Yarın başlayacak Üçüncü Olağan Konferans’a çağrı yapan SOL Parti sözcüleri, “Konferans, geleceğe sahip çıkmak ve birleşik bir muhalefetin zeminlerini oluşturmak üzere büyük bir buluşma noktası olacak” dedi.
Öncü DURMUŞ
SOL Parti 3’üncü Olağan Konferansı’nı 4-5 Ekim tarihlerinde Ankara’da topluyor. Ülke sathında gerçekleştirilen yürüyüş ve mitinglerin ardından gerçekleştirilecek olan Memleket Buluşması’nı SOL Parti Sözcüsü İsmail Hakkı Tombul ve Parti Meclisi üyesi Göksü Cengiz’le konuştuk.
Konferans öncesi BirGün’e değerlendirmelerde bulunan SOL Parti yetkilileri sadece yetkili kurulların seçileceği bir konferans yapmayacaklarının altını çizerek, “Birlikte mücadele edeceğimiz yeni bir sürecin çağrısı olacak” dedi.
SOL Parti konferansı oldukça kritik bir dönemde toplanıyor. Öncelikle Türkiye’nin içine sürüklendiği siyasal rotayı değerlendirmekle başlayalım.
Göksu Cengiz: Türkiye bugün emperyalizmin ve işbirlikçi iktidar ortaklarının sürüklediği bir yol ayrımında! Herhangi bir program ve iktidar değişimiyle karşı karşıya olmadığımızı görmek durumundayız. Büyük Ortadoğu projesinin parçası olarak ABD eliyle iktidara getirilen AKP çeyrek yüzyılı bulan bir zaman içinde siyasal İslamcı faşist bir rejim inşa etti.
Cumhuriyet’in ilerici birikimleri ortadan kaldırılarak, anayasa ve parlamentonun göstermelik hale getirildiği tek adam diktası altında geliştirilen bu gerici rejim; şimdi laiklik ve demokrasinin son kırıntılarının ortadan kaldırıldığı, İslamcılık çatısı altında etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı yeni bir kurgu üzerinden kalıcılaştırılmak isteniyor. O yüzden bugün bu saldırıyı durdurmak her şeyden öncelikli bir görev olarak duruyor.
İktidar, bu projeyi hayata geçirmek için Beyaz Saray’da Trump’tan meşruluk talebi de operasyonlar ve baskılarla CHP’nin ve tüm toplumsal muhalefetin etkisizleştirilme çabaları ve yeni süreç etrafında Kürt hareketinin muhalefetin dışına çıkarılması birlikte işletiyor.
İktidarda kalabilmesinin toplumsal ve siyasi temellerini tüketmiş olan AKP ve MHP buradan kendine bir yol açmaya çalışıyor. Bu anlamıyla da iktidar açısından izlediği yoldan başka bir çare de kalmamıştır.
Bu süreç Türkiye’nin önüne net bir ayrım koydu. Ya halkın eğitimden sağlığa tüm haklarını gasp etmiş, derin bir yoksulluk ve eşitsizlik üzerine yükselen bu rejim kalıcılaşacak ya da bu rejime son vereceğiz. Türkiye’nin yol ayrımı bu noktada keskinleşmiştir.

TBMM bu yıl da ilginç bir görüntüyle açıldı. Bir yıl önce Bahçeli eliyle başlayan süreç devam ediyor. Geçtiğimiz bir yılı özellikle de muhalefetin durumunu ve bunun üzerine de SOL Parti konferansını değerlendirir misiniz?
İsmail Hakkı Tombul: Kuşkusuz hem iktidar hem de muhalefet açsından geçtiğimiz bir yılda 19 Mart tarihi önemli bir kırılmaya işaret ediyor. İktidarın pervasızlığına karşı muhalefet cephesi 19 Mart ve sonrasında önemli bir direniş ekseni oluşturdu. Toplumun çok farklı kesimleri tek adam rejimine karşı etkili bir muhalefetin birleşik ve sokakta kurulması gerektiğini gösterdi.
Direnmek doğru ve gerekli ama iktidarı yenmek için yetmez. Bunu gördük. Artık bunun bir adım daha ileri taşınması gerekiyor. Daha ileri taşınmasının yolu da muhalefet hareketinin tek adam rejimine karşı toplumsal talepler etrafında çeşitlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.
Bu süreç içerisinde toplumun farklı kesimlerinin içinde olduğu geniş muhalefet cephesinin, bir partinin ya da kişinin iktidardan uzaklaştırılması başka bir parti ya da kişinin getirilmesi etrafındaki dar bir iktidar mücadelesi olarak sürdürülemeyeceği de görüldü. Kaldı ki ülkenin birikmiş çoklu sorunlarının çözümünü de sadece tek adam rejimin ortadan kaldırılmasıyla başarılacak bir şey olmadığı da ortada.
Bu anlamda bugün tümüyle özelleştirilmiş eğitim ve sağlık başta en temel insani hakların kazanılması, parlamenter sisteme dönüşün ötesinde halkın söz ve karar sahibi olabileceği bir demokrasinin inşa edilmesi, ülkenin kaderinin Beyaz Saray koridorlarının çıkartılması, tarikatı ve mafyasıyla bir avuç soyguncunun emek üzerindeki hakimiyetinin sonlandırılması, ancak örgütlü ve birleşik bir toplumsal muhalefet hareketini zorunlu kılıyor. Tek adam rejimine son vermenin yolu da emperyalist planları boşa çıkarabilmenin mümkün olması da böyle bir muhalefetin örgütlendirilmesine bağlıdır.
O yüzden birleşik bir muhalefet ve örgütlenmelerin geliştirilmesi için konferansımızın en önemli gündemi bu yolda yeni bir başlangıcın da adı olacaktır.
Muhalefetin son altı aylık performansı SOL Parti’nin temel çizgisinde değişikliğe yol açtı mı? Konferansı nasıl etkiledi?
Göksu Cengiz: Biz çok uzun zamandır rejimin durdurulması ve yıkılmasını esas alan bir politikanın izlenmesi ve bunun da ancak birleşik bir mücadeleye gerçekleşebileceğini söyledik. Bu anlamıyla 19 Mart bir değişikliğe yol açmadığı gibi söylediklerimizin ve önermelerimizin doğrulanması oldu.
Ama kuşkusuz 19 Mart ve sonrasının bize yüklediği sorumluluğu da görüyoruz. Bu bağlamda konferansımız 19 Mart’ın içinden, bu direnişin de en önünde yer alarak direnişe damgasını vuran bir gençlik, kadın ve toplumsal hareketler konferansı olarak gerçekleşecektir. Önümüzdeki dönemde solun ve toplumsal muhalefetin yükselişinde bu üç dinamik önemli bir rol oynayacaktır.
Konferansımız bu birikimlerle buluşma, bu birikimlerle birleşme yollarının aranacağı bir içerikle gerçekleşecek. Bu üç alanın doğrudan öznelerinin gerçekleşeceği forumlar konferansın en önemli noktalarından birisi olacaktır.
Bu aynı zamanda artık direnişin gerisinde kalan verili siyaset ikliminin de aşılması anlamında bir devrimci siyaset anlayışının da ifadesi olarak görülmelidir. Sol da dahil olmak üzere son yıllarda siyaset dar temsil ve popülist kişiler etrafında bir elitler siyaseti olarak örgütlendiriliyor. Bu toplumun inisiyatif ve dinamizmine olabildiğince kapalı, yerel ve taban örgütlenmelerini teşvik etmekten uzak bir burjuva siyaset tarzıdır ki, son yıllarda solu da adeta içine alarak yutuyor.
19 Mart direnişinde başta gençler olmak üzere dinamik muhalefet kesimlerinin kürsülerin ve parlamentonun; temsillerin ve popülist tarzlarının da köklü bir reddine dayanan yeni bir siyaset arayışının da ortaya konulması bakımından önemliydi. SOL Parti Konferansı 19 Mart sokaklarının üzerine yükseliyor.
SOL Parti’nin yaz boyu devam eden etkinliklerini de bu bağlamda mı değerlendirmek gerekiyor?
İsmail Hakkı Tombul: Kuşkusuz öyle. SOL Parti olarak toplumun talepleri etrafında yaz döneminde başlayarak ülkenin çok farklı noktasında yürüyüşler, miting ve eylemler örgütlüyoruz. Uşak’ta su sorunundan Beşikdüzü’nde fındık üreticilerinin taleplerine; Şavşat’ta yoksulluğa karşı mücadeleden Kemalpaşa’da çay üreticilerine; Lübeburgaz’dan Zonguldak’a, Samsun’dan Aksihar’a, Ankara ve İstanbul’a kadar onlarca noktadaki bu eylemlerimiz, gerici rejimi yenecek direnci ve mücadele büyütmek için önemli bir zemin oluşturdu. Konferansımız da aslında ülkenin dört bir yanında biriken bu direniş ve dayanışmanın fotoğrafının bir araya getirilmesi, bir memleket buluşması olarak yeni hedeflerle yoluna devam etmesi için bir ara durak olacak.
Konferansımız ülkenin içinden geçtiği bu dönemde asıl olarak Türkiye’nin geleceğine birlikte sahip çıkmak, gerici rejime son verecek bir gücü açığa çıkarmak ve bu yolda birleşik bir muhalefetin zeminlerini oluşturmak üzere bir büyük buluşma noktası olacak.
İktidar sahipleri kaybettikleri meşruluklarını içerde ve dışarda kazanmak için ne yaparsa yapsın, çok açık ki meşru olan sokaklarda direnenlerdir, meşru olan bu ülkenin barikatları aşan gençleri, özgürlükleri için mücadele eden kadınları, emekleri ve hakları için mücadele eden tüm ezilen emekçileridir…
Kürt’ü Türk’ü, Alevi’si Sünni’si hep beraber bu rejimin karşısına dikilecek ve onu yenecek bir umut fotoğrafını görmek isteyen herkes konferansımızın sonundaki Memleket Buluşması’na bekleriz.




