Tanrı’ya Raporlar
Sevgisinden ve merhametinden şüphe duymadığım Tanrıma.
Sevgili Tanrım…
Bugün milattan sonra 29 Ekim 2010 Cuma…
Yağmurlu ve fırtınalı bir geceden notlar düşmeyi ve edebiyat yapmayı çok isterdim Tanrım. Ancak birileri çıkıp “insansız” uçaklarla insanları öldürürken rahat uyuyamadım. Pakistan’ın Afganistan sınırındaki Kuzey Veziristan’a insansız Amerikan uçaklarıyla düzenlenen iki füze saldırısında 7 kişi öldü. Daha kaç 7 kişi ölecek ve bu ölümler giderek sıradanlaşacak bilmiyorum Tanrım. Uçaklar ezerken insanları, sistem yeraltı kaynaklarını sömürmekten fazlasını yapmaya devam ediyor.
Uyum yasaları, görev süreleri, komuta kademeleri, karasuları, resepsiyonlar, referandumlar, bir numaralı isimler, alınan kararlar, üniversiteler, araştırmalar, raporlar ve durmadan insanlık suçu işlemek isteyenler. Bütün bir haftanın küresel gündeminden aklımda kalan kelimeler bunlar. Bir çığlık olup karışasım geliyor tüm kulaklara. Durun ey insanlar! Durun! Bir durun ve ne yaptığınıza bakın şu yeryüzüne.
Ah Tanrım, biz insanlara sunduğun yeryüzünün her tarafını çekiştiriyorlar. Yağmalıyorlar, talan ediyorlar, öldürüyorlar, uyuşturuyorlar ve yok ediyorlar. Kimse durup düşünmüyor geleceğe bırakacak miraslarının böylesi sorumsuzluklarla dolu olduğunu. İşte bu sorumsuzlar seni öne sürüyorlar Tanrım. Senin üzerinden “mülkiyet” adı altında hırsızlık yapıp yeryüzünü talan ediyorlar. Güçleri para, ruhsuz uçaklar ve demir yığınları. Ve beyinleri uyuşturulmuş insanlar topluluğuyla kalabalık ordular. Çok acımasızlar Tanrım, çok. Lanet olası petrol, elmas, madenler ve tüm yeraltı ekonomilerinin insanlığı ve doğayı nasıl öldürdüğüne şahit olmaya devam ediyoruz.
* * *
Dün memleketin dört bir yanında işçiler iş’te can verdi. Bursa ve Zonguldak’ta üç madenci daha girdikleri kuyulardan sağ çıkamadı. Siirt’te bir işçi dağdan düşen kayanın altında kalırken, Hatay’da da bir işçi kendi kazdığı kuyuya düşerek öldü. İşçilere kendi kuyularını kazdırıyorlar Tanrım. Çocukları için gelecek kurma hayali ve evlerine rızk taşıyan bu insanların mesleklerinin kaderinde bunlar yok. Ne madenciliğin ne de herhangi bir işin kaderinde ölmek yoktur. Ölüm tedbirsizliklerin sonucunda oluşan bir hadisedir. Ölüm bir tercih değildir. İşçilerimizin talihsiz ölümleri daha ne kadar sürecek? Bu ölümlerle bizi oyalamaktan ne zaman vazgeçecek bu kan içici sömürgenler! İnsanlığın kaynakları insanlığın hizmetine bu şekilde mi sunulacak? Çok kızgınım Tanrım, çok!
* * *
Tanrım, kaç zamandır raporlamak istediğim bir konuyu yazmak istiyorum. Almanya Başbakanı Merkel’e ülkesindeki Türkler için anadilde eğitim isteyen bir Başbakan nasıl olur da kendi ülkesinde yaşayan Kürtler için anadilde eğitim hakkını çok görür. Kimse kendisi için istediğini öteki için istemiyor Tanrım. Anadilini öğrenememiş bir Kürt olarak anadilde eğitim talebinin sonuna kadar arkasındayım, bunu daha iki buçuk yaşında olan yeğenim için istiyorum. Annesi Kürt babası Zaza olan bu çocuk, ailesinin zaten zar zor konuştuğu dilini okulunda her sabah “ne mutlu Türküm diyene” demeden öğrenmelidir. Bu talebim sadece Kürt halkı için değil anadilini öğrenememiş tüm halklar içindir.
Bu topraklarda doğmak bir tercih değildir. Türk, Kürt veya Boşnak olmak tercih değildir. Sırf bu topraklarda doğdu diye insanlara yıllarca dayatılan insanlık dışı çabaların canı cehenneme. Biz özgürlük istiyoruz. İnsanlık özgürlük istiyor. Ve biz, insanların dilleri, gelenekleri, örf-adetleri ve ananeleri yok edilmesin istiyoruz. Bu özgürlüğü yeryüzündeki tüm halklar için istiyoruz. Nerede doğarsa doğsun herkes için özgürlük. Ama içi boş bir özgürlük asla!
* * *
Merkezi Londra’da bulunan uluslararası düşünce kuruluşu Legatum Institute tarafından yapılan ve 110 ülkenin yer aldığı Refah Listesi’nde Türkiye 80. sırada yer aldı. Türkiye listede Cezayir’in altında, Guatemala’nın ise üzerinde bulunuyor. Legatum, listeyi, ekonomi, fırsat eşitliği ve girişimcilik, idare, eğitim, sağlık, kişisel ve ulusal güvenlik, kişisel özgürlük ve sosyal sermaye kriterleri üzerinden hazırladı. Türkiye’nin 95’i sırada yer aldığı kişisel özgürlük kategorisinde ise ifade özgürlüğü, kişisel özerklik, toplumun farklılıklara olumlu yaklaşımı ve hoşgörü gibi faktörler değerlendiriliyor.
Yani sonuç koca bir sıfır. Hükümetin sadece kendi penceresinden bakarak mevcut ve olası sorunları halletmeye kalkışması sanırım koca bir zaman kaybı. İnsani yöntemlerin gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun da yolu toplumu ortak noktalarda buluşturmaktan geçiyor. Ve yine bunun yolu halkın içerisine karışmaktan geçiyor. Bu liste ülkeyi ‘evet ve hayır’cılara bölenlere, üniversitelere sivil polis yerleştirenlere, işçileri bile bile ölüme gönderenlere, yoksulluğu görmeyip araştırmaya kalkanlara bir cevap niteliği taşımaktadır.
Yoksulluğun ve yoksulluğun neden olduğu sosyal sorunların belirlenerek, çözüm önerilerinin tespiti için Meclis Araştırması açılmasını isteyenlere geçen ayın açlık sınırına ve yoksulluk sınırına bakmaları gerektiğini biz mi öğreteceğiz? Bütün rakamlar ortadayken hala neyi araştıracaklar anlamıyorum Tanrım. Babalar evlerine emekleri sömürülmeden ekmek götürmeyi ne zaman başaracak!
Kütahya’da bir grup üniversite öğrencisi, “Özgür ve Güvenli Üniversite” çalışması kapsamında üniversite yerleşkelerinde sivil polislere yer tahsis edilmesini istediğini iddia ettikleri Yüksek Öğretim Kurulu’nu protesto etti. Neredeyse her üniversitenin önünde bir otobüs dolusu çevik kuvvet, içeride sivil polisler, e bu çocuklar düşüncelerini özgürce savunamayacaklar mı? Üniversitelerin tıpkı üzerinde yaşanılan toprak parçası kadar bağımsız ve özgür olması gerekmez mi?
* * *
Kısa.. Kısa..
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi toplu taşıma ücretlerine yüzde 10 oranında artış yapıldı.
– Seçim öncesi kamuya ait olan tüm borçların neredeyse tümü yeniden yapılandırılıyor!
– 100’ü aşkın gündür, işten atıldığı Paşabahçe Devlet Hastanesi’nin bahçesindeki çadırda direnişte olan temizlik işçisi Türkan Albayrak, açlık grevine başladığını duyurdu.
– Haftalardır protestolara neden olan ve emeklilik yaşının yükseltilmesini öngören tasarı onaylanınca, Fransızlar tekrar sokağa döküldü.
– İngiltere’de kamusal kesintilere karşı yapılan eylemler devam ediyor. Protestocular Londra’da Hackney Belediyesi önünde, “Siz keseceksiniz, biz savaşacağız” diye haykırdı. Not: Hackney bölgesi ezilenlerin daha fazla ezildiği bir bölgedir.
* * *
Sorular sormak istiyorum Tanrım. Kendime ve yeryüzünde yaşayan tüm insanlara sorular sormak istiyorum. Sorduğum soruların bendeki karşılığı kadar, bu sorulara muhatap olanlarda da karşılık bulmasını istiyorum. Neden bu rapor üzerinde yaşadığımız yeryüzünü cennetleştirmek için çalışanların haberleri ile değilde hep cehennemin yansımalarıyla dolu? Neden özgürlük isteklerimizin karşılık bulamadığını sadece azınlıkta olanlar anlıyor? Neden öteki için yaşamayı dert etmeyen insanlar çoğunlukta? Neden komşum tok iken ben açım? Neden sokaklardan geçerken bana sırf yoksul olduğum için öcü gibi davranıyorlar? Neden emekleri hergün asgari ücret saçmalığıyla ziyan edilen babalar kaderciliğe kurban gidiyor? Neden işçilerin ölümü kadere bağlanıyor? Yeryüzü hala her insana yetecekken, hala çok geç değilken, neden dönülmüyor yanlışlardan neden?
29 Ekim 2010
İstanbul
