ÇİN TARİHİNDE KÖYLÜ İSYANLARI
Eski çin devletlerinin tıpkı öteki ilkçağ doğu devletleri gibi üç görevi vardır. Yerli halkların soyulması, komşu ulusların soyulması ve o olmaksızın hiçbir üretim etkinliğinin yapılamayacağı sulama işlerinin düzenlenmesi
Karl Marx
Tarihi sadece kralların, sultanların ve hanedanların üzerinden yorumlayan kurumsal bakış açısı yoksulluk ve sefalet çeken isimsiz halkların yaşam mücadelesini hep görmezden gelerek, onların verdikleri bu mücadeleyi hanedanların gölgesinde kalmış münferit isyanlar olarak görmüş, tarihin akışını devamlı hanedanların savaşları sonucunda oluşan iktidar mücadelesi olarak yorumlamıştır.
Bu mücadelelerin arka planlarında olan yoksul halkların kurucu önderlik yapamaması, yeni bir düzenin temellerini atamamış olması ve fikri bir düşünce ve alt yapısı olmaması tarihin çarkını değiştiren kitlelerin bu gücünü ne yazık ki görmezden gelmelerinin en büyük nedeni olmuştur.
Buna rağmen bu kitleler tarihin arka sayfalarında hep mücadele etmiş ve tarihin akışını değiştiren birçok farklı sebeplerin bir araya gelmesine örnek olmuştur.
Bu örneklerden biri olan Antik Çin toplumuna baktığımızda da ‘’durağan’’ denilen yoksul köylü halkların ciddi sınıf mücadelesi barındırmış, çağdaş batı ve diğer uygarlıklardaki isyanların gerisinde kalmayan halk hareketlerine sahne olmuştur.
ÇİN’DE İMPARATORLUKLAR ÇAĞI
Altı güçlü sülaleyi deviren ying zeng m.ö 220 lerde Qin hanedanı döneminde birleşik imparatorluk yapısına ulaşarak Qin shi huang namıyla ilk çin imparatoru oldu.
Qin hanedanının Çin’i birleştirilmesiyle ülke yöneticileri imparator tarafından atanan 36 bölgesel yönetime bölünüyor böylece soy üstünden devam eden beylerin yönetimi ortadan kaldırılıyordu.
Güçlü sülalesi üyesi olmayan köylerde toprak sahibi olup bir yandan da kentlere yerleşen yeni bir sınıfın yani tüccarların ortaya çıkmasına ve eski feodal düzeni kaldırılmasına neden oluyordu. Diğer yandan, değişik bölgelerde kullanılan farklı yazıların, uzunluk, ağırlık gibi ölçülerin birleştirilmesiyle, uçsuz bucaksız Çin topraklarında hem ortak bir kültürün yaygınlaşmasının hem de ekonomide hızlı bir gelişmenin de önü açılıyor ve böylelikle merkeziyetçi yönetim güç kazanıyordu
Qin Shi Huang kültür ve düşünce dünyasındaki hakimiyetini sağlamak için Qin tarihi dışında diğer bütün beyliklerin tarih kitaplarını ve Konfüçyüs klasiklerini yaktırıyor, bu kitapları koruyup yaygınlaştıranları cezalandırıyordu. Bunu yaparken bütün dini inançlarını Antik Çin inanışına göre şekillendiriyordu. Buna göre, yeryüzünde olan her ne varsa yaratıcının gökyüzündeki yasalarına etki ediyor ve bu yeryüzüne geri dönüyordu. İlk insan kurban etme ve kan dökme adetleri yavaş yavaş değişse de ortak kültür kurulma çabasına giriliyor, kurban adet törenleri yerine vergilerin kutsallığı yasallaştırılmaya çalışılıyordu.
Bundan dolayı krallar yeryüzünde mutlak güç ve kudret sahibi olmak için büyük tapınak sarayları yaptırıyor, gökyüzündeki kutsal olan yasaları yeryüzündeki kendi kutsal yasalarıyla bütünleştirmeye çalışıyordu. Yoksul halklara ve kölelere ise inançlarında aşağılanmaya kadar gidiliyor onlara kara saçlılar ya da kara kafalılar deniliyordu.
Ahlak; tıpkı din ve aile sistemi gibi yalnız iki ahlak düsturuna ayrılıyordu, biri zengin asilzade ailelerin diğeri ise yoksul avam tabakasının.
“BÜYÜK BATAKLIK” köylü ayaklanması
Kutsal saraylar yaptırmak için çoğunlukla kölelerden yararlanılıyor, buna borcundan dolayı devlet kölesi haline gelmiş sayısızca yoksul köylüler de katılıyordu. Kutsal sayılan Çin seddi bile binlerce köleden yararlanarak yaptırılmış sayısızca köle ve yoksul köylü bu seddin yapımında can vermişti.
Kurallar çok katıydı ağır iş yapan veya hastalıktan dolayı çalışamayan köleler ağır işkencelere maruz kalıyor hatta ölümle bile cezalandırıldığı oluyordu. Bu kurallar sadece kölelerle sınırlı değildi, devletin bütün kamusal kuralları kralın kutsal yasası sayılıyor buna uymayan herkes aynı cezaya tabi tutuluyordu. Ağır ve zor şartlarda üstelik katı kuralların olduğu bu çalışma koşullarında ölüm ve yaşam arasında çok ince bir çizgi vardı. Bundan dolayı kaçmak ya da isyan etmek en büyük kurtuluş yolu oluyordu.
Bu isyanlardan biri olan ‘’DAZE’’ ya da “Büyük Bataklık” köylü ayaklanmasının başlangıcı da böyle olmuştu. Kuzey sınırındaki istihkâm çalışmasına katılmak üzere çağrılan 900 kişilik köylü birliği, fırtına ve sel yüzünden mahsur kalmıştı. Çin yasalarına göre askere ya da devlet hizmetine çağrılıp zamanında gitmemenin cezası ağırdı. Zamanında varamayacaklarını anlayan ve zaten hayatlarından bezmiş köylüler, başlarındaki toprak kiracısı bir köylü olan Chen Sheng’in önderliğinde Daze bölgesine çekilirler ve isyan ederler. Birkaç yağma ve hükümet güçleriyle başarılı çatışmadan sonra sayıları hızla artar ve on bine ulaşır. Çin’in çeşitli bölgelerindeki isyanlar için bir işaret fişeği ve merkez olurlar.
Bu isyanlardan bir diğeri de köylü sınıfından gelme bir askeri devriye olan Liu Bang’ın başlattığı isyandır. Liu Bang, ölen imparatorun dev anıt mezarında çalıştırılmak üzere bir grup mahkûma refakat etmektedir. Mahkûmların bir kısmı kaçarak kurtulur. Liu Bang ise geri kalanları serbest bırakır üstelik kendisinin de ölümle cezalandırılacağını bilerek onların isyanına katılır. Birliğindeki köylü askerlerin yanı sıra kendisine katılan mahkûmlarla birlikte Mangdang Dağına çıkarak bir isyan ordusu oluşturur.
Gelişen köylü isyanları Çin hanedanını sarssa da askeri disiplinsizlik ve örgütsüzlük yüzünden tıkanırlar. Çin’in profesyonel ordusuyla baş edemezler. Bu durumda Çin hanedanının yerinden ettiği aristokratlara gün doğar, zaten hazırlıklı olan güçleriyle fiilen ayaklanmanın başına geçerler.
Bunların başında gelen, Çin’in güneydoğu eyaletlerinin güçlü soylularından Hiang Yu, Liu Bang’la iş birliği yapar ve bütün isyancı güçlerin kontrolünü eline geçirir. Nihayet MÖ 206 yılında Çin hanedanının devrilmesinden sonra başa geçer. Boyun eğmeyen köylü isyanlarını ise kendisi ezer.
Daze ayaklanmasının önderi Cheng Sheng bu sıralarda bir muhafızının ihaneti sonucunda öldürülür.
Hiang Yu, Çin İmparatorluğunu on sekiz krallığa böler ve kendisinin dışındaki on yedi isyancı lidere krallıkları dağıtmaya başlar.
Liu Bang en yakındakilerden başlayarak diğer krallıklara savaş açarak, dört yıl süren çatışmaların ardından Hiang Yu’yu da alt ederek, Çin’i yeniden birleştirir.
Halktan bir köylü isyancı olan Liu Bang, Çin tarihine damgasını vuran Han hanedanını, işte böyle bir isyan dalgasının ardından kurmuştur.
Güçlü derebeylerin kendi aralarındaki savaşların sonucunda diğer güçlü sülaleleri alt ederek (yoksul halkın gücünü de arkasına alarak) kendi iktidarını kuranların ve çevresinde olanların yaptıkları ilk iş öncelikle merkezi olan krallığın yakınında olan güçlü derebeyleri kendisine bağlı kılmaya çalışmaktı. Bir yandan bunu yaparken diğer yandan merkezi krallığa uzak olan bölgelerdeki güçlü ailelere uzanmaya çalışarak kendilerine karşı cephe almasını önlemeye çabalıyorlardı.
Bu güç dengeleri bazen değişiyor, birkaç güçlü aile bir araya geliyor ve diğerlerine karşı cephe alıyorlardı. Bazen bu durum değişince, başka sülaleler güç dengelerine göre kendilerine politika belirliyorlardı. Bu güç dengelerinin içinde değişmeyen tek şey ise, güçlü aile üyesi olmayan yoksul köylüler ve kölelerdi.
Krallığı eline geçiren ailelerin ilk yaptıkları ise askerlerin yanlarında vergi memurlarını da göndererek yoksul, çalışan köylüden ve kölelerden vergi toplamaktı. Onlara göre yoksul köylü; kültürsüz ve barbardı çünkü vergi memurlarına karşı geliyor ellerindekilerini onlara vermiyor üstelik onlara saldırıyorlardı.
Devleti, merkeziyetçi yapıya dönüştürmek isteyen krallığın ilk ortak ahlak yasası vergi memurlarına iyi davranmak ve vergilerini vermekti. Yoksul köylüler ise ellerinde neyi var neyi yok ise almaya gelen vergi memurlarına karşı geliyorlar zaman zaman onlarla çatışmalara giriyorlardı.
Tsen han’ın sözleriyle;
“Güçlülerin toprakları binlerce mu’yla (yaklaşık olarak bir mu 0,06 hektar) ölçülüyordu, oysa yoksulların bir çuvaldız batıracak kadar bile toprakları yoktu.
Babalar, çocuklar, kocalar, karıları bütün yıl toprakta çalışıyorlar ama emeklerinin karşılığı olan kazançları karınlarını bile doyurmaya yetmiyordu.
Zenginlerin köpek ve atları kendilerine verilen bütün darı ve bezelyeleri yiyemezken yoksullar kepekle idare etmek zorunda kalıyorlardı.”
Wang-mang’ın reformları
‘’KIRMIZI KAŞLILAR’’ isyanı
MS 9 yılında imparator naibi ve ordu başkomutanı Wang Mang bir saray darbesiyle başa geçti ve “yeni” anlamına gelen Xin hanedanını kurdu. Wang-mang çevirdiği entrikalar sayesinde tahta çıkar çıkmaz, hükümet merkezinde bulunan eski imparator ailesine mensup olanların hepsini bertaraf ederek yalnız taşrada ehemmiyetsiz vazifelerde bulunanları bıraktı.
Bunu göre birçok kanunlar yayınladı. Bu kanunlara göre ona “Çin tahtında ilk sosyalist’’ adı veriliyordu. İlk bakışta kanunları hakikaten çok modern görünüyordu. Bunlara göre hususi şahısların köle kullanmaları yasak ediliyor bütün kölelerin “devlet köleleri” olacağı ilan ediliyordu. Hususi şahısların arazi sahibi olmaları da yasak ediliyordu. Bütün araziler devlete ait olacaktı.
Toprak, toprağı çok olanlardan alınarak toprağı olmayan köylülere verilmek suretiyle yeniden taksim edilecekti. Kanunlara uzaktan bakıldığında bütün halk için özellikle yoksul köylü için düzenlenmiş gibi görünüyordu. Oysa kanunların iç yüzü böyle değildi. Bu kanunların yapılmasının en büyük nedeni boşalmış devlet hazinesini tekrar doldurmaktı.
Devlet köylüye kredi açmakla da kar elde ediyordu. Köylü borçlarını ödeyemiyordu fakat güçlü aileler istediği zaman başka bir köylüye kiralayabiliyordu.
Yoksul köylüler ise, borcunu ödeyemediği takdirde devlet ellerinden toprağını alıyor ve devlet kölesi olarak çalışmak zorunda bırakılıyordu. Daha kötüsü ise Wang mang’ın görevlendirdiği memurlar yanlarındaki silahlılarla anlaşarak topladıkları vergileri kendi ceplerine indiriyordu.
Savaş zamanları vergiler daha da artıyor köylünün elinden neyi var neyi yoksa zorla alınıyordu. Bu durum artık yoksullar için dayanılmaz hale geliyor bir yandan devletin köle olarak arazilerinde çalışırken diğer yandan güçlü derebeylerinin sömürgesi altında onlara da çalışmak zorunda bırakılıyordu.
Erkekler çoğunlukla akşama kadar tarlalarda ve bahçelerde çalışıyor sadece kadınlar ve çocuklar derme çatma evlerde kalıyordu. Vergi memurları askerlerle beraber köylere gidiyor ve vergi ödemek istemeyenlerin kadın ve çocuklarını öldürmeye kadar ileri gitmeye başlamışlardı. Yoksul erkeklerin köylerinde yapılan bu katliamlar büyük bir kin ve nefrete dönmüş bardağı taşıran son damla olmuştu. Kanlar içinde yerde yatanların başlarında duranlar, ölmüş kadınları ve çocuklarının kanlarını suratlarına sürüyorlardı. Bu eski bir intikam yeminiydi.
Köyün yamacından arkaya tarafa doğru koşarak ormanların içinden geçen silahlı birlikleri karşılamak için ağaçların içine girmişlerdi. Akşamüstü askeri birlikler ormanlık alanın içinden geçerken bir anda üstlerine suratları kanlar içinde çığlıklarla atlayan varlıklarla karşılaşmışlardı. O kadar korkmuşlardı ki ne olduğunu anlayamadan ellerindeki silahları bırakmış korkudan savaşacak cesaretleri bile kalmamıştı. Ortalık bir anda karışmış silahları bırakıp kaçanlar oracıkta öldürülüyor diğerleri ise o yana bu yana dağılmaya başlıyordu. Yüreklerindeki ateş kurumamıştı ama yüzlerindeki kan kurumuş kaşlarında ise, kanın kırmızı rengi kalmıştı kızıla boyanmış bir hal alıyordu. Artık her şeyi arkalarında bırakıp kutsal olan Lülin dağlarına çekiliyorlardı ardından kısa süre içinde kendileri gibi birçok yoksul köylü ve köleler de peşlerinden geliyordu.
M.S 17. ve 18 yıllarında ilk kıvılcım Honan,Hu-pei ve Şang-tung eyaletlerinde başlamıştı.
İntikam yemini artık büyük bir isyanına dönüşüyordu. İsyana katılan herkes kaşlarını kızıla boyuyordu, bundan dolayı halk arasında onları ayırmak için kızılkaşlılar deniliyordu.
Bu seferki isyan daha farklıydı, asiler birer adları ve şefleri olan müfrezeler halinde örgütlenmişlerdi. Bunların en güçlüleri ise Şang-tung eyaletindeki kırmızı kaşlılar müfrezesiydi.
Wang-mang bu isyanı silahla bastırmayı başaramadı, asiler 23 yılında imparatorluğun başkentini ele geçirdiler ve Wang mang’ı öldürdüler.
Daha önce Han imparatorluğun Wang mang tarafından iktidardan uzaklaştırılmış olan üyeleri bu ayaklanmadan yararlanarak aralarındaki hayvanlardan sorumlu bir genci kukla imparator olarak ilan ederler. Ancak devlet yönetmeye siyasi bir hazırlığı ve ufku olmayan bu hareket kısa sürede dağılır ve 27 yılında Liu xiu imparatorluğunu ilan eder.
Daha sonra imparatorluğun yandaşlarının birlikleri isyancılara çeşitli komplolar düzenleyerek ayaklanmayı kanla boğarlar. Yeni egemenler ayaklanmayı bastırmış olsa da yoksul halka ödünler vermek zorunda kalır, köle olarak satılmış çocuklar azat edilir ve bazı asiler için af çıkarılır. Büyük toprak sahiplerine ait olan ekilebilir olan toprakların bir bölümü köylülere dağıtılır. Kölelik yumuşar, sömürü yöntemleri hafifletildiği için ekonomide yeni bir gelişme başlar.
Bu isyan yeni bir düzen kuracak siyasi bir ufuktan yoksun olsa da Han hanedanlığının restorasyonun da kilit bir rol oynayarak Çin tarihinde yeni bir dönemin başlamasına neden olur. Fakat durumlar yeniden düzelince yönetici sınıflar yoksul köylülere verdiği ödünden vazgeçerler.
Toprakların bir araya toplanma süreci dağıtılır, güçlü sülaleler köleleşmiş köylüler tarafından işlenen yüzlerce bin mu’luk topraklara tekrar sahip çıkıyor, buna karşı çıkan yoksul halkın toprağını geri almaya kalkıyor, sulama şebekeleri yıkılıyordu. Devlet örgütü çöküyor yoksul köylü sınıfı yıkılıyordu.
Bu yıkım tarihte sarı sarıklılar denilen büyük bir yoksul halk ve köle isyanına dönüşüyordu.
TAO’cu vaiz Çang-Kio önderliğindeki “SARI KÜLAHLILAR” isyanı
184 yılında Şang-tung eyaletinde başlayan bu ayaklanma ‘’kırmızı kaşlıların’’ ayaklanmasına hiç benzemiyordu. Bu isyan önderlerin halka amaçlarını uzun uzun açıklamasından sonra başlıyordu. Önceden müfrezeler kuruluyor, saldırı günü belirleniyordu. Ayaklanma Tao’cu düşüncenin etkisi içindeydi.
Ayaklanmanın başında bulunan Tao’cu vaiz Çang-kio mevcut düzene gri gökyüzü adını veriyordu. Bu düzenin tamamen ortadan kalkmasını ve yeni bir haklı düzenin kurulması gerektiğini söylüyordu. Bu düzene de sarı gökyüzü krallığı adını veriyordu.
Büyük barışın ilkesi (‘’ta’i p’ing tao’’) gerçekleştiği zaman bu yeni düzen gelecekti. Ayaklanmanın planı içlerindeki bir hain tarafından ihbar edildiği için saldırı öne alınmak zorunda kalınmış olsa da yine de ayaklanma çabucak bütün ülkeye yayıldı. Asiler, köleleri serbest bırakıp zorba vergi memurlarını öldürdüler. Ele geçirdikleri değerli eşyaları kendi aralarında paylaştılar.
Bu ayaklanma yaklaşık çeyrek yüzyıl sürdü ve güçlükle bastırıldı, taocu vaizlerin önderliğindeki bu ayaklanma da başarıya ulaşamadı. Ancak, hanedanlığın sonunu getirende bu oldu.
____________________________________
Kaynakçalar:
- Wolfram Eberhard / Çin tarihi / Türk Tarih Kurumu yayınları 13. Seri no.3,1995
- Diakov V., Kovalev S./ İlk Çağ Tarihi 1-2 / Çev; Özdemir İnce, 4. Basım,2008
- Tanilli, Server / Yüzyılın Gerçeği ve Mirası (1) İlkçağ: Doğu, Yunan, Roma / Adam Yayınları, İstanbul
- Jean Suret-Canale, Eric Hobsbawm, Ernst Hoffmann, G.Lewin, Ferenç Tökey, Yevgeni Varga, Yuri Semenov, Nikola Kolesnitski, Vasili Struve, Ion Banu, Mauro Olmeda, Roger Bartra, Pierre Briant/İlk Sınıflı Toplumlar Asyagil Üretim Tarzı ve Doğu Despotizmi / Çev: Kenan Somer/ Birey ve Toplum Yayınları Teorik Sorunlar Dizisi: 5 / 1. Baskı, Mayıs 1985/ Ankara.
- William H. Mc Neill/ Dünya Tarihi / Çev. Alaeddin Şenel / İmge Yayınları 3. Baskı, 1994 / Ankara
- https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2014/03/01/hanedan-savaslarinin-golgesinde-cin-tarihinde-koylu-isyanlari/