Son dönemde yapılan bazı araştırmalarda, muhalefetin ilk turda cumhurbaşkanlığını kazanmak için tek aday göstermesine olan desteğin arttığı gözlenmektedir. Bu gelişmeler muhalefetin seçimi kazanması açısından “üç paydaşlık tek aday” formülünün giderek belirginleşmesine yol açmaktadır
İktidar uzun bir süredir savunma pozisyonunda.
Ekonominin kötü yönetimi Türkiye’yi derin bir krize soktu.
Faizi düşük tutmak pahasına Merkez Bankası kaynaklarını eriten iktidarın elinde başarı öyküsüne çevireceği bir kaynak kalmadı. Seçmen desteğindeki düşüş devam ediyor.
Atağa kalkan muhalefet ise iktidarı savunma pozisyonunda tutmayı başaran adımlar atıyor. “128 milyar dolar nerede, 10 bin doları kim aldı, ihaleler nasıl dağıtılıyor, Kanal İstanbul için para ödemeyiz, yanlış yapan bürokrat hesap verir” çıkışlarıyla ön alan Millet İttifakı, ortak söylemi sürdürdükçe güçleniyor. İktidar 128 milyar doları henüz kamuoyuna açıklayabilmiş değil. Bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından her ay 10 bir dolar aldığı belirtilen siyasetçinin kim olduğu da açıklanmadı. Sedat Peker‘in, Soylu üzerinden gündeme getirdiği iddialar yanıtlanmıyor. Bu durum iktidarı yıpratmaya devam ediyor.
İktidar, muhalefetin atakları karşısında, devreye kolluk kuvvetleri ve yargıyı sokarak siyasal muhalefeti susturmaya çalışıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında 4 yıla kadar hapis talebiyle fezleke hazırlanması en son örnek.
Bu süreç içinde dikkati çeken bir gelişme de Kılıçdaroğlu’nun, “Millet İttifakı karar verirse cumhurbaşkanlığına aday olurum” açıklamasından sonraki söylem ve eylemleriydi. Kılıçdaroğlu, bu açıklamayı yaptıktan sonraki konuşmalarında hep birinci tekil şahıs olarak konuştu. “İktidara gelince uçakları nasıl satacağımızı görürsünüz, gençlere söz veriyorum iktidara gelince sorunlarınızı çözeceğim, Süleyman Şah Türbesi’ni vatan toprağı olan eski yerine taşıyacağım, tank palet fabrikasını şanlı ordumuza geri vereceğim” gibi…
Bu söylem Kılıçdaroğlu’nun, cumhurbaşkanlığına aday olmak istediğini açık biçimde gösteriyor.
Muhalefet cephesinde Millet İttifakı’nın güçlü parlamenter sisteme dönüş konusundaki hazırlıkları tamamlanmış görünüyor. Son olarak CHP’nin “Demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve Tarafsız Yargı Raporu” tamamlandı ve partinin yetkili organlarında ele alındı. Rapor yeni bir anayasa geçiş sürecinin nasıl yönetileceğini de gösteriyor.
İyi Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi’nin de aynı nitelikteki çalışmaları tamamlanmış durumda. Bundan sonraki aşamada muhalefet partilerinin ortaklaşa yürütecekleri çalışma var. Bu çalışma sonucunda ya ortak bir metin üzerinde uzlaşmaya varılacak ya da partilerin güçlü parlamenter sisteme geçiş programlarının yanı sıra seçim kampanyası için ortak bir protokol hazırlanacak.
Bu aşamada CHP’nin kavramlaştırdığı “üç paydaşlık” yaklaşımı büyük önem taşıyor: Ortak söylem, ortak eylem, ortak işlem…
“Üç paydaşlık” kavramı Millet İttifakı’nın iktidara gelebilmesi açısından anahtar kavram niteliğinde.
İktidarı en çok sıkıştıracak olan Millet İttifakı’nın içindeki ve dışındaki muhalefet partilerinin program faklılıklarını bir kenara bırakarak, iktidar değişikliğine odaklanmaları ve bu amaçla ortak söyleme, ortak eyleme ve ortak işleme geçmeleri iktidarı en çok sıkıştıracak yöntem olacaktır.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun‘un, Politik Yol sitesinde yer alan analizinde vurguladığı gibi muhalefetin ortak söylem, eylem ve işlemi, toplumsal uzlaşma açısından da önemli bir zemin oluşturacak bir etki yaratacaktır.
Bu yöntem aynı zamanda siyasal muhalefetle toplumsal muhalefetin de aynı noktada buluşmasını kolaylaştıracak bir söylemdir. Bunun ilk somut örnekleri 128 milyar doların sorgulanmasında ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararına verilen tepkide yaşandı.
Muhalefetin temel sorunlarda ortak tutum almasının, Türkiye’nin yeniden inşası anlamına gelecek güçlendirilmiş parlamenter sisteme neden geçilmesi gerektiğini kamuoyuna izah etmekte de kolaylık sağlayacaktır.
Ekonomik alanda ise il gezilerine başlayan; esnafı, işçiyi, çiftçiyi ziyaret eden İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Kılıçdaroğlu’na aktarılan şikayetlerin ortak olması ve gösterilen ilginin her ziyarette artması, iki liderin birlikte hareket etmelerinin, bazı gezileri birlikte yapmalarının daha etkili olacağını göstermesi, ortaklaşa hareket etmelerinin ne kadar önemli olacağını göstermektedir.
Muhalefet açısından bir dayatmaya değil ortak hareket etmeye dayalı siyaset tarzı, toplumsal uzlaşma alanını da genişletecek ve siyasal muhalefetle bütünleşmesini sağlayacaktır.
Bu ortamın oluşması muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimine tek adayla gitmesinin en doğru yol olacağını da gösterecektir. Son dönemde yapılan bazı araştırmalarda, muhalefetin ilk turda cumhurbaşkanlığını kazanmak için tek aday göstermesine olan desteğin arttığı gözlenmektedir.
Bu gelişmeler muhalefetin seçimi kazanması açısından “üç paydaşlık tek aday” formülünün giderek belirginleşmesine yol açmaktadır.