Türkiye’de düzenlenen film festivallerinin uluslararası kısa film kategorilerinde İran kısalarının belirgin bir ağırlığı var. Öte yandan Anadolu’nun pek çok şehrinde bir kısa film festivali karşımıza çıkmaya başladı. Kısa filmlerin ülkenin kültürel ve coğrafi çeşitliliğine göre çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasına dair hâlâ önemli bir boşluk olduğunun da altını çizmemiz gerekiyor.
2024 ulusal sinema değerlendirmesi yaptığım yazı dizisine film festivallerinde karşımıza çıkan uzun metraj filmlerle başlamıştım. Geçen hafta da belgeseller üstünde durdum. Bu hafta ise gözden kaçan, hep es geçilen kısa film üretimi üstünde duracağım. 2024’ün öne çıkan kısa filmleri ve kısa filmlerin yarıştığı festivallerin analizi bu haftaki konumuz.
ÖNE ÇIKAN KISA FİLMLER
Bu yıl ulusal ve uluslararası festivallerde öne çıkan kısa filmlere baktığımızda; ilk gösterimini 81. Venedik Film Festivali’nde yapan, Sundance Film Festivali’nde yarışan ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kısa Film seçilen Cansu Baydar’ın Neredeyse Kesinlikle Yanlış, ilk gösterimini 42. Torino Film Festivali’nde yapan Onur Güler’in yönettiği Hangi Gece Büyüdüysem, ilk gösterimini 70. Uluslararası Oberhausen Kısa Film Festivali’nde yapan Yakup Tekintangaç’ın Mori, İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali ve Akbank Kısa Film Festivali’nde En İyi Kısa Film seçilen Deniz Uymaz’ın Evcil, Adana Altın Koza ve Ankara Film festivallerinde Uluslararası En İyi Kısa Film ödüllerini alan Çağıl Bocut’un yönettiği ‘Her Gün Biraz Daha Kolay’ filmlerini sayabiliriz.
İRAN KISALARI TÜRKİYE FESTİVALLERİNİ DOMİNE EDİYOR
Türkiye’de düzenlenen film festivallerinin uluslararası kısa film kategorilerinde İran kısalarının belirgin bir ağırlığı var. Hemen hepsinde yarışmaya muhakkak en az bir İran filmi seçiliyor. Başvurularda da İran çoğunlukla en çok film yollayan ülke durumunda. Bu yıl da bu yapının değişmediğini görebiliyoruz. Hatta gözden kaçan bir istatistik bilgisini de verelim. Kısa film kategorilerine Türkiye’den yapılan başvurulardan daha fazlası İran’dan yapılıyor. Yayımlanan birkaç örneği yazayım. Ege Üniversitesi 11. Uluslararası EgeArt Sanat Günleri Kısa Film Yarışması’na; İran 538, Türkiye 527, Hindistan 195, Brezilya 149, İspanya 132, Çin 118, Rusya Federasyonu 96, Amerika Birleşik Devletleri 95 ve Fransa 86 filmle en çok başvuru yapmış durumda.
14. HAK-İŞ Kısa Film Yarışması’na bu yıl 117 ülkeden 4 bin 410 film başvuru yapmış. Bu başvurular ülkelere göre bölündüğünde; Türkiye’den 257, İran’dan 525, Hindistan’dan 251, Çin’den 149, Rusya’dan 148, Amerika’dan 136, Fransa’dan 124 ve İtalya’dan 113 film yer alıyor.
13.’sü yapılan Bingöl Kısa Film Festivali’ne ve 3.’sü yapılan Büyük Taarruz Kısa Film Festivali’ne de en çok başvuru İran’dan yapılmış. Ödül alan filmlerde de İran’ın bariz bir ağırlığı var. Bu yıl Adana Altın Koza Film Festivali’nde Uluslararası Kısa Film Kategorisi’nde Jüri Özel Ödülü, Nasrin Mohammadpour’un “21 Weeks Later” filminin olurken Engelsiz Filmler Festivali Uluslararası kısa film kategorisinde En İyi Senaryo Ödülü’nü İranlı yönetmen Maryam Khodabakhsh’inin “Örümcek Kadın” filmi aldı. 3.’sü yapılan Büyük Taarruz Kısa Film Festivali’nde de Mehdi Boroumand ve Saeid Asadi’nin yönettiği “And Next Year, When Spring” filmi En İyi Film Ödülü aldı.
13. Uluslararası Dicle Belgesel ve Kısa Film Festivali’nde ise ne kadar İran filmi başvuru yapmış bilemiyoruz ama uluslararası kategoride yer alan 3 ödülün üçünü de İran filmleri almış. Uluslararası En İyi Kısa Film Birincilik Ödülü Mohammad Reza Nazi’nin “The Voice Of Dogs”, İkincilik Ödülü Ebrahim Poshtkoohi’nin “Night Repair” ve Üçüncülük Ödülü Vahid Navid Nami’nin “Central Hospital” filmlerine verilmiş. 6. Bingöl Uluslararası Kısa Film Festivali Birincilik Ödülü de Ebrahim Poshtkoohi’nin “Night Repair” filmine gitmiş.
İSTANBUL’DA BELEDİYE FESTİVALLERİ: ESENLER BELEDİYESİ İSTİKRAR SAĞLADI
İstanbul’da ilçe belediyelerinde son yıllarda film festivalleri noktasında bazı adımlar atılmıştı. Geçen yıl Sultanbeyli Belediyesi üçüncü kez film festivali düzenlemişti. Çekmeköy Belediyesi daha önceki yıllarda film festivali organizasyonları yapmıştı. Güngören ve Üsküdar belediyeleri de 2023’te kısa film festivalleri organize etmişlerdi. Ancak bu yıl hiçbiri devam edemedi. İstanbul ilçe belediyeleri namına en istikrarlı çizgiyi Esenler Belediyesi sürdürüyor. Bu yıl 4. Esenler Film Festivali yapıldı. Ayrıca Esenler’de bir kısa film ve belgesel salonu da oluşturularak yıl boyunca filmlere telif ödenip gösterimler yapıldığını görüyoruz. İstanbul’un öteki ilçelerinde bu çalışmalardan ne yazık ki bahsedemiyoruz. İBB’nin Beyoğlu Sineması’nı bünyesine katarak düzenli film gösterimlerinin yapılmasını sağlaması da önemli bir boşluğu doldurdu.
SOLCU SENDİKALAR SİNEMAYI UNUTTU, MUHAFAZAKÂRLAR KEŞFETTİ
Asgari maaşın 22 Bin 104 lira olarak açıklandığı bu günlerde sendikalardan bahsetmesek olmazdı. Memur ve işçi sendikalarının kültür sanat namına çalışmaları binlerce üyelerinin olmasından dolayı önemli bir etki yapma potansiyeli taşıyor. Sendikal faaliyetlerini kitlesel muhalefet üstüne değil de iktidar yanlısı bir çizgide sürdüren sendikalar sinema namına daha aktif ve istikrarlı bir çalışma içindeler. Eğitim-Bir-Sen 8. kez kısa film yarışması düzenliyorken Hak-İş sendikası 13’ncü kez belli bir istikrarla düzenli bir şekilde kısa film yarışması organize ediyor. Buna karşılık emek-sermaye çelişkisinin yegâne unsuru olan sendikal mücadelede işçi ve memur haklarını koruma iddiası taşıyan işçi sendikası DİSK ve memur sendikası KESK ve ona bağlı Eğitim-Sen sinema namına kurumsal bir çalışma yapmaktan çok uzak durumda. Lenin’in “tüm sanatlar içinde sinema bizim için en önemlisidir” ifadesinin üstünden çok sular akmış gibi duruyor. Zira solcu sendikalar sol kulağının üstüne yatmış durumdalar. DİSK İşçi Filmleri Festivali’nin destekçilerinden olsa da Hak-İş gibi müstakil bir sinema çalışması yapması gerekir.
İLK DEFA YAPILAN KISA FİLM FESTİVALLERİ
Artık Anadolu’nun pek çok şehrinde bir kısa film festivali karşımıza çıkmaya başladı. Ancak bu festivallerde kısa film kültürünün yaygınlaşması, film üretiminin desteklenmesi ya da filmlerin lokasyon ve kültürel olarak çeşitlenmesi için filmlerin o şehirde çekilmesine yönelik destek yarışmaları göremiyoruz. İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da Erzincan, Siirt, Bingöl, Yozgat, Afyon, Urfa, Antep, Diyarbakır, Mardin, Niğde, Kayseri, Marmara’da Kocaeli ve Sakarya, Karadeniz’de; Ordu, Ayancık, Güneyde; Kaş ve Fethiye’de film festivalleri karşımıza çıkıyor. Bu festivalleri yapanlara naçiz ricamız katalog basmaları, basın bülteni yayımlamaları ve festivale katılan filmler ve alınan ödülleri internet sitelerinde sistemli ve her yıl silmeden yayımlamalarıdır. Ezcümle kurumsallığa önem vermelerini bekliyoruz. 2024 itibariyle ilk defa yapılan film festivalleri olarak Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İzmir Şubesi’nin düzenlediği 1. Mandolin Kısa Film Yarışması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun düzenlediği 1. Sokak Lezzetleri Film Festivali, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği 1. Soykırıma Karşı Gazze’nin Çığlığı Kısa Film Yarışması, Denizli Belediyesi’nin organize ettiği 1. Denizli Kısa Film Festivali, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nın düzenlediği Turan Film Festivali, Yeni Ufuklar Dergisi’nin organize ettiği 1. Ziya Gökalp Kısa Film Yarışması, İzmir’de düzenlenen 1. Darağaç Film Festivali ve 1. Ege Film Festivali sayılabilir. Bu festivaller arasında en enteresan yönetmelikse benim nazarımda Denizli Belediyesi’nin organize ettiği Denizli Kısa Film Festivali’nde karşıma çıktı. Gördüğüm en enteresan şartname maddesiydi. Filmin çevirisi noterden yeminli tercümanla yapılmalıymış. Şartname maddesi şu şekilde:
“1.6 Yabancı dilde çekilecek filmler Türkçe altyazılı olmalıdır. Filmin diyaloglarında herhangi bir yabancı dilin kullanılabilmesi için bu metnin yeminli tercüman tarafından çevrilmiş olması ve başvuru evraklarının arasında çeviri metninin yeminli tercümanın imzasıyla yarışmamıza sunulması gerekmektedir. Filmin sessiz olması mümkündür.”
Korkmayın Denizli belediyesi bürokratları! Kimse Denizli’de deniz olmadığını kısa filmler marifetiyle yaymaya çalışmayacaktır.
LİSEDE SİNEMA EĞİTİMİ VERİLMELİ
Genel tablo bu şekildeyken kısa filmlerin ülkenin kültürel ve coğrafi çeşitliliğine göre çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasına dair hâlâ önemli bir boşluk olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Ülkede genel olarak sinema eğitimi ve sinema kültürü derslerinin liseden itibaren verilmesi masaya yatırılmalı. Böylece kısa filmler daha yaygın bir anlatım aracına dönüşmeli.