Dün televizyondan, “Terör eylemlerine sosyal medyadan takip dönemi başlıyor” başlığıyla verilen bir haber duydum ve “ne oluyoruz” diye şaşırdım kaldım!
Habere göre, İçişleri Bakanlığı emniyet müdürlüklerine gönderdiği genelgede, göstericilerin birçok eylemi, sosyal medya üzerinden örgütlediği belirtilmekte; terör örgütlerinin ‘gösteri, yürüyüş ve basın açıklamalarını istismar ettiği ve propaganda kampanyasına dönüştürdüğü’ bildirilmekte ve bu haberleşme araçlarının izlenerek toplanma yerlerinin önceden belirlenmesi istenmektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşünün ‘propagandaya dönüştürmek’ dışında ne hedefi olabilir? Genelge devam ediyor:
“Terör örgütü üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazı ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniforma giyilmesi yasalarca suç sayılmaktadır.”
Toplantı düzenleyenlerin ‘Terör örgütü’ olduğu nereden belli olacak acaba?
Suç sayılan bayrak, resim, afiş gibi malzemenin alanlara sokulmasını önlemek amacıyla aramaların ‘titizlikle yapılması’ istenen genelgede, önlemlere karşın ‘materyallerin açıldığı ve gösterildiğinde’, faillerin olay sonrası yakalanıp yargıya teslim edilmeleri talimatı yer almaktadır.
Gösteride, basın bildirisi okunmasının, afiş gösterilmesinin suç sayılması nasıl bir anlayıştır anladınız mı?
Bu özetten sonra, yazımın sonunda varacağım yeri hemen buraya koymak istiyorum: İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hemen, ama hiç gecikmeden hemen, bugün bu genelgeyi geri almalıdır ya da geri almak anlamına gelecek yeni bir genelge yayımlamalıdır.
Bu genelgede yazılanlar, demokratik bir ülkede, güvenlikten sorumlu bir bakanın görüşleri olamaz.
Sayın İçişleri Bakanı’nın, toplantı ve gösteri hakkından, ifade özgürlüğünden, örgütlenme özgürlüğünden haberi yok mudur?
Bu özgürlüklerin hiçbiri, değiştirmek ve tarihe gömmek istediğimiz anayasada bile, önceden izin almaya bağlı olmadan kullanılacak insan haklarıdır.
Ne demek istiyor Sayın Şahin?
Polis veya jandarma gösteri yapanları engellemek değil, bu hakların kullanılmasına yardımcı olmakla, kolaylaştırmakla, gösteriye engel olmak isteyenler bulunursa onları uzaklaştırmakla görevlidir. Yoksa güvenlik neye vardır?
Gösteri ya da yürüyüşün önceden hazırlanması kadar; hangi amaçla ve nerede ne zaman toplanılacağının her türlü araçla yaygınlaştırılmasından doğal ne olabilir?
Sayın Şahin herhalde biliyordur; gösteri yürüyüşüyle, cenaze töreni farklıdır. Birinde her türlü ‘materyalle’ gösteri, coşku, yüksek ses; diğerinde saygı ve sessizlik hâkimdir.
Ben gençliğimde de, yürüyüşlere, mitinglere katılan, yürüyen, söylenenlerle coşan bir kişi değildim; kalabalığın bir kenarında veya yürüyüşün arkasında kalarak birçok toplantıya katılmış; hatta organizasyona da yardımcı olmuşumdur ama alışkanlığıma uymamasına karşın, pankart, afiş, müzik ve diğer gösteri unsurlarıyla politika yapmanın ‘suç’ sayılmasının düşünülmesini kabul edemiyorum.
Yayımlanan genelgedeki anlayış sürerse, haberleşme kanallarının kontrol altına alınmasına kadar gidilecektir.
Hükümetin İçişleri Bakanı’yla aynı kanıyı paylaştığına inanamıyorum.
Genelgenin ne kadar tehlikeli kullanılacağının düşünülmemiş olması ne kadar hazindir?
60 yıldan sonra bu genelgeyle karşılaşmış olmak azap vericidir. Bütün Ak Partilere seslenmek istiyorum:
Bu genelge hemen kaldırılmalıdır; kalkmazsa, insan haklarına saygılı herkes, ‘suçlu’ sayılmak için toplantılara katılacak; yürüyecek, bağıracaktır!
Tahran Erdem/ Radikal