Kayıp yakınları İHD öncülüğünde, “Urfa Kayıplarını Arıyor Çalıştayı”nda bir araya geldi. Yaşadıklarını ve acılarını anlatan aileler, “Kin davası gütmüyoruz, biz tetikçilerin peşinde de değiliz. Devletin özür dilemesi gerekiyor. Hakikatlerin ortaya çıkarılması gerekiyor” dedi.
Urfa’da kayıp yakını 30 aile bir araya gelerek “Urfa Kayıplarını Arıyor Çalıştayı” düzenledi. İHD’nin öncülük ettiği çalıştaya, Mazlum-Der destek verirken, 1991 ile 1994 yılında Özgür Gündem gazetesinin Urfa muhabirliğini yapan Bayram Balcı bir sunum yaptı.
BDP İl Başkanvekili Abdulkadir Çiçek, yerel basının köşe yazarları ve kayıp yakınlarının katıldığı çalıştay salonuna, Urfa’da katledilen ve kaybedilen kişilerin fotoğrafları asıldı. Harran Oteli konferans salonunda düzenlenen çalıştay, İHD Urfa Şube Başkanı Cemal Babaoğlu’nun programı sunması ile başladı. Ardından söz alan Mazlum-Der Şube Başkanı Meral Dervişoğlu, siyasi cinayetlerin ve kaybetmelerin Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devlet politikası olarak devreye konulduğunu söyledi. Dervişoğlu, şöyle konuştu: “Kayıpların muhatabı Meclis ve hükümettir. Kayıp yakınları meclisi harekete geçirecek tüm etkinliklerde bulunmalı, gerekirse tüm partilerin kapıları aşındırılmalıdır. Ergenekon soruşturması kapsamına devletin o dönemki yetkilileri de alınmalı ve ailelerin acıları bir nebze de olsa giderilmelidir. Bizim bu konuda İHD ile ortak çalışmamız devam edecektir” dedi.
CİNAYETLER DEVLET POLİTİKASIYDI
1991-1994 yılları arasında Özgür Gündem gazetesi muhabiri olan, şair, yazar Bayram Balcı, anlattıkları ile dönemin cinayetlerine ve kayıplarına ışık tuttu. Konuşurken duygulanan Bayram Balcı, katledilen gazeteci arkadaşları Kemal Kılıç, Hüseyin Deniz ve Nazım Babaoğlunu anlattı. Urfa’ya ilk geldiği günlerde 1992 yılı başlarında bürolarının önünde Nüsaybinli bir üniversite öğrencisinin katledildiğini söyleyen Balcı, “Hep Türkiye metropollerinde yaşıyordum. İlk kez bölgeye gelmiştim. Bu cinayet bana nereye geldiğim konusunda ipucu verdi. Urfa’da işlenen cinayetler bir devlet politikasıydı” dedi.
1992 yılından itibaren gelen telefonlarla tehdit edildiklerini belirten Balcı, şöyle konuştu: “Dönemin valisi şimdi AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaettin Akbulut, emniyet müdürü ve jandarma komutanına müracaat ederek tehdit edildiğimizi söyledik. Dilekçelerimiz formalite amaçlı alındı ama hiçbir şey yapılmadı. Kemal Kılıç bana ‘sen yabancısın sokağa tek çıkma’ diyordu, ancak kendisi katledildi. Nazım Babaoğlu kurulan tezgahla Siverek’e çağrıldı ve kaybedildi. Hüseyin Deniz sokak ortasında infaz edildi. Nazım’ı valiye sorduğumuzda, vali bizi zırhlı iki araçla Siverek’e gönderdi. Bir vali kendisine bağlı bir ilçeye zırhlı araçla yurttaşını gönderiyorsa, orada nelerin döndüğünü bilir. Dönemin valisi kendi sorumluluk alanındaki bu cinayetlerin hiçbirine müdahale etmedi.”
SEDAT BUCAK’IN EVİNDE PLANLANDI
Urfa’daki cinayetler ve gözaltında kayıpların nasıl planlandığını anlatan Balcı, 1992 yılında Sedat Bucak’ın Siverek’teki evinde yer sofrasında çekilen ve sonra Susurluk dava dosyasına da giren bir fotoğrafı göstererek şöyle konuştu: “O fotoğrafta, il jandarma komutanı Albay Seral Saral, bölge jandarma komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı, Siverek Jandarma Komutanı Ahmet Şentürk, MİT mensubu Yarbay Korkut Eken, Abdullah Çatlı, Ali Yasak Siverekli Hadi Altun bir arada görülüyor. İşte bu fotoğraf Urfa’daki kayıplar ve cinayetleri kimlerin develet adına planladığının fotoğrafıdır.”
Bayram Balcı, özellikle dönemin Valisi, AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaettin Akbulut’un Urfa’da işlenen cinayetlerden sorumlu olduğunu söyledi. Akbulut şimdi Meclis’te bulunuyor. Akbulut vicdan sahibi bir insansa eğer 6 yıl valiliğini yaptığını Urfa’da devlet adına işlenen cinayetlerin sorumlularını açıklasın. Bu cinayetlerdeki kendi sorumluluğunu da açıklasın” diyen Bayram Balcı, dönemin aydınlatılması için bir an önce Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması gerektiğini belirtti. Balı, tüm cinayetlerin anatomisinin devletin kozmik odalarında olduğunu söyledi, devletin kendi kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini ifade etti.
Kaybedilenler Naif Ummaz, Kazım Ekinci, Muhsin Melik, Ömer Akpolat ve Hüseyin Taşkaya’nın yakınları yaşadıklarını, duygularını anlattı. Naif Ummaz’ın eşi, Siverek’teki köyünde eşini, sabaha karşı korucu ve askerlerin gözaltına aldığını, daha sonra askeri yetkililerin korucuları işaret ettiğini, korucuların ise ‘eşin Apocu ise kanını içeriz’ dediğini belirtti. Ağabeyi Ömer Akpolat’ın öldürülme hikayesini anlatan Fethi Akpolat ise tüm başvurularının sonuçsuz kaldığını, son olarak gittikleri savcının da kendilerine “G3 piyade tüfeğini kim kullanıyor gidin onlara sorun” dediğini ifade etti.
‘KİN GÜTMÜYORUZ, HAKİKATLERİ İSTİYORUZ’
etha