1 Temmuz günü tatile giren TBMM 1 Ekim günü “kendiliğinden” toplanacak.
Milletvekilleri, 15 Ağustos’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas‘ın TBMM’de bir konuşma yapmak için gelmesiyle yapılan şov ve 16 Ağustos’ta Can Atalay’ın durumunun görüşülmesinin bir skandala çevrilmesi için yapılan olağanüstü toplantılar birleşimi bir yana bırakılırsa; iki aydır Genel Kurulda bir araya gelmemişti.
Yarın iki aylık dinlenmenin ardından kaldıkları yerden devam edecekler!
TBMM’NİN 28. DÖNEM 3. YIL GÜNDEMİNDE NE VAR?
Yarın 3. yasama yılına başlayacak TBMM’nin gündeminde neler var, kısaca göz atalım:
- Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) var. Ki ilk 22 maddesi geçtiğimiz haziran ayında görüşülmüş ama itirazlar genişleyince tamamlanması bu döneme ertelenmişti.
- Yine haziranda komisyondan geçirilen ama Genel Kurula indirilemeyen 9. yargı paketi de yeni yasama döneminde gündeme getirilecek. Arkasından da 10. yargı paketinin Meclise getirileceği belirtiliyor.
- Tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES), emeklilik sistemin özelleştirilmesi, emeklilik süresinin 70 yaşa kadar çıkarılması gibi sosyal güvenliği baştan aşağı yeniden emekçiler aleyhine düzenlemeyi amaçlayan teklif de Meclisin gündeminde. Ki, bu teklifin 2025 başından itibaren Meclis gündemine getirileceği belirtiliyor.
- Sermayenin yarım yüzyıllık hayali olan “esnek çalışma”nın yasal bir güvenceye kavuşturularak kurallı çalışmanın çalışma hayatından kovulmasını amaçlayan girişim de bu dönem TBMM’nin gündeminde olacak.
- 2. vergi paketinin de bu yasama döneminde gündeme getirileceği belirtiliyor. Ancak Mehmet Şimşek, borsa ve kripto para piyasasına vergi düşünmediklerini açıkladı. Ki, bu da 2. vergi paketinin büyük olasılıkla avukatlar, muhasebeciler, doktorlar, mühendisler, mimarlar, esnaf ve zanaatkarlar… gibi serbest çalışan orta sınıf emekçilerin vergilendirilmesini kapsayacağı görülmektedir.
- 2025 bütçesi 17 Ekim’de TBMM Bütçe ve Plan Komisyonunda tartışılmaya başlanacak. Aralık ayı başında ise bütçe Genel Kurula indirilecek. “Sivil ve demokratik anayasa” girişimleri yeni dönemde de AKP tarafından gündemde tutulacak. Numan Kurtulmuş’un Meclisin açılışından sonra partilerle “istikşafi” görüşmelere devam edeceği belirtiliyor. Ama yeni anayasa girişimi sadece bu dönem değil, seçime kadar her dönemin girişimi olmaya devam edecek. Çünkü bu girişimler gerçekten bir anayasa çıkarmanın değil; gündemi istismar etmenin, iktidarın halkı ezen icraatının üstünü perdelemenin bir aracı olarak kullanıldı, kullanılacak!
EMEKÇİLERİN GÜNDEMİ ÇOK DAHA KAPSAMLI
Meclisin gündemi böyle, ama işçi sınıfı ve emekçilerin de halkın da bir gündemi var. Bu gündem-belki yeterince değil- ama giderek daha kitlesel ve daha etkili eylemlerle alanlara da yansıyor.
Halkın gündeminin başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
- Vergi yasasının düzenlenmesi; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi düzeni,
- İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin ücret ve maaşlarına yapılacak zamları TÜİK enflasyonuna ya da “beklenen enflasyona” endeksleyen sistemden vazgeçilerek insanca yaşayacakları bir düzeye çıkaracak bir sisteme kavuşmak,
- TİS’lerin üstündeki grev yasağının kaldırılması, dayanışma, siyasi ve genel grev hakkının tanınması,
- Kamu emekçilerinin “Grevli, TİS’li sendika hakkı”nın tanınması, İşçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının uygulanması, denetiminin ve iş güvencesinin güçlendirilmesi, Sendika iş kolu barajının kaldırılması, sendikal yetkinin referandumla belirlenmesi,
- Tarımın desteklenmesi, küçük orta üreticilerin desteklenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması,
- Laik, demokratik, bilimsel, parasız, ana dilde bir eğitim, parasız, nitelikli, ulaşılabilir bir sağlık hizmeti… gibi temel kamusal hizmetlerin karşılanması,
- İsrail’in Filistinlilere yönelik giriştiği soykırıma varan katliamlar, emperyalistlerin bölge gericilikleri üstünden giriştikleri mücadeleler, iktidarın ülkemizde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü terörle mücadele adına boğma girişimleri, ülkemizde ve bölgede barış mücadelesi; ülkemiz işçi sınıfı ve halklarının gündeminin olmazsa olmaz maddesi olarak öne çıkmaktadır.
EMEK GÜÇLERİ KENDİ GÜNDEMLERİNİ MECLİSE DAYATABİLİR
Meclisin yapısı dikkate alındığında, Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran AKP-MHP ittifakının, istediği yasaları çıkararak; sermaye ve onun tek adam rejiminin istekleri doğrultusunda “enflasyonla mücadele” ve “tasarruf tedbirleri” adı altında sıraladıkları önlemlerin hayata geçirilmesi için, gerekli gördükleri bütün yasal düzenlemeleri yapabileceği söylenebilir.
Bunun örneklerini yıllardır muhalefetten gelen her önerinin AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedilmesinde ya da Saray ile AKP ve MHP guruplarından gelen tekliflere yine onların oylarıyla evet dendiğinde yaşadık.
Ancak gerek işçi sınıfının uzak ve yakın geçmiş mücadelesi gerekse bizzat ülkemiz işçi sınıfı ve halklarının yakın geçmişteki mücadelesi apaçık göstermektedir ki; eğer işçiler, emekçiler, sermayenin gündemine karşı kendi gündemlerinin arkasında birleşir ve bu gündemi kendi talepleri olarak öne süren bir mücadele hattına girerse, sermaye partileri kendi gündemlerini hayata geçirmekte zorlanacakları gibi emekçilerin taleplerini dikkate almak zorunda kalacaklardır.
Tabii bu dikkate almanın ölçütünü belirleyen de sermaye partilerinin niyetleri değil, işçi sınıfı ve halk yığınlarının kendi talepleri etrafında oluşturdukları gücün siyasi gündeme müdahalesi ile doğru orantılı olabilmektedir.
EMEKÇİ YIĞINLARDAKİ HOŞNUTSUZLUK GİDEREK EYLEME DÖNÜŞÜYOR
- Sendika bürokrasisinin işçi yığınlarının katılımını bilerek ve isteyerek engelledikleri kontrollü mitinglerle ayak sürüme çabalarına karşın büyük kentlerdeki işçi buluşmaları, yurt sathına yayılan basın açıklamaları,
- Yerellerde kimi fabrika ve hizmet birimlerinde ortaya çıkan grev ve direnişlerin sayısının artmaya başlaması,
- Orta ve küçük tarım üreticilerinde iktidara öfkenin öne çıktığı yaygın eylemler, kırsal alanda köylülerin çevreyi koruma eylemlerinin yaygınlaşması,
- CHP’nin tematik mitinglerine katılımların yüksekliği,
- Kadınların eşit hak; öğrencilerin barınma, bilimsel eğitim ve özgürlük talepleri etrafında yaygınlaşan tepkileri… işçi ve emekçi yığınlarındaki hoşnutsuzluğun eyleme dönüşmeye başladığının, hatta bu taleplerin birbirine çok yaklaştığının ve yer yer de iç içe geçmeye başladığının da ciddi göstergeleridir.
Bu gelişmelere, iktidarın “En kötüsü geride kaldı”, “biraz daha sabır” vaat ve öğütlerine karşın;
- Halkın boğazını sıkan hızlı yoksullaşma; lafta “düştü”, “düşüyor” denen enflasyonun sofradan bir parça daha çalmaya devam etmesi; aralık ayında asgari ücrete, emeklilerin ücret ve maaşlarına yapılacak zammın beklenen enflasyona endekslenmek istenmesi,
- Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK)’nin yanı sıra memur ve memur emeklilerine yapılacak zammın “beklenen enflasyon”a bağlanmak isteneceği de eklendiğinde kamu emekçilerinin ve sendikalarının önemli bir bölümünün sahaya çıkması,
- 2025’in başlarında başlayacak olan kamu işçilerinin TİS görüşmelerinde ve özel sektörde kimi iş yerlerinde başlayacak TİS’lerde de “beklenen enflasyon” baskısının belirleyici olacağı,
- Sosyal güvenliğin ‘yeniden yapılandırılma’ adı altında özelleştirilmesi ve “esnek çalışma”nın da Meclis gündemine getirileceği dikkate alındığında; sonbahar ve kış aylarında sermaye ve emek cephesinin gündemlerinin cepheden karşı karşıya geleceğini söylemek hiç de abartı olmaz. Ki, hangi gündemin galebe çalacağını da bu karşı karşıya gelişteki güçler belirleyecektir.
Yani sermaye kendi gündemini dayatıp ülkeyi sömürü ve yağma için bugüne göre bile daha dikensiz bir gül bahçesine mi dönüştürecek? Yoksa emekçiler bu gidişata ‘dur’ diyerek kazanımlarını koruyup yeni talepleri için adımlar mı atacak? Sonraki yaşamımızın nasıl olacağını bu soruya verilecek yanıt belirleyecek.