L. Doğan Tılıç
Türkiye siyaseti ile memlekette olanlar ve olacaklar açısından son birkaç günün en önemli iki olayı sevgili Sırrı’ya suikast girişimi ve CHP lideri Özel’e atılan tokattır. Her ikisinin de “organize iş” olduğuna dair en küçük bir kuşku yok.
Organize edenler konusunda herkesin aklında bir şeyler/birileri vardır. Ancak, Özel de söyledi, şimdi bunlar iktidarın sırtında yük ve kafalarda en küçük bir soru işareti dahi bırakmayacak şekilde aydınlatılmazsa, o yük her dakika ağırlaşarak orada duracak.
Nietzsche’nin 1888 tarihli Putların Alacakaranlığı eserinin Özdeyişler ve Oklar başlığını taşıyan 1. Bölüm’ündeki, dünyanın hemen her dilinde çokça kullanılan (Aus der Kriegsschule des Lebens: Was mich nicht umbringt, macht mich stärker.) “Hayatın savaş okulundan: Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir” özdeyişi kısmen doğrudur.
Kısmen; çünkü sizi öldürmeyen şeyi doğru teşhis edemez ve ona doğru tepkiyi veremezseniz, boşuna güçlenmeyi beklemeyin, o an ölmeseniz de yavaş yavaş ölürsünüz.
Otopark görevlisinin arabasının altından gelen sesi fark eden dikkati olmasaydı, belki Sırrı’nın adı da faili meçhul cinayetler listesine yazılacaktı ve ne yazık ki onun artık şahsen güçlenme şansı yok. Ancak, ne Sırrı’ya yönelik suikast girişimi ne de Özel’e atılan tokat onlara yazılmış kişisel/özel bir mektuptu.
Özgür Özel, bir evlat katilinin kurulmuş eliyle kendisine teslim edilen mektubun, ona değil sokakta otokrasiye kafa tutan herkese yazılmış olduğunu; “Sokaktan çekilin, evinizde oturun” mesajı verildiğini söylerken teşhisi çok doğru koydu. O mektuba cevaben; bir adım bile geri atılmayacağını, sokakta ve meydanlarda olunacağını söylerken de doğru tepkiyi veriyor.
İşte bu durumda Nietzsche haklı çıkar: Bizi öldürmeyen şey güçlendirir!
Biz, yani otokrasiyle karşı çıkan ve bir parlamenter sistemde birbirleriyle eşit ve adil koşullarda rekabet etmek isteyen her düşünce ve inançtan tüm muhalefet; bir gökkuşağı uyumuyla sokakta olduğumuz sürece daha da güçlendiğimizi, bizi korkutmaya çalışanları daha çok korkuttuğumuzu, asıl bizi bölmek isteyenlerin bölünüp parçaladığını ve mutlaka başardığımızı göreceğiz.
Tarih, saldırılara uğramış birçok muhalefet liderinin, doğru tepkiyle bunları daha geniş halk desteğine ve güce dönüştürmesinin örnekleriyle dolu.
Bir saldırıyı güce dönüştürmenin yolu ona verdiğiniz yanıtta yatar. Hedef alınarak “kurban” edilmek istenenin yanıtı ahlaki ve cesursa, yüzünüze inen tokadın acısını bir siyasal enerjiye dönüştürebilmişseniz, insanlarda “bu saldırı aslında hepimize” duygusu yaratılmışsa, halkın haklı bir amaç için yürüdüğünüz ve asla geri adım atmayacağınız inancını pekiştirebilmişseniz işte o zaman korksun sizi korkutmaya çalışanlar!
İşin sırrı; bir ortak anlatıyı ve hikâyeyi sahiplenip büyütmekte: Asla bir suikast ya da tokat korkusu yaşamadan konuşacağımız, her birimizin eşit ve özgür vatandaşlar olarak yaşayacağı, adaletin üzerine hiçbir gölgenin düşmeyeceği ve siyasetin sadece adil bir yarış olacağı bir ülke istiyoruz!
Bu ortak talebin üzerine, asla bir kişisel ya da örgütsel hırsı çıkarmayacak, gölgesini düşürmeyeceğiz!
Mutlaka saldırılar olacak. Ancak o saldırıları ve acıyı ortak kimliğe dönüştüreceğiz. Biri gözaltına alındığında, tutuklandığında, susturulduğunda hepimiz o olacağız.
BirGün’ün dünkü manşetinde dendiği gibi; Korkuyorlar Saldırıyorlar!
Saldıracaklar! Biz de, onu incitirsen beni de incitirsin, hepimizi incitirsin duygusunu içselleştirip eylemlerimize yansıtacağız. Böyle yaptığımızda, bizi öldürmeyen şey güçlendirecek!
Not: Yazını girişinde “son birkaç günün en önemli iki olayı” diye sevgili Sırrı’ya suikast girişimi ile Özel’e atılan tokatı anmıştım. Yazımı gönderdikten sonra, üçüncü önemli olay olarak PKK’nin kongresini topladığı haberi geldi. Önümüzdeki günlerde bu üçüncü olayı da çok konuşacağız.