Türkiye’de son bir yıl içinde ifade özgürlüğü ve basın davaları kapsamında birçok gazeteci, aktivist, siyasetçi ve sanatçıya hapis cezası verildi. MLSA’nın 2023 ve 2024 yılları arasındaki verilerine göre, davalarda haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları, sanat faaliyetleri ve siyasi söylemler suçlama konusu oldu. Gazeteciler genellikle ‘hakaret,’ ‘iftira’ ve ‘örgüt propagandası’ suçlamalarıyla yargılandı. Siyasetçiler ve sanatçılar ise siyasi eleştiriler nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı. Meydanlarda ekonomik krizi eleştirmek bile yargılanma nedeni oldu. Sansür Yasası’ndan başlatılan soruşturmalar ise gazeteciden siyasetçiye, aktivistten vatandaşa kadar herkes için ceza ve tutuklama aracına dönüştürüldü. Hukuken delil niteliği taşımayan pek çok haber, yazı, pankart, tweet ve habere açılan yüzlerce dava ifade özgürlüğünün ne kadar tehdit altında olduğunu gösterdi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA), 2018 yılından beri yürüttüğü ifade ve basın özgürlüğü davalarını içeren Dava İzleme Programı kapsamında, 1 Eylül 2023 – 20 Temmuz 2024 adli yılı boyunca izlenen davaları raporlaştırdı. Barış Altıntaş ve Semra Pelek’in hazırladığı rapor, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün bir yılda geldiği boyutu gözler önüne serdi.
Bu dönemde izlenen toplam 281 davada toplam 1.856 sanık yargılandı. Yargılananlar arasında gazeteciler, aktivistler ve öğrenciler en büyük grupları oluşturdu. Aktivistler yüzde 46,31 oranıyla yargılananların en büyük grubunu oluştururken, öğrenciler yüzde 20,25 ve gazeteciler yüzde 19,71 oranında yargılananlar arasında yer aldı. Aktivistler, genellikle toplantı ve gösterilere katıldıkları için yargılandı. Gazeteciler ise mesleklerini icra ederken yazdıkları haberler ve yaptıkları yorumlar nedeniyle mahkemelere sanık olarak çıkarıldı.
‘Propaganda, üyelik, gösteri yürüyüşleri, hakaret ve hedef gösterme’ ilk 5’te
Bu dönemde yargılanan kişilere özellikle terör suçlamaları ve ifade özgürlüğüyle bağlantılı hakaret suçlamaları yöneltildi. En çok yöneltilen ilk üç suçlama, ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ ve ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek’ oldu. Bunları ‘Kamu görevlisine hakaret’ suçlaması izledi. Gazeteciler ‘terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla da birçok kez hâkim karşısına çıktı.
Sansür Yasası cezalandırma ve tutuklama aracına dönüştürüldü
Basın ve meslek örgütlerinin ‘sansür yasası’ olarak nitelediği ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçlaması ise kamuoyunda tepki çeken ancak, iktidarın ele alınmasını istemediği konuları yazan gazeteciler ve hak savunucularına yöneltildi. Bu dönemde izlenen davalarda gazeteciler, ‘terör’ ve ‘hakaret’ başta olmak üzere çeşitli suçlamalarla yargılandı. ‘Sansür yasası’ kapsamında yargılananlar sadece gazeteciler olmadı. Örneğin, sosyal medya hesaplarından yaptıkları deprem paylaşımı nedeniyle hâkim karşısına çıkan vatandaşlar da oldu.
Bu dönemde, TCK’nın 217-a maddesinde düzenlenen ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçlamasıyla gazetecilerden T24 yazarı Tolga Şardan da yargılandı. Bir süre tutuklu kalan Şardan hakkında ise MİT’in Cumhurbaşkanlığına sunduğu “yargıda yolsuzluk” iddialarına ilişkin raporu yazdığı gerekçesiyle dava açıldı.
Bu davalar, aynı zamanda iktidarın ele alınmasını istemediği konuların, basın özgürlüğü üzerinde baskı oluşturacak şekilde hukuki süreçlere konu edildiğini ortaya koydu.
5 gün de var 9 yıl da: Tutuklama adeta baştan hükme dönüştü
İzleme döneminde gazeteciler, ‘terör örgütüne üye olmak’, ‘terör propagandası yapmak’, ‘terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek’ veya ‘sansür yasası’ olarak bilinen ‘halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak’ gibi suçlamalar kapsamında itham edilerek tutuklu olarak yargılandı. Bazı gazeteciler hâlâ tutuklu bulunurken, tüm gazetecilerin tutukluluk süreleri 5 günden 9 yıl 3 aya kadar değişti.
Bu izleme döneminin başladığı 1 Eylül 2023’te Türkiye’de 30 gazeteci ve medya çalışanı, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunuyordu. Bu rapor hazırlanana kadar hükümlüler dahil toplamda 43 gazeteci farklı iddialarla cezaevlerinde demir parmaklıklar ardında tutuldu. Tutuklananların bir kısmı bu dönemde tahliye oldu. Bu raporun hazırlandığı Ekim ayında, toplamda 21 gazeteci hâlen tutuklu veya hükümlü olarak cezaevlerinde tutuluyor.
Haberler ve sosyal medya paylaşımları polis raporlarına giriyor
Terörle ilişkili suçlamalarda delil olarak sunulan unsurlar daha da çeşitleniyor. Bu tür davalarda, haberler, fotoğraflar ve yazılar gibi delillerin yanı sıra, kolluk fezlekesi, polis raporları, kriminal raporları, MASAK raporları, gizli veya açık tanık beyanları gibi unsurlar da sıkça delil olarak kullanıldı.
Gazetecilere yönelik açılan ifade ve basın özgürlüğü davalarında en sık delil olarak gösterilen unsurlar arasında haberler, sosyal medya paylaşımları, TV konuşmaları veya programları, çektikleri fotoğraflar yer aldı. Ayrıca, gazetecilerin takip ettikleri sosyal medya hesapları, aleyhlerine delil olarak kullanıldı. Bunların yanı sıra, gazetecilerin çalıştıkları kurumlara ait Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim ödemeleri, otel ve seyahat kayıtları gibi belgeler de delil olarak sunuldu.
Kadınlar ve LGBTİ+’ların yürüyüşleri de pankartları da yasak
Aktivistlere yönelik basın ve ifade özgürlüğü davalarında, kadınlar yine hedef olmaya devam etti. Bu dönemde yargılanan aktivistler arasında kadınlar, LGBTİ+ bireyler, öğrenciler, işçiler, insan hakları savunucuları ve çevreciler gibi çeşitli meslek ve kimlik gruplarından kişiler yer aldı. Kadınlar ve LGBTİ+’lar, çeşitli eylemlerde polis şiddetiyle gözaltına alındıkları halde ‘polise direnmek’ suçlamasıyla yargılandı. Bu davaları en çok yasaklandığı öne sürülen Onur Yürüyüşleri takip etti. Pankartlar, yürüyüşler, sloganlar delil olarak gösterildi, suçlama konusu yapıldı.
Sokağa çıkmak, barışçıl eylem yapmak terör suçu oldu
Aktivistler en çok ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçlamasıyla yargılandı. Bu suçlamayla yargılanan 1125 sanığın yüzde 63,1’ini aktivistler oluşturdu. İkinci olarak, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlaması yer aldı. Bu suçlamayla yargılanan 162 sanığın yüzde 51,9’u aktivistler oldu. Bu veri, aktivistlerin barışçıl eylemlerinin bile terör suçlamasıyla karşı karşıya kaldığını gösterdi.
Aktivistler hükûmet eleştirileri nedeniyle de yargılandı. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasından yargılanan 63 sanığın 23’ü aktivistlerden oluştu. ‘Terör örgütüne üye olma’ suçlamasıyla yargılanan 187 sanığın yüzde 12,8’ini (24 kişi) aktivistler oluşturdu. Ayrıca, ‘hakaret’ suçlamasıyla yargılanan 53 sanığın yüzde 30,2’si aktivist olarak kategorize edildi. Bu durum, aktivistlerin ağır suçlamalarla yargılandığını ve bu suçlamaların ifade özgürlüğünü ciddi şekilde tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
Meydanlarda ekonomik krizi eleştirmek dava nedeni
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Adana İl Başkanı Hakan Çayan’ın da aralarında olduğu 7 kişi hakkında, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ iddiasıyla açılan davada, “Her yer kriz her yer yoksulluk”, “Hükümet istifa”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek”, “Bu halk hırsızlardan hesap soracak” sloganları suçlamalara gerekçe gösterildi. Deprem bölgesinde çadır ihtiyacı sürerken Kızılay’ın, deprem çadırlarını satmasını protesto etmek isteyen 76 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi hakkında dava açıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin ‘hak ihlali’ kararlarına rağmen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 950. hafta buluşmasına katılan, çoğu kayıp yakını 20 kişi hakkında bu dönemde ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek’ suçlamasıyla dava açıldı. İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, 27 Şubat 2024 tarihinde görülen davada kayıp yakını olan sanık Hasan Karakoç, “Burada yargılanması gereken bizler mi olmalıyız yoksa o alanı bize yasaklayanlar mı?” diye sordu.
Öğrencilerin ‘rektörü hürriyetinden yoksun kıldığı’ iddia edildi
Prof. Dr. Melih Bulu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyim rektör olarak atanması sonrası başlayan protestolar nedeniyle açılan davalar bu dönemde de devam etti. Taleplerini iletmek için Bulu ile yüz yüze görüşmek amacıyla 1 Şubat 2021 tarihinde rektörlük binası önünde bir araya gelen ve burada beklerken Bulu’nun izniyle kampüse alınan polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınan 51 öğrenci hakkında açılan dava da bunlardan biriydi.
Rektörle görüşmek istedikleri için ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve ‘mala zarar verme’ suçlamaları yöneltilen 51 öğrenci, 11 Ekim 2023 tarihinde, İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, “suç işlediklerine dair somut ve inandırıcı delil olmadığı” gerekçesiyle beraat etti.
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanına Hakaret suçlamasıyla yargılanıyor
Siyasetçilere yönelik suçlamalar
Siyasetçiler bu izleme döneminde de sık sık yargı karşısına çıkarıldı. ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet etmek’ iddiasıyla toplamda 28 siyasetçi yargılandı.
‘Görevi yaptırmamak için direnmek’ suçlamasıyla 21 siyasetçi yargılanırken, bu suçlamanın oransal olarak büyük bir paya sahip olduğu görüldü. ‘Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak’ suçlamasından 11, ‘silahlı (terör) örgütüne üye olmak’ suçlamasından 15, ‘kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret’ suçlamasından 10 siyasetçi yargılandı. ‘Sansür yasası’, ‘siyasal veya askerî casusluk’ ve ‘hakaret’ gibi suçlamalarla yargılanan siyasetçi sayısı ise birer kişi oldu.