Sevgili dostlar,
Putin’in Türkiye ziyareti Türkiye’de pek yankı uyandırmadı. Ziyaret, yabancı basında daha geniş yer aldı. Dün görüştüğüm bir İtalyan meslektaşım, Avrupa’nın Akdeniz’den çekilmesinden sonra Putin-Erdoğan zirvesinin Libya’da ne sonuç yaratacağını soruyordu. Konuyla yakından ilgilenen Alman basını ise Moskova’nın Türkiye’nin Suriye’de savaşan ÖSO militanlarını Libya’ya göndermesine neden göz yumduğunu sorguluyor.
Aslında Rusya Dışişleri Bakanı, bu konudaki rahatsızlığını ilan etti. Lavrov, ”İdlib’deki teröristleri artık Libya’da görüyoruz” diyerek Türkiye’ye mesaj yolladı. Bu teşhisin, bir krize yol açmayıp mesajda kalmasının nedeni ise muhtemelen, Rusya’nın böylece İdlib’deki bir sorundan kısmen de olsa kurtuluyor olması…
Ama mesajlar bununla kalmadı: Putin’in Türkiye ziyaretinden önce Şam’a uğraması, başlı başına bir önemli bir jestti. Putin ayrıca, Erdoğan ve Davutoğlu’nun en kısa zamanda namaz kılmayı vaat ettiği Emevi Camii’ni de ziyaret etti ve adeta “Dün sizin namaz kılmak istediğiniz yerde bugün ben varım” mesajı iletti. Yani Putin, kameralar önünde Erdoğan’ın elini sıkmadan söyleyeceğini söylemiş oldu.
Buluşmadan çıkan sürpriz sonuç ise, Rusya ve Türkiye’nin Libya’da arabuluculuk rolüne soyunması ve çatışan taraflara 12 Ocak itibarıyla çatışmayı durdurma çağrısı oldu. Geçenlerde Libya’da Türkiye’nin arabulucu olması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nu uluslararası hukuku bilmemekle suçlayan Erdoğan böylece sözünü yutarken, Türkiye’yi de hem çatışmaya asker sevk edip hem ateşkes çağrısı yapan ülke konumuna getirdi. Bu çağrı Libya Ulusal Ordusu lideri General Halife Hafter tarafından hemen reddedildi.
Putin, bölgede Ankara’yı avucunun içine almış olmanın keyfini sürüyor. Erdoğan ise Batı basınında bölgedeki kriz noktalarına cihatçı sevk eden ve Putin’le bir olup uluslararası hukuku çiğneyen bir lider olarak görülüyor.