Meltem CAN
Son yıllarda sosyal medya, toplumsal ilişkilerin, kimliklerin, toplumsal cinsiyet normlarının ve iktidar ilişkilerinin yeniden üretildiği mekânlar haline geldi. Özellikle kadın bedeni, bu dijital alanlarda sıklıkla görselleştirilen, performatif biçimlerde sunulan ve ekonomik değer taşıyan estetik bir “meta”ya dönüştü.
Bu metalaşma süreci, neoliberal kapitalist sistem ile patriyarkal düzenin kesişiminde ortaya çıkıyor. Kadınlar, sosyal medya algoritmaları tarafından teşvik edilen içerik türlerine uyum sağlamak adına bedenlerini belirli kalıplar içinde sunmaya yönlendiriliyor, bu süreç ise çoğu zaman “özgür ifade” veya “kendini gerçekleştirme” gibi söylemlerle meşrulaştırılıyor. Oysa sosyal medya algoritmaları, beğeni, takipçi sayısı ve reklam gelirleri üzerinden ölçülen görünürlük pratikleri, kapitalist piyasa mantığına göre ölçülen dijital değerlerdir ve kadınları, kimliklerini fiziksel estetik üzerinden inşa etmeye zorlar. Bu durum, kadınların özneleşmesini engelleyen ve onları pasif tüketim nesnelerine indirgemeye eğilimli bir yapı oluşturur. Bu yapıda, önce ideal bir kadın bedeni algısı oluşturuluyor, ardından bu bedenler estetik ve cinsellik ekseninde dolaşıma sokularak bir pazarlama aracına dönüştürülüyor.
Bu süreç, aynı zamanda kadınların sosyal medyadaki temsillerinin büyük ölçüde homojen bir güzellik standardı çerçevesinde sunulmasına neden oluyor. Böylece farklı beden türleri, yaşları, etnik kökenler ve cinsel kimlikler görünmezleşiyor. Bu durum, kadınların kendilik değerini sosyal medyanın dayattığı “mükemmel kadın” normları üzerinden sorgulamalarına neden olmakta, bu da yalnızca fiziksel bir baskı üretmekle kalmamakta, aynı zamanda özgüven sorunlarını ve toplumsal dışlanmayı da derinleştirmektedir.
Kadınların dijital mecralardaki görünürlüğü, kimi zaman kültürel tanınma veya dijital öznellik biçiminde sunulsa da, bu görünürlüğün ekonomik getirisi çoğunlukla platform sahipleri, reklam şirketleri ve büyük sermaye grupları tarafından elde ediliyor. Bu bağlamda kadın, neoliberal sistem içinde yalnızca bedeninin pazarlanabilirliği ölçüsünde varlık kazanıyor ve sömürü ilişkilerinin bir parçası haline geliyor.
Bu çok katmanlı yapı, yalnızca bireysel farkındalıkla dönüştürülemez. Eğitim politikalarının güçlendirilmesi, medya okuryazarlığı programlarının yaygınlaştırılması, dijital platformların regülasyonları gibi stratejiler daha çoğulcu, kapsayıcı ve eleştirel bir dijital kültürün inşasına katkı sağlayabilir.