Turizm acentelerinin TÜRSAB’a üye olmak için yaptıkları zorunlu bağışların açıklama bölümüne “Zehir zıkkım olsun” gibi notlar düştükleri öğrenildi
Turizm acentelerinin TÜRSAB’a üye olurken yaptıkları zorunlu bağışlarda açıklama bölümüne “Zehir zıkkım olsun, haram olsun” gibi ifadeler yazdıkları ortaya çıktı.
Konuyu köşesine taşıyan Hürriyet yazarı Fatih Çekirge, turizm dünyasının bağış skandalıyla çalkalandığını söyleyerek 10 Mart 2020’de düzenlenen raporu paylaştı.
Acenteler şikayeti üzerine başlatılan inceleme sonucu çıkan rapor, Çekirge’nin yazısına göre özetle şöyle;
1) TÜRSAB’ın sahip olduğu kamu gücünü üyeler üzerinde kullanarak “eğitime katkı payı” adı altında zorunlu bağış topladığı…
detay
Soylu ‘polislere zorunlu bağış’ yazısını doğruladı
Haberin devamı
2) Bu zorunlu bağışlarla 2018 yılında 1 milyon 563 bin lira, 2019 yılında 5 milyon 191 bin lira olmak üzere toplam 6 milyon 862 bin lira topladığı…
3) Acentelerin bu paraları yatırırken banka dekontlarının açıklama bölümlerine, “Zehir zıkkım olsun”, “zorla ödenen bağış” türünden tepkili notlar koydukları…
4) Toplanan bu bağışların çok büyük kısmının geri tahsil olanağı olmayan bazı kuruluşlara karşılıksız olarak borç verildiği…
5) Eğitim amaçlı toplanan bağışların büyük bölümünün bu amaçla kullanılmadığı da tespit edilmiştir.
PARALAR GERİ İSTENİYOR
Çekirge’nin yazısının devamında şunlar kaydedildi;
“Bakanlık da gelen bu rapor üzerine TÜRSAB’a bağlı binlerce acenteye bir yazı göndererek, “Zorla ödediğiniz bağışları geri toplayabilirsiniz” diyor.
Acente başına ortalama 5 bin lira olan bağışlar bakalım geri toplanabilecek mi…
Tabii olayın başka bir boyutu daha var…
Hepsini kast etmiyorum ama…
Türkiye’de ne yazık ki STK’ların bir bölümü uzun süre aynı yönetimlerde kalınca bir “çözülme”, bir “bozulma” başlıyor.
Bakın, hangi yapıda böyle yıllarca süren bir yönetim olduysa…
Kişilerin öncelikleri, kurumun önceliklerinin önüne geçiyor.
Acaba diyorum…
Bu tür yarı kamu yönetimlerinde bir zaman kısıtlaması olabilir mi?
Yani iki dönem yapan başkan bir daha seçilmese gibi…”