Kadına yönelik cinsel şiddet, tür ve yoğunluğu farklı olmakla beraber dünyanın hemen her yerindeki kadınların ortak sorunlarından biridir. Cinsel şiddet kavramı, genellikle hem cinsel tacizi hem de cinsel saldırıyı içeren tüm eylemleri ifade etmek için kullanılır. Cinsel saldırının bir türü olan tecavüz ise en genel ifadeyle kişinin rızası olmadan gerçekleşen cinsel birleşmedir. Çoğu zaman tecavüze psikolojik baskı ya da fiziksel şiddet eşlik eder. Tecavüz eylemi bir erkekten kadına ya da bir kadından erkeğe yönelik gerçekleşebileceği gibi, hem cinsler arasında da yaşanabilir. Bu yazıda, tecavüz kadına yönelik cinsel şiddet kapsamında ele alındığı için; aktarılan bilgiler, bir erkeğin kadına tecavüzü bağlamında değerlendirilecektir.
Tecavüz Mitleri Nelerdir?
Tecavüzün kendisi başlı başına en ağır ruhsal travmalardan biridir. Tecavüze, tecavüze uğrayan kadına ya da faile yönelik toplum tarafından kabul edilen yanlış inançlar ve önyargılar ise kadının ikincil bir travma yaşamasına yol açar.[1] Tecavüz mitleri olarak adlandırılan bu tür yanlış inanç ve önyargılar sosyalleşme sürecinde öğrenilirler ve toplumun her kesiminde yaygın kabul görürler. Genellikle şiddeti meşrulaştırmaya ve tecavüze uğrayan kadını suçlamaya yönelik olmaları nedeniyle tecavüzün olağan kabul edilmesine hizmet ederler.[2] Toplum tarafından yaygın olarak kabul gören bazı tecavüz mitleri şunlardır:
- hayır aslında evet demektir,
- giyimiyle, hareketleriyle erkekleri kışkırtan bir kadın başına gelenleri hak eder,
- tecavüz karanlık ve ıssız bir yerde bir yabancı tarafından gerçekleştirilir,
- fiziksel olarak karşı koymayan/koyamayan bir kadın tecavüzü aslında ister,
- kadınlar gizliden gizliye tecavüzden zevk alırlar,
- tecavüz bir hastalıktır, sosyal faktörlerden etkilenmez,
- erkek biyolojik olarak uyarıldığında istese de artık kendini durduramaz.
Bu mitler aracılığıyla kadınların tecavüzü aslında istedikleri ya da hak ettikleri, tecavüzden gizli bir zevk aldıkları, tecavüzün genellikle yabancı kişiler tarafından gerçekleştirildiği ve failin kontrolünde olmadığı gibi inançlar yerleşik hale gelmektedir. Bugün, tecavüz mitlerinin gerçeğin tam tersini yansıttığını biliyoruz. Örneğin, cinsel saldırıdan hükümlü erkekler ile yapılan bir çalışmada hükümlülerin %75’inin saldırıda bulundukları kişiyi önceden tanıdığı ortaya çıkmıştır.[3] Dünya genelinde yapılan çalışmalar da failin tanıdık biri olduğu tecavüz olaylarının baskın bir şekilde daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yalnızca gazetelere yansıyan olaylara baktığımızda dahi failin eş, baba, sevgili, akraba ya da tanıdık biri olduğu pek çok olay örneği karşımıza çıkmaktadır. Oysa, mitler bizi tecavüzün yalnızca yabancılar arasında gerçekleştiğine inandırmaktadır!
Tecavüz mitleri, tecavüze uğrayan kadının yaşamını temelde iki yönden etkiler. Bunlardan ilki, içselleştirilen bu mitler aracılığıyla tecavüz olayı sonrasında toplumun kadını suçlamasıdır. Hatta bu mitlerin etkisiyle, tecavüze uğrayan kadın da başına gelenler için kendini suçlayabilir. [4] Örneğin, gece geç saatte dışarı çıktığı için ya da mini etek giydiği için bunun başına geldiğine inanarak içten içe faili değil kendini hatalı görebilir. Tecavüze uğradığı için hem toplum hem de kendisi tarafından suçlanan bir kadının ise olayı yetkili birimlere bildirmekten çekinmesi çoğunlukla kaçınılmaz olur.
Kritik Meslek Gruplarının Tecavüz Mitlerine İnanma Eğilimi
Tüm bunlara rağmen, tecavüze uğrayan kadın olayı yetkililere bildirse dahi mitler etkisini göstermeye devam eder. Burada kritik nokta yasal süreçlerde tecavüze uğrayan kadın ile temas halinde olan meslek elemanlarının mitlere ne kadar inanıp inanmadığıdır. Ne yazık ki, bu konuda yapılan çalışmalar meslek ya da statü ayırt etmeksizin mitlerin toplumun tüm kesimleri tarafından paylaşıldığını gösterir. Bu meslek elemanlarının mitleri kabul düzeyleri hem tecavüze uğrayan kadınla olan etkileşimlerine hem de tecavüz olayını değerlendirme biçimlerine yön vermesi açısından oldukça önemlidir.
Örneğin, Venema tarafından polis memurları ile yapılan bir çalışmada katılımcılardan ilk olarak tecavüz mitleri kabul düzeylerine ilişkin bir ölçek yanıtlamaları istenir.[5] Sonrasında, hayali tecavüz vakalarını okumaları ve olaya ilişkin değerlendirme yapmaları beklenir. Sonuçlar, tecavüz mitlerini kabul düzeyi arttıkça polislerin olayı gerçek/iyi bir vaka olarak değerlendirme ve olaya müdahele etme konusunda harekete geçme eğilimlerinin azaldığını ortaya koyar.
Sağlık çalışanları ile yapılan bir çalışmada ise tecavüzü önleme programlarında kısa süreli eğitim alan tıp fakültesi öğrencilerinin mitleri kabul düzeylerinin azaldığı ve bununla birlikte hayatta kalanı daha detaylı muayene etme eğilimlerinin arttığı gözlenmiştir.[6] Karar verme süreçlerinde en etkin role sahip hâkim, savcı ve avukatlar da benzer şekilde mitlerin etkisiyle hareket edebilirler.
Lisansüstü eğitim alan stajyer avukatlarla yapılan bir çalışmada katılımcılara aynı tecavüz senaryoları sunulmuş ve ardından bu olaya ilişkin hukuki süreçlere yönelik değerlendirmeleri alınmıştır.[7] Sonuçlar, diğerleriyle karşılaştırıldığında tecavüz mitlerini yüksek düzeyde kabul eden stajyer avukatların faili daha az sorumlu tuttuklarını, tecavüze uğrayan kadını daha fazla suçlama eğiliminde olduklarını ve fail için daha kısa süreli cezalar önerdiklerini ortaya koymaktadır.
Bu noktada, tecavüz vakalarına ilişkin karar verme süreçlerinin yalnızca olaya ilişkin mevcut kanıtlara dayandığını söylemek doğru olmayacaktır. Bu süreç, aynı zamanda, vakaya dahil olan meslek gruplarının ve karar vericilerin tecavüz mitlerini kabul düzeyleriyle şekillenmektedir.
Tecavüz Mitlerini Nasıl Düzeltebiliriz?
Tecavüz mitlerine yönelik inancı değiştirebilir miyiz? Ya da değiştirebilmek için neler yapabiliriz? Tecavüz mitlerini kabul düzeyinin azaltılmasında tecavüzü önleme programlarının oldukça etkili olduğu bilinse de bu noktada programların içerikleri kilit bir öneme sahiptir.
Tecavüzü önleme amacıyla yola çıkan ancak yalnızca kadınların kendilerini korumalarına yönelik hazırlanan programlar (tecavüzden kaçınma stratejilerine odaklanan ve kendini savuma teknikleri öğreten programlar) tecavüzün önlenmesi sorumluluğunu da kadına yükleyerek mevcut cinsiyetçi sistemin sürdürülmesine hizmet eder. Bu nedenle çokça eleştirilen bu programlar, artık görece daha azdır ve günümüzde daha çok cinsel sadırganlık, tecavüz mitleri ve cinsiyet rolleri gibi konularda hem kadınlara hem de erkeklere yönelik farkındalık yaratmayı amaçlayan kapsamlı programlar hazırlanmaktadır. Her iki cinsiyeti de hedefleyen bu programlardan oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
Diğer yandan, ana akım medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın ortadan kalkması da bu değişime katkı sağlayacak bir diğer kritik aşamadır. Örneğin, tecavüz haberleri verilirken tecavüze uğrayan kadının kıyafeti, mesleği, içkili olup olmaması gibi bilgilerin vurgulanması örtük bir şekilde kişinin bunu hak ettiği mesajını vermektedir. Bu haberlerde fail için sıklıkla kullanılan sapık, canavar gibi ifadeler ise failin toplumsal yaşamın içindeki herhangi biri olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesine ve tecavüzün bir hastalık gibi algılanması hizmet etmektedir.
Sonuç
Özetle, tecavüz mitleri ile mücadele etmenin yolu temel olarak hayatın her alanında toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ile mücadele etmekten geçmektedir. Sonuçta, tecavüze uğrayan kadınların bireysel ve toplumsal düzeydeki travmatik yaşantıları onları tekrar tekrar cezalandırırken, faillerin yalnızca toplumsal düzeyde değil yasal olarak dahi gereken şekilde cezalandırılamamasına yol açan tecavüz mitleri bu ayrımcı sisteminin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.