İranlı şair Füruğ Ferruhzad, “Suyun yaradılışına hayranım. Eğer kirliliklerle karşılaşırsa, onu temizler,” diyor.
Su, hem fiziksel hem de ruhsal arınmanın bir simgesidir. İnsanın da tıpkı su gibi, etrafındaki kirliliklere karşı bir temizleyici olması gerekir. Mahatma Gandhi’nin dediği gibi, “Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol.” Eğer bir ortamda kötülük varsa, onu iyilikle temizlemek bizim elimizdedir. Bu bağlamda, suyun birikimi ve akışı, insanın hayatındaki zorluklara karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini gösterir. Zira su, engellerle karşılaştığında ya da kirlenip bulanıklaştığında, kendini yeniden arındırma yoluna gider. Aynı şekilde, insan da yaşadığı zorluklar karşısında pes etmemeli, kendini sürekli yenilemeli ve arındırmalıdır.
Tarih ve Su Gibi Arındırıcı İnsanlar
Tarih, su gibi arındırıcı olan insanların hikâyeleriyle doludur. Martin Luther King, ırkçılığın kirli sularını adaletle temizlemeye çalıştı. Hâlâ yankılanan şu sözleri, su gibi akışkan bir güce işaret eder: “Karanlık karanlığı defedemez; bunu yalnızca ışık yapabilir. Nefret nefreti bitiremez; bunu yalnızca sevgi yapabilir.” Bu sözler, yalnızca geçmişteki bir mücadeleyi değil, günümüzde de bizim üzerimize düşen sorumlulukları hatırlatmaktadır. İnsanlık ışığında bir görevimiz varsa, bu, çevremizdeki kötülükleri temizlemek ve adaletin berrak sularını yaymaktır. Belki de her birey, kendi çevresinde küçük ama etkili adımlar atarak, bu arınma sürecine katkıda bulunabilir.
Su ve Denge
Su, dengenin bir temsilcisidir. “Eğer ateşle temas ederse, onu söndürür. Eğer un ile kucaklaşırsa, onu pişmeye hazır hâle getirir.” İnsan da tıpkı su gibi, hayatın farklı koşullarına göre şekillenebilmelidir. Bu denge, hayatta karşılaştığımız her tür durumdan en iyi şekilde yararlanmayı gerektirir. Bir yerde yıkıcı bir ateşi söndürmeli, bir başka yerde yaratıcı bir sürecin parçası olmalıdır. Hayatımızda, bu dengeyi sağlamak için içsel bir huzur bulmamız ve duygusal zekamızı geliştirmemiz önemlidir. Duygularımızı tanımak ve yönetmek, hem kendimize hem de çevremizdekilere fayda sağlayacaktır.
Dengeyi Sağlama Yolları
Bunu kendi hayatlarımızda nasıl gerçekleştirebiliriz? Belki de bu, bazen öfkeyle yaklaşan bir insana sükûnetle cevap vermekle başlar. Celâleddîn-i Rûmî’nin dediği gibi: “Cevapların en güzeli susmaktır.” Bazen de bir dostun heyecanını desteklemek, onun hayallerine katkıda bulunmakla mümkündür. Bu tür eylemler, insanın hem kendini hem de çevresini olumlu yönde etkilemesini sağlar. İnsan, hem ateşi yatıştırmalı hem de yaratıcı süreçlere katkıda bulunmalıdır. Denge, sadece dışsal koşullarda değil, içsel huzurumuzda da sağlanmalıdır. Kendimizi, bazen durup düşünerek, bazen de başkalarına yardımcı olarak yeniden şekillendirmeliyiz.
Su ve Gökkuşağı: Birlikte Var Olmanın Güzelliği
“Eğer güneşle birleşirse, gökkuşağı oluşur,” diyor Füruğ. Gökkuşağı, bir araya gelen farklı unsurların uyumunu temsil eder. İnsanlar da, tıpkı su ve güneş gibi bir araya geldiklerinde, güzellikler yaratabilir. Farklılıklara rağmen uyum içinde çalışmak, insanlığın en büyük başarısıdır. Bu noktada, çeşitlilik ve bir arada yaşama kültürü, toplumların gelişimi için hayati öneme sahiptir. Her birey, kendi renklerini ortaya koyarken, bir başkasıyla birleşerek daha büyük bir güzellik yaratabilir.
Farklılıkların Gücü ve Birliktelik
Dostluklar, aşklar ve topluluklar, birer gökkuşağıdır. Nelson Mandela, Güney Afrika’nın farklı etnik gruplarını birleştiren bir lider olarak, gökkuşağı ulusu fikrini geliştirmiştir. Mandela’nın dediği gibi, “Kimse başka bir insandan nefret ederek doğmaz. Nefret öğrenilirse, sevgi de öğretilebilir.” Sevgi ve uyum, insanlığın gökkuşağını inşa etmenin temel taşlarıdır. Bu, yalnızca bireyler arasında değil, toplumlar ve kültürler arasında da geçerlidir. Birlikte var olmanın güzelliği, farklılıklarımızı kucaklamakta ve bu farklılıklar üzerinden ortak bir dil bulmakta yatar.
Su Gibi Olmanın Anlamı
Celâleddîn-i Rûmî’nın dediği gibi, “Su gibi aziz ol.” Bu azizlik, yalnızca bir erdem değil, bir yaşam felsefesidir. Tıpkı su gibi besleyici, arındırıcı ve dönüştürücü olmak, insan olmanın özüdür. Füruğ Ferruhzad’ın su metaforu bize şunu hatırlatır: İnsan, başkalarıyla etkileşimde var olur. Birbirimize dokunduğumuzda, destek olduğumuzda ve sevgiyle bir araya geldiğimizde, hayat bir anlam kazanır. Bu, yalnızca bireysel bir çaba değil, kolektif bir sorumluluktur.
Su Gibi Olmanın İhtiyacı
Su gibi olmak, çevremize hayat vermek demektir. Ve belki de, hayatımız boyunca en büyük çabamız, karşımıza çıkan insanlara bir damla su kadar bile olsa, fayda sağlayabilmektir. O hâlde, birlikte olmanın değerini bilelim. Kalbimizi tomurcuklandıran, bizi arındıran, gökkuşağımız olan insanlara sımsıkı sarılalım. Çünkü hayat, ancak bu şekilde su gibi aziz olur. Su gibi akışkan, besleyici ve dönüştürücü olduğumuzda, hem kendimize hem de çevremizdekilere ışık tutabiliriz.
Sonuç olarak, suyun özünde yatan derin anlamları hayatımıza entegre ederek, daha iyi bir dünya için birlikte çaba göstermeliyiz.