• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Kasım 15, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Yetenekli Müzeyyen: ‘AKP’ye teslim ettim’

      Yetenekli Müzeyyen: ‘AKP’ye teslim ettim’

      Ya insan?

      Ya insan?

      Kefen terziliği

      Kefen terziliği

      CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

      CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

    • Yaşam
      Eğlence maskeli öfke kültürü

      Eğlence maskeli öfke kültürü

      İki şiir

      İki şiir

      Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen Türkiye'ye ait askerî kargo uçağının enkazında inceleme başladı, 20 personel şehit oldu!

      Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen Türkiye'ye ait askerî kargo uçağının enkazında inceleme başladı, 20 personel şehit oldu!

      Bilim dünyası çözdü: Kuşlar sabah neden hep aynı saatte öter?

      Bilim dünyası çözdü: Kuşlar sabah neden hep aynı saatte öter?

    • Türkiye
      Emekliler isyanda: Aylıklar açlık sınırının kat kat altında

      Emekliler isyanda: Aylıklar açlık sınırının kat kat altında

      Ya insan?

      Ya insan?

      Hukuk vurgulu hukuksuzluk

      Hukuk vurgulu hukuksuzluk

      Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen Türkiye'ye ait askerî kargo uçağının enkazında inceleme başladı, 20 personel şehit oldu!

      Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen Türkiye'ye ait askerî kargo uçağının enkazında inceleme başladı, 20 personel şehit oldu!

    • Dünya
      Küresel ısınmanın sefası zenginlere, cefası halklara

      Küresel ısınmanın sefası zenginlere, cefası halklara

      Bölgede matruşka politikası ve Suriye!

      Bölgede matruşka politikası ve Suriye!

      Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı!

      Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı!

      Şeriata uygun emperyalizm

      Şeriata uygun emperyalizm

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Küresel ısınmanın sefası zenginlere, cefası halklara

      Küresel ısınmanın sefası zenginlere, cefası halklara

      Yetenekli Müzeyyen: ‘AKP’ye teslim ettim’

      Yetenekli Müzeyyen: ‘AKP’ye teslim ettim’

      Emekliler isyanda: Aylıklar açlık sınırının kat kat altında

      Emekliler isyanda: Aylıklar açlık sınırının kat kat altında

      Ya insan?

      Ya insan?

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      TESK Genel Başkanı: Okul alışverişleri için en az 10-12 bin lira gerekiyor

      TESK Genel Başkanı: Okul alışverişleri için en az 10-12 bin lira gerekiyor

      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Üretilen değer üzerinde emek sermayenin eşitidir

Ekim 22, 2010 6 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

İslam dini insanın varoluş gayesini; yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak kulluk yapmak şeklinde va’z eder. “Rabbin meleklere ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti…” (Bakara: 2/30)  “Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır.” (Zâriyât: 51/56) Allah’ın halifeliğinin ve kulluğun yeryüzündeki nihai gayesi insanlarla vicdanları arasında zorlayıcı hiçbir engelin kalmayacağı bir dünya için maksimum çaba göstermektir. “Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.” (Bakara: 2/193)


İslâm’a göre, bu yüksek gayeye ulaşmak için iki zorunlu yön ve yol vardır. Bunar kişinin kendinden başlamak üzere insanların ıslahı ve yeryüzünün imarı için çalışmasıdır. “…Gerçek şu ki, sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tövbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (En’am: 6/54), “Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna uyma” (Araf: 7/142), “Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.” Ayetlerden anlaşılıyor ki ıslah ve imar diyalektiği kaçınılmazdır. Islah olmaksızın imar iflah etmez, bilakis ifsat eder. İmar etmeksizin ıslah çabası da hezimet getirir.


İslam’ın, insanların kalplerinde ve yaşamlarında yaptığı değişiklikler ve çağları aşan inkılâbı, rastlantı olamaz. Eğer insanların Müslüman olmadan önceki yaşantılarıyla sonraki aynı olsaydı, sadra şifa yeni bir durumdan bahsediyor olmazdık. Onca karşı çıkma ve çatışmaya da neden kalmazdı. Kelime-i Tevhid’i söyleyen insanların hayatındaki değişiklik namaz, oruç ve hac değildir. Bunların üzerine inşa edilen yaşam biçimidir. Ve her yaşam biçiminin dayandığı bir iman ve o iman çerçevesinde oluşan bir itikadı vardır. İşte İslam’ın iman ve itikadının temeli yukarıda söz ettiğim Allah’a kulluk ve yeryüzünde Allah’ın halifeliğidir. Bu yüksek gayeye hizmet edecek insan ile zalimlerin, Allah’a, insana ve tabiata bakışı/itikadı farklıdır.


İslam dinine göre hayatın gayesi iman etmek ve Müslüman olmak değildir; iman etmenin ve Müslüman olmanın gayesi Allah’a kulluk ve yeryüzünde O’nun halifeliğinin salimen yapılabilmesidir. Yani akli ve fiilidir. Amele matuftur. İman ve İslam Müslüman’ı bu gayelere hizmet edebilecek şekilde techiz etmiştir. Eğer namaz, oruç, hac hatta zekât ahlakî erginlik ve salih bir praxis doğurmuyorsa, işte bu eksen kaymasıdır. Kur’an-ı Kerim sorunun itikaddan kaynaklandığını şu şekilde ifade ediyor. “Bismillâhirrahmânirrahîm. 1. Dini yalanlayanı gördün mü? 2. İşte o, yetimi itip kakar; 3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; 4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, 5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar. 6. Onlar gösteriş yapanlardır, 7. Ve hayra da mani olurlar.” (Maun Suresi)


Yeryüzünün fesada uğraması, fısk ve tuğyanının artması, fitnenin yaygınlaşması ya da salahın, felahın, iyiliğin yaygınlaşması toplumların temel itikadî paradigmalarının sonucudur. O halde insanların ıslahına hizmet edecek şekilde yeryüzünün imarı için dünyayı çekilmez hale getirenlerin itikadından başka bir itikat gerekir ki, İslam bunu açık bir şekilde ortaya koymuş, geçmişte Müslümanlar bunu yaşayarak yeni bir dünya kurmaya muvaffak olmuşlardır. Bu muvaffakiyeti günümüze taşımak, kendi zamanı için üretilmiş yasaları normatif/furuî bir mantıkla günümüze getirmekle olmaz. İslam’ın temel itikadını getirmek gerekir. Çünkü herhangi bir zaman ve toplum için üretilmiş hukuk/yasa başka bir zaman ve topluma aynen uygulanamaz. İstisnai olarak aynen uygulanabilecekler olabilir, ancak bu genele teşmil edilemez.


Ücret akitlerini temelde üç ana başlıkta kölelik, amelelik/işçilik ve emek-sermaye ortaklığı şeklinde toplayabiliriz. Emek-ücret ilişkilerinde eşitlik, adalet, özgürlük üst prensiplerine ve insan onuruna en uygun olanı ortaklık sistemidir. Ekonomik adaletin, bireysel, ulusal ve küresel olarak sağlanabilmesinin en öncelikli noktası burasıdır. Bugün bütün dünyada amelelik/işçilik biçimi uygulanmaktadır. Ameleliğin, üretilen değerden pay alma, diğer ifadeyle ücret sarkacı, kölelikle ortaklık arasında köleliği merkez alarak sallanmaktadır.


Bugün ücret akitlerini eşitlik prensibine uygun hale getirmek ya ücret sarkacını –üretilen değer üzerinde emek sermayeye eşittir– prensibiyle ortaklık üzerinde sallandırmakla ya da aynı prensip temelli doğrudan ortaklık sistemiyle olabilir. Hukuk ve ahlak gözetilerek realiteye uygulanabilecek en mükemmel sistem budur. Anayasamızın ilk üç maddesinin değişmesinden daha zor olan 55. maddesi mutlaka değiştirilmeli ve yerine “üretilen değer üzerinde emek sermayenin eşitidir” İfadesi koyulmalıdır. Bu gerçek bir inkılâp olacaktır. Allah’ın insanı yaratma gayesine uygun olarak dünyanın çehresini değiştirecek büyük bir adım olacaktır.


Kamu ve hizmet sektöründe ise ücretler, üretim sektörüne kıyaslanarak tespit edilmelidir. Toplum ortalaması, topluluk ortalaması, sektör ortalaması gibi parametreler kullanılabilir. Kamu çalışanlarının ücretleri toplum ortalamasının ortasına yerleştirilmeli ve kamuda ücret çeşitliliği kesinlikle kaldırılmalıdır. Bu adalete daha uygun olur ve kamu vicdanını da rahatsız etmez.


Bir ülkede ücret politikası belirlenirken gözden uzak tutmamak gereken en önemli prensiplerden biri de, toplumun meşru ve yeterli çalışma ile mevcut ekonomik ve sosyal durumlarının müspet yönde değişebileceği ümidini korumaktır. Toplumun bu ümidini kaybetmesi, ifsadın yaygınlaşmasını önlenemez hale getirir.


Bir toplum için asgari geçim standardı, asgari yaşam standardı, asgari ücret, yoksulluk sınırı, açlık sınırı gibi parametreler elbette olacak. Sorun, bu kavramların ne için kullanıldığıdır. Bugün kamuda ve özelde uygulanan ücret sistemleri çalışanın gücünden, emeğinden, enerjisinden, zamanından ve daha da öte ömründen azami olarak yararlanmak, ancak asgari olarak ücret vermek sistemine dayanmaktadır. Akıl ve izan çerçevesinde bunun ahlaki bir tutum olduğunu söyleme imkânı yoktur. Asgari ücret, çalışanlara değil her toplumun çalışmayanlarına/çalışamayanlarına ödemesi gereken bir sosyal ücrettir. Toplumda yaşayan her insan varlığından dolayı bunu hak eder.


Kamu çalışanına ücret belirlenirken bağımsız kurullarca hesaplanmış asgari yaşam standardı veya toplum ortalaması kıstas olarak alınabilir. Ancak her çalışan ortalama yaşam ve çocuklarının eğitimi dışında mutlaka belirlenen yaşam standardı rakamının üçte biri oranında tasarruf edebilmelidir. Aksi takdirde boğaz tokluğuna çalışma realitesi devam edecektir. Yani ücret sarkacı kölelik sistemine yakın sallanmaya devam ediyor demektir.


Resmen tüm toplum için asgari ücret/minimum wage, ilk kez 1896 da İngiliz sömürgesi Avustralya ve Yeni Zelanda’da Tahkim ve Uzlaştırma kurulları aracılığıyla uygulanmaya başlanmıştır. 1907’de Kraliyet, Ernest Aves’i Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göndererek asgari ücreti tespit ettirmiştir. Kraliyet, asgari ücreti; bir işçiye iki çocuk ve bir eşle onurlu bir yaşam sürdürebilme imkânı verecek ücret olarak tanımlamıştır. Ve bu böyle uygulanmıştır. Buradan bakınca artan üretim ve zenginleşen ülkelerde gelişim emekçi lehine olmamıştır ve uçurum gittikçe derinleşmektedir. Bugün Türkiye’de asgari ücret dört kişilik bir aile için değil, bir kişi için bile açlık sınırının biraz üstündedir. Eğer bir asgari ücretten söz edilecekse, onuruyla çalışan her ferde ailesiyle beraber onuru bir yaşam sürdürebileceği bir rakam olmalı. İşletmeler bunu sağlayamıyorsa devlet farkı tamamlayacaktır. Devleti meşru bir örgüt yapan unsurlardan biri de budur. 


Ücretlerde ortaklık sistemi vergi kaçağını hemen hemen imkânsız hale getirir. Ücretler üretilen değere endekslendiğinde, çalışanlar örgütlü olarak üretimin her aşamasını takip edeceklerdir. Devlet de hem akitlerin hem de üretimin her aşamasında olacağı için denetim ve vergilendirme sağlıklı bir şekilde yürüyebilecektir. 


[email protected]

6 Comments

  1. şeriati nurettin meriç
    22 Ekim 2010 at 21:09

    teşekkürler üstat… hakikatin-direnişin ve inancın gücü karşısında bütün güçler eğilmeye mahkudur… şimdi ya da zamanı gelince… umutla devrimle…

  2. Mehmet
    25 Ekim 2010 at 12:52

    Hasan Bey. Dikkatini çektiyse o Kraliyet ailesinin asgari ücret politikasıdır. Türkiyedeki Asgari ücret pransibinden anladığım kadarı ile haberiniz yok. Türkiyedeki Asgari ücretten kasıt ve hesaplama yöntemi bir kişi için tayin edilmiş ücrettir. Yani fert bazındadır. Aile bazında değildir. Birde bu tip yazıları okuduğumda mükemmel emek kusurlu sermaye hareket noktasından neşet etmiş kırık düşüncelere pek itibar edesim gelmiyor. Çünkü pratikten yoksun olduğu için tepeden inmeci sonuçlar üretiyor.

  3. Hasan KÖSE
    25 Ekim 2010 at 21:12

    Mehmet Bey! Bende diyorun ki yüz yıl önce İngiltre sömürgelerinde bile şirketlerine bir işçiye ücret verirken “bir iş günü (8 saat) çalıştırma karşılığında vereceğiniz ücret dört kişilik bir ailenin geçinebileceği bir rakam olmalı” temel prensibinden ortaya çıkıyor. Zanmanla tüm dünyada işveren bunun içini boşaltıyor(çalıyor)Türkiyedeki Asgari ücret pransibinden haberim var. Ve diyorum ki köleliğe yakındır. Türkiyedeki Asgari ücret bir kişinin açlık sınırında yaşayabileceği şekilde tayin edilmiştir. Yani fert bazındadır. Türkiyenin Ekonomik durumu Yeni Zelendanın yüz yıl önceki ekonomisinden dahamı düşük. Dörtte bir dahamı kötü? O zaman sizce biz İngilizleri neden kovduk? Bu topraklarda iki milyon nufus refah içinde yaşasın altmış sekizmiyon onlara hizmet etsin diye öyemi? Zaten ben ücret sistemi olarak asgari ücreti önermiyorum ki. Eşitlik emininde ortaklık sistemi öneriyorum. Emek ve sermayenin mükemmel yada kusurlu olması diye bir derdimiz yok. Her neysek ortak ürettiğmiz değeri paylaşacağımız zaman eşitlik prensibiyle önce emekle sermaya arasında ayırmak adalettir. Sonra sermayedarlar ve emekçler kendi aralarında katlımları oranında paylarını alırlar. Sünnet-i Nebevi bu. Düşüncelerimizi Asgari ücretle yaşamak zorunda olan oniki miyon insan ve aileleri anladığı zaman sizde itibar edersiniz. Pratii var. Hz. Muhammed ve arkadaşları uyguladı. Tarihimiz bunlarla dolu ve bu gün köylerde “yarıcılık” olarak hala uygulanıyor. İshak Alaton, oran düşük olsada uyguluyur. Müslümanların yapması gereken oranları son peygamberin razı olduğu pratiğe çıkartmak. Ben tepede değilim. İstabulda geçim sıkıntısı çeken bir vatandaşım. Bence yazıyı bir daha okuyun…Slm.

  4. Mehmet
    26 Ekim 2010 at 06:53

    Yazdığım yorumdan mevcut sistemi savunduğum anlamı çıkmasın lütfen. Bir önermede bulunuyorsunuz ve bunun sonuçları ile ilgili herhangi bir güncel modellemeniz yok. Diyorumki mevcut sistemi bu cihetten analiz eden sizler. Neden toplam üretim artışının sağlanması ve verimliliğin artırılması konusunda bir kelime bile etmiyorsunuz. Sadece paylaşım hedefi var da üretim ve verimlilik hedefi niye yok. Şimdiye kadar bu konularda sadece siz değil bu minvalde muhalif veya ıslahçı görüş serdeden bütün düşünüler bu noktayı es geçiyor. Modelleme yok , toplumsal etkisi yok , yatırıma etkisi yok ,üretim sonucu maliyetlere etkisi yok , ortaya çıkaracağı büyüme hızı yok, İstihdama etkisi yok. Hatta tüm bunları geçtim bu yazınız sadece mevcut durumun toplam piyasanın durumu açısından tek bir bilgi kırıntısı dahi yok. peki yazınızda ne var .Herkesin üzerinde ittifak ettiği ve kendi cihetlerindne kavraya bildikleri kadar uyguladığı ayet maalleri ve üç beş rivayet var. yani nakilden başka bir şey yok bu yazıda. Peki görüş serdettiğiniz alan neresi? ekonomi. diğer bütün alanları birincil dereceden ilgilendiren bir konu. Yapmayın üstad bu kadar kolaycı olmayın.İslam altarnatif sunmaz islam mevcut olanı doğrultur. Aslına rücu ettirir. Gerçekte olan ile ilgili sizin bir bilginiz yok. Sadece firiniz var . Oysa bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın böyle tepeden inmeci sonuçları olur. Yinede bu konularda cesur davrandığınız ve kafa yorduğunu z için teşekkür ediyorum. Hiç olmasa gündemimize bu tür alanların daha çok yer almasını sağlıyorsunuz. Emekleriniz için teşekkür ediyorum. Daha kapsamlı daha bilgiye dayalı daha şeffaf yazılar bekliyoruz. Saygılarımla.

  5. Hasan Köse
    26 Ekim 2010 at 20:07

    Mehmet Bey; Beni ve bilgimi değil yazıyı paranteze alın ve tartışın. Aksi ilmi müzakere ahlakına uygun olmaz. Genellemelerle değil de somut ifadeleriyle lehte ya da aleyhte eleştirirseniz yararlanırız. Konu ben değilim. Aynı makama talebimiz de yok. Yarışmıyoruz. Benim hangi konuda ne bildiğimi veya bilmediğimi bana bırakın. Bunun ne size nede bana faydası yok. Bakın ben sizin düşüncenizi ve eleştiri biçiminizi eleştiriyorum. Siz de böyle yapın.Demişsiniz ki “Herkesin üzerinde ittifak ettiği ve kendi cihetlerinden kavrayabildikleri kadar uyguladığı ayet mealleri ve üç beş rivayet var.” Ayetlerin üstünde hem nasıl herkes ittifak ediyor ve aynı zamanda insanlar nasıl kendi cihetinden kavrayabildiğiyle amel ediyor. Herkesin ittifak ettiği bir anlam varsa buna “sübutu kat-i denir.” Sübutu kat-i olan hiçbir ayeti herkes keyfince uygulayamaz(mü’min kalarak). Rivayetin üçü beşi olur mu? Bu nasıl bir dil! Sahihi mevzusu olabilir. Fakat üçü beşi olmaz? Üç beş tane olunca geçersiz mi oluyor? Eğer yüklediğimiz anlamlara itirazınız varsa bunlardan yararlanmak isterim. Emekle alakalı kırk hadis şerhi yazsaydım itibar edecek miydiniz? Aslında fena fikir de değil! Sonra da “nakilden başka bir şey yok” diyorsunuz. İnsaflı olun. Siz benden önce; üretilen değerde emek sermayenin eşitidir. Diyen birini duydunuz mu? Okudunuz mu? İki yüz yıldır Müslümanlar ya üretim araçlarını tamamen üretenin sayan sosyalizm ya da emekçiyi mal ve masraf hanesinde bir yük, kâr marjını artırmak için iğfal edilebilecek bir köle sayan kapitalizm arasında savrulup duran bir düşünce atmosferindedir.
    Sosyalist tezler sadaka infak ve zekâtla açıklanarak geçiştirilmeye çalışırken, kapitalizm “serbest piyasa, serbest pazar” teorileriyle aynileştirilip meşrulaştırılmaya çalışıldı. Peki, bu bakış açılarıyla ekonomi aslına rucu ettirebildi mi? Hayır. Eğer ettirebilinmiş olsaydı bugün biz başka şeyler konuşuyor olurduk.
    Özel mülkün reddi ile işçiyi de mal sayan anlayışların arasında kadim medeniyetimizin üretilen değere ortaklıkla kurulmuş olduğundan söz ediyorum. Ve bunun temel itikadını “üretilen değer üzerinde emek sermayenin eşitidir” şeklinde formüle ediyorum. Sizce bu, kuru nakilden ibaret midir? Yalın aklın kavrayabildiği ahlak, hukuk, akıl, din ve vicdanla çelişen amel ve sistemlerden insanlığa felah beklemek gafletten başka bir şey değildir. Pazarın sahibi Allah’tır mavallarıyla uyutularak kapitalsizime meşruluk kazandırıldı. O zaman söyler misiniz, pazarın sahibi Allah bu gün kimden yana. Asgari ücretlinin sefaletinin, işsizliğin, açlığın sorumluluğu da O’nun öylemi? Yorumunuzun genelini başlı başına bir yazıda inşallah ele alacağım. Uslubunuza ve küçümseyici tavrınıza rağmen katkınız için teşekkür derim. Slm.

  6. Mehmet
    27 Ekim 2010 at 09:20

    Hasan bey öncelikle küçümseyici bir tavırla bu yazıları yazdığımı düşünmüyorum. şayet böyle bir anlama varsa özür dilerim. Öte yandan sizin bilgi ve becerinizi sorgulamıyorum. Ayet ve hadisleride küçümsemek için değil genelde yazılarda verilen bir iki meal ve hadis etrafında konunun açıklanmaya çalışılmasını yadırgadığımı belirtiyorum. Fikri üretiminize gelince bu yarıcılık meselesi zaten yeni bir şey değil. Siz sadece bunun diğer alanlardada uygulana bileceğini söylüyorsunuz.Buraya kadar tamam değilmi. Şimdi. bakınız tekrar yineliyorum. Dayandığımız kaynak var Kuran. Uygulama örneği var Hadis yada sünneti nebevi. Peki güncel nerde.Yazıda bana günceli gösterin. Burda bir genelleme yaparak diyorum ki diğer bu konular üzerine görüş serdeden yazıların tamamına bakın güncel ve modelleme nerde. Yok yok yok. Neden yok bunu soruyorum . Kuramsal olarak bütün sistemlerin modellemeleri var.Pekiii bu düşünceyi savunan bizlerin neden bir modelleme si yok. Niye diyemiyoruz. En basitinden aile ekonmisini bile ele alsak bunun bireysel , yakın çevresel , ülke geneli ve dünya geneli yansımaları konusunda tek bir çalışma yok dolayısı ile bu işin sonu şu noktaya varacak arkadaşlar sonuçları şunlar olabilecek diyen bir yazı yok. Sizin önermenizden yola çıkarak Ben kötüde olsa bir örnekleme yapayım. Emek sermeyeye eşit olsun karın paylaşımında . Bunu bir işletme bazında düşünelim.Sorular 1- Yeterli Kar elde edildi Emek sermaye ile eşit payı aldı . Emek kısmının paylaşımı nasıl olacak , (fikri emek var bedeni emek var nitelikli emek var niteliksiz emek var)
    2- Yeterli kar elde edildi , işletmede yatırımmı öncelikli olacak , paylaşımmı. Paylaşım öncelikli olacaksa istihdam edilme zorunluluğu olan insanlara karşı olan sorumluluk ne olacak, yatırım öncelikli olacaksa yatırımda emek sahipleride pay alacakmı.yani hissedar olacakmı.
    3-yeterli kar elde edilemez ve paylar yaşam standardının altına düşerse emek bunu nasıl karşılayacak.
    4-Yeterli Kar elde edilemediği gibi zarar olması durumunda emek sahipleri zararın karşılanıp üretimin devam edebilmesi için ne fedakarlıkta bulunacak.
    5-Yeterli kar elde edilemez ve işlemler iflas ile sonuçlanırsa borçlara karşı emeğin sorumluluğu ne olacak.
    6-Asgari yaşam standardında fert bazlımı aile bazlımı düşünülecek.
    7-Aile bazlı yaşam standardı düşünülecekse toplam yaşam standardı değerinin karın eşitinden az olması durumunda nasıl bir yol takip edilecek.
    8-Toplam yaşam standardının ücretlere olan etkisi mamülun fiyatını artırması durumunda rekabet etme gücü ne olacak.
    9-Mevcut işletmede söz konusu uygulama nedeninin tasarruflara etkisi ne olacak.
    10-İStihdama etkisi ne olacak. Bizim gibi nüfusu dinamik ülkelerde her yıl yüz binlerce insan istihdam edilmek için sıra bekliyor ve bunlara yenisi ekleniyor.
    11-Karar alma sürecinde nasıl bir yol takip edilecek
    12- Bu tip üretim süreçlerinde kar üzerinde vergi boyutu nasıl olmalı. malumunuz şu an mevcut uygulamada toplam vergi ve sosyal güvenlik yükleri %45 civarı )
    13-Ar-ge ve yenileme için ayrılacak kaynaklar hangi paydan olacak. Ar-ge hangi bölüm içinde değerlendirilecek ve toplam paylaşım içinde oranı nasıl tespit edilecek.
    Toplam kâra etisi ne olacak
    v.s. v.s. ilk akla gelen bir kaç kıytırık soru bunlar. Uygulamada bunun yüzlerce katı halledilmesi gereken mesele olacak.

    Şimdi meramımı daha iyi anlattım heralde. Bu konular bizim gibi nihayi tüketiciye ulaştığı zaman bunun pratik yönü ve toplumsal sonuçlarına odaklanırız biz.Ülkeler arası rekabetin çok yüksek olduğu bu zaman diliminde bir ‘birim model’ ve ülke ekonomi modellemesi olması lazım yoksa havan ve su misali bir durum ortada. Biz müslümanlar şu an bu tip modellemesiz ve kayda değer çözüm önermeyen tefsir ve tafislat çalışmaları(Nakilden başka bir şey içermeyen) Bu tür kolaycı ,lafı etrafta döndüren ama bir türlü sadede gelememiş düşüncelerin sistematiğini ortaya koyamamış müşahhas örneklerle etraflıca sonuçlarını ön görmemiş düşünceler itibar edilesi değildir. Zaten itibar edilmediği de açık ve net. Müslüman düşünürlerin önerdiği adalet ve gelişme ön gören bir sistem ve bu daha iyisini hak ediyor. Sayılarımla

Yorumunuzu bırakın


ZAMAN AKIŞI

Kas 14 14:32
Gündem

Küresel ısınmanın sefası zenginlere, cefası halklara

Kas 14 12:30
Arkasayfa

Yetenekli Müzeyyen: ‘AKP’ye teslim ettim’

Kas 14 12:17
Emek

Emekliler isyanda: Aylıklar açlık sınırının kat kat altında

Kas 14 12:04
Arkasayfa

Ya insan?

Kas 14 11:53
Arkasayfa

Kefen terziliği

Kas 14 10:32
Arkasayfa

Allah’ın Hikmetlerinin Zuhur Ettiği Örnekler

Kas 13 12:11
Arkasayfa

İnsan Bedeni Üzerindeki Görünmez Disiplin

Kas 13 11:18
Arkasayfa

CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Kas 13 09:38
Gündem

Bölgede matruşka politikası ve Suriye!

Kas 13 09:33
Gündem

Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı!

Kas 13 09:29
Arkasayfa

Hukuk vurgulu hukuksuzluk

Kas 13 09:27
Gündem

Şeriata uygun emperyalizm

Kas 13 09:24
Arkasayfa

Eğlence maskeli öfke kültürü

Kas 13 09:18
Ekonomi

Günlük 650 liralık hayatlar için aile yılı

Kas 13 09:12
Ekonomi

Küresel emeklilik endeksi açıklandı: Türkiye sondan dördüncü sırada

Kas 13 08:49
Kadın

DEM Parti Kadın Meclisi’nden 25 Kasım açıklaması: Alanlarda olacağız

Kas 12 10:27
Sağlık

Genç yaşta kalp krizi neden daha ölümcül? ‘Kollateral damar’ uyarısı

Kas 12 10:21
Arkasayfa

‘Olgunlaşma’ dönemine giriyor, ABD kapısını İspanyol Iberia ile açıyor

Kas 12 10:16
Arkasayfa

İki şiir

Kas 12 10:11
Gündem

Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen Türkiye’ye ait askerî kargo uçağının enkazında inceleme başladı, 20 personel şehit oldu!

Kas 12 10:00
Arkasayfa

İBB iddianamesinde İmamoğlu’nun 2 bin 352 yıla kadar hapsi istendi

Kas 12 09:58
Gündem

Bilim dünyası çözdü: Kuşlar sabah neden hep aynı saatte öter?

Kas 12 09:52
Ekonomi

Fiyatlar arttı, alım gücü düştü , pazarcı da yurttaş da dertli: Geçinemiyoruz

Kas 11 13:27
Ekonomi

2026’da asgari ücret ne kadar olacak?

Kas 11 13:16
Ekonomi

FAO verileri: Dünyada fiyatlar düşüyor, Türkiye’de gıda maliyetleri zirvede

Kas 11 12:21
Gündem

ABD’de hükümetin yeniden açılacağı beklentisi piyasalarda risk iştahını artırdı

Kas 11 10:17
Gündem

Asgari yaşamlar

Kas 11 10:10
Ekonomi

Çalışma Bakanlığının bütçesi komisyonda: Çocuk işçilikle mücadele değil, patronlara teşvik arttı

Kas 11 10:08
Ekonomi

10 genç işçiden dördü kayıtdışı

Kas 11 10:06
Ekonomi

Sanayi üretimi dibi gördü