yardıma giden doktorlar. Amerikan yönetimi Kübalı doktorların bu seferberliğinden rahatsız olduğu gibi Helms Burton Yasası ile dayattığı yaptırım politikasıyla Çinli Jack Ma Vakfı’nın tıbbi malzeme yardımının Havana’ya ulaşmasına mani oldu. İran’ın sağlık sektörünü de olumsuz etkileyen yaptırımları kaldırmayı reddettiği gibi.
***
Viral günlerinin zor koşullarında İran-Irak dosyasının da ısıtılması hiç hayra alamet değil. Trump yönetimi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Amerikan Kongresi’nden bazı üyelerin İran’a yaptırımların kaldırılması yönündeki çağrılarına kulak tıkadı. Aksine yeni yaptırım paketleri açıkladı. Üstelik bölgede askeri gerilimi tırmandıracak adımlar da atıyor.
Herkes Covid-19’la boğuşurken Amerikan ordusu, Irak’ta Ayn el Esad Üssü ile Erbil yakınlarındaki üsse Patriot bataryaları yerleştirdi. Gerçi Bağdat’la Patriot pazarlığı, Kasım Süleymani’nin öldürülmesine misilleme olarak İran’ın Ayn el Esad’a füze yağdırmasının ardından başlamıştı. Ama Patriotlara paralel bazı haberler ABD’nin niyeti konusunda, “Acaba” dedirtiyor. New York Times’ın 27 Mart’taki haberine göre Pentagon, Haşd el Şaabi’ye karşı savaşı tırmandıran bir plan hazırlanması talimatını verdi. Fakat Irak’taki güçlerin komutanı bunun çok kanlı olacağı ve İran’la savaşı tetikleyeceği uyarısında bulundu.
Gazeteye göre özellikle Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert Brien, İran ve Irak virüs salgınıyla meşgulken, bu durumu, Tahran destekli milis güçlerini ortadan kaldırmak için iyi bir fırsat olarak görüyor. Savunma Bakanı Mark Esper ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley ise bu planın Orta Doğu’daki çatışmaları tırmandıracağı endişesini taşıyor. Irak ve Suriye’deki güçleri çekme eğilimini koruyan Trump, 19 Mart’ta Oval Ofis’teki toplantıda operasyonu onaylama konusunda bir karara varmadı ama hazırlıkların sürmesine izin verdi. Trump bir gün önce İran’ın petrokimya endüstrisini hedef alacak şekilde yeni bir yaptırım kararını onaylamıştı. 26 Mart’ta bir yaptırım kararı daha geldi. Belli ki şahin kanat yaptırımlardan sonuç uman Trump’ı daha çatışmacı bir çizgiye itmeye çalışıyor.
Buna karşın Korgeneral Robert P. White’ın Irak’ta yeni bir operasyonun binlerce Amerikan askerinin konuşlanmasını gerektireceğine dair sert bir mektup yazdığı belirtiliyor. Trump’ın kafasında Irak’taki 5 bin kadar askeri yarıya indirmek vardı.
***
Washington’daki hava buyken Irak’ta kullanılan üslerle ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor. Süleymani suikastı sonrası ABD ordusu Suriye sınırındaki El Kaim, Musul’un güneyindeki Kayyara, Kerkük’teki K1, Musul’daki Neyneva ve son olarak Habbaniye’deki Tagaddum üslerinden çekildi. Buna karşın Anbar vilayetindeki Ayn el Esad’da tahkimat var. Bağdat’ta Victory ve Taci, Erbil’de Harir, Erbil Uluslararası Havaalanı ve Selahaddin’de Beled üslerindeki Amerikan varlığı da sürüyor. Ayrıca bazı kaynaklar Kürdistan bölgesinde Süleymaniye ile Erbil’in güneyi ve Halepçe’de üç kalıcı üs inşa edilmekte olduğunu belirtiyor. Halepçe’deki üs İran sınırına 14 km mesafede. Sanki Amerikan güçleri gerilimi tırmandırırken daha güven içinde kalacakları bir askeri konuşlandırma stratejisi izliyor.
***
Venezuela ve Küba’dan İran ve Irak’a değişmeyen Amerikan histerisi böyle.
İran yönetiminin kendi günahları, baskıcılığı, salgın karşısındaki yetersizlikleri, her musibeti Amerika’dan bilen kolaycılığı bir kenara pek çok uzman artık yaptırımların virüsle savaşı daha da zorlaştırdığını söylüyor. Aynı şeyi Maduro’nun Venezuela’sı için de söyleyebiliriz.
Ölümcül bir süreci ölümcül sonuçlar için fırsata çevirmeye çalışan bir süper güç portresi dünden daha fazla tartışmalı hale geliyor. Salgın karşısında yapılan tercihlerin, bu gücün küresel liderliğinde açacağı yarıkları şimdiden görüyoruz. Yaptırım altında olmalarına rağmen İran ve Küba’nın salgın ile ABD’den daha etkili mücadele ettiğini söyleyen Amerikalıların serzenişlerini de…