Bu sistemle 40 kilometre uzaklıkta havada bulunan her türlü gaz, molekül, parçacık tespiti yapabildiklerini belirten Baykara, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Lazer sistemi, kimyasal ve biyolojik saldırılarının önceden tespit edilmesi, teşhis ve alarm sistemleri ile son derece kapsamlı savunma avantajı sağlıyor. Bu sistem ile Türkiye, sadece süper güç olarak nitelenen ülkelerin sahip olduğu bir teknolojik düzeyi yakaladı. Ülkemiz, bu teknolojiyle savunma alanında devrim niteliğinde sayılabilecek bir aşama kaydetti.”
LAZER SİVİL UYGULAMALAR İÇİN DE KULLANILACAK
Geliştirdikleri teknolojinin sivil uygulamalar için de kullanılabileceğine dikkati çeken Baykara, şunları söyledi:
”Teknolojinin özellikle uzay, atmosfer ve iklim araştırmalarında önemli bir yeri bulunuyor. Örneğin, ekibimiz son olarak İzlanda’daki yanardağdan fışkıran toz bulutlarını inceledi.
Bu tozların fiziksel özelliklerini, incelemelerini yaptık. Aynı şekilde Sahra Çölü tozlarını da yakından takip edebiliyoruz. Uzaktan algılama sisteminin, pek çok endüstriyel uygulaması bulunuyor. Havadaki kirliliği, petrol ve doğalgaz boru hatlarındaki olası bir sızıntıyı da uzaktan tespit ve teşhis edebiliyor. Teknolojimiz, çok hassas seviyede bu gazların varlığını tespit ederek alarm verebiliyor.”
”GÖKYÜZÜNE NANO BOYUTTA DALGA BOYLARI GÖNDERİYOR”
Prof. Dr. Kerim Allahverdi de uzaktan algılama sisteminin optik yöntemler temelli bir sistem olduğunu belirtti.
Nano boyutlardaki dalga boylarını gökyüzüne göndererek çalışan lazer teknolojisinin optik algılayıcılı teleskobuyla verileri topladığını anlatan Allahverdi, ”Geliştirdiğimiz lazer sistemi, özel teleskop sistemleri, lazer kaynağı, veri elde etmeyi sağlayan elektronik sistemleri ve çok özel nitelikli sensörleri ile dünyadaki en ileri lazer teknolojileri ile rekabet edebilecek nitelikte” diye konuştu.
AA