Sadece ABD halkı değil, tüm dünya bugünlerde Trump’la hayatın nasıl değişeceğini düşünüyor; aynı soru, Türkiye’de de gündemde… ABD’nin yeni başkanının öngörülemez kişiliği, maceraperest karakteri, diplomatik kanallardan ziyade kişisel bağlantılarla yürüttüğü ilişkileri, sürprizler vaat ediyor. Ama bunlar, Erdoğan’da da baskın özellikler olduğu için iki liderin iyi anlaşma ihtimali de yüksek. Erdoğan, Joe Biden’la ilişki kurmayı başaramamıştı. Trump’ın ilk döneminde ise, Washington-Ankara arasında hayli iniş çıkışlı bir süreç yaşanmıştı. Trump, Erdoğan’la kişisel olarak iyi anlaştığını söylemiş, hatta diğer liderlerin, “Erdoğan bir tek seni dinliyor” diyerek onu ikna için kendisinden yardım istediklerini açıklamıştı. Buna karşın Erdoğan’a yönelik tarihe geçecek hakaret de yine ondan gelmişti. 2019’da Türk ordusu Suriye’nin kuzeyinde harekâta başladığında yazdığı zehir zemberek bir mektupta, “Sert adamı oynama, aptallık etme” diye yazmıştı. Aksi halde Rahip Brunson olayında olduğu gibi Türk ekonomisini mahvedebileceği tehdidini savurmuştu.
Erdoğan, Türkiye’de yaşayan Amerikalı rahip Brunson’u tutuklatıp ABD’de yaşayan “düşmanı” Gülen’le takasa kalkıştığında Trump Türkiye’den ithal edilen alüminyum ve çelikte gümrük vergilerini artırarak ekonomi kartını oynamış ve Brunson’un tahliyesini sağlamıştı. Erdoğan’ın bu krizi, sessiz kalarak ve alttan alarak çözebilmişti.
Bu “bilek güreşi”, muhtemelen yeni Trump iktidarında da sürecektir. Elbette Erdoğan, insan hakları, basın özgürlüğü gibi konularda demokratlar kadar fazla soru sormayan, hatta kendi çizgisini savunan bir Beyaz Saray’la muhatap olmaktan memnun olacaktır; ancak ABD’nin Suriye’deki varlığını sonlandırıp Avrupa’da NATO’dan kısmen çekilme yoluna girmesi, diğer Avrupa başkentleri gibi Ankara’da ciddi güvenlik endişeleri yaratıyor. Ama bunun, Avrupa’nın Türkiye’ye olan ihtiyacını ve bağımlılığını artıracağı ve yeni stratejik işbirliği kapılarını açacağını düşünenler de var. Özetle, Trump’la Türkiye-ABD ilişkilerinin alacağı şekle dair Ankara’da “kaygıyla karışık bir umut” olduğunu söylemek yanlış olmaz.
BİZE DAİR
Dünya başkentleri ve Ankara Trump’la nasıl başedeceğini düşünedursun, biz gazeteciler için en az o kadar büyük sorun, Elon Musk’la başedebilmek… Musk da Trump gibi Erdoğan’ın dilinden anlayan, onunla iyi anlaşanlardan… Türkiye’de yatırım perspektifi de var. O yüzden konu ifade özgürlüğüne geldiğinde, ondan Erdoğan’dan farklı bir yaklaşım beklemek, hayalperestlik olur. Öte yandan onun sahibi olduğu sosyal medya platformları da ifade özgürlüğü açısından bizlerin soluk alabildiği zeminler…
X’teki 5,5 milyon takipçili hesabımın hiçbir somut gerekçeye dayanmayan bir mahkeme kararıyla Türkiye’de engellendiğini önceki hafta yazmıştım. X Hukuk bürosu, sorum üzerine kararı, kendilerine bildirilmesinden itibaren 48 saat içinde uygulamaya koymak zorunda olduklarını yazmıştı. Türkiye’de üst mahkemeye yaptığımız itiraz jet hızıyla reddedildi. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz.
Sorun şu ki; X, çıkarı gereği, otokrasiler ve otokratlarla işbirliği yapıyor; buralarda hukukun tamamen iktidara bağımlı hale gelmiş olması onları ilgilendirmiyor. Oysa ulusal sınırlar içinde daralan ifade özgürlüğünü sağlamak için bu küresel zeminler büyük önem taşıyor. O yüzden Musk zihniyetinin Beyaz Saray’a yerleşmesi, ifade ve basın özgürlüğü açısından da ciddi riskler taşıyor. Bir yandan X türü zeminlerde özgürlük mücadelesi verirken, öte yandan alternatif zeminler geliştirmeye çalışmak, geleceğimiz için büyük önem taşıyor.
Hepinize iyi haftalar.