Şizoid Kişilik Bozukluğu, sosyal ilişkilere ilgi eksikliği, yalnız ve korunaklı yaşam tarzına eğilim, gizlilik, duygusal soğukluk, mesafe ve ilgisizlik ile karakterize bir kişilik bozukluğudur. Semptomlar tipik olarak geç çocukluk veya ergenlik döneminde başlar. Etkilenen bireyler başkalarıyla yakın ilişki kuramayabilir ve aynı zamanda zengin ve ayrıntılı ancak içsel bir fantezi dünyasına sahip olabilirler.
Psikolojide fantezi, insan beyninin özelliklerinden biri olan hayal gücü yetisiyle mümkün olan, net bir zihinsel görüntüyle ifade edilen geniş çaplı zihinsel deneyimlere verilen isimdir. Fanteziler, mutlak olarak imkansız olan senaryolarla ilişkilidir. Nancy McWilliams’ın 2011 yılında gözlediği üzere, şizoid bireylerin en heyecan verici yeteneği, yaratıcılıklarıdır ve bu yaratıcılık, genellikle kendini fanteziler şeklinde gösterir.
Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişilerin diğer yaygın özellikleri arasında şunlar bulunur:
- Doğallıktan uzak konuşma,
- Çoğu etkinlikten zevk alamama,
- Yaşamın bir parçası değil de bir “gözlemci” olduğunu hissetme,
- Başkalarının duygusal beklentilerine tahammül edememe,
- Övgü veya eleştiriye karşı bariz kayıtsızlık,
- Bir dereceye kadar aseksüellik ve kendine özgü ahlaki veya politik inançlar.
Şizoid Kişilik Bozukluğu’nun nedeni belirsizdir, ancak diğer A kümesi kişilik bozuklukları (Şizotipal Kişilik Bozukluğu gibi) ve şizofreni ile arasında bazı bağlantılar ve paylaşılan genetik risk olduğuna dair bazı kanıtlar vardır. Bu nedenle Şizoid Kişilik Bozukluğu, “şizofreni-benzeri bir kişilik bozukluğu” olarak kabul edilir. Klinik gözlem ile teşhis edilir ve diğer zihinsel bozukluklardan veya durumlardan (bazen örtüşebileceği Otizm Spektrum Bozukluğu gibi) ayırt etmek çok zor olabilir.
Bozukluk için psikoterapötik ve farmakolojik tedavilerin etkinliği henüz deneysel ve sistematik olarak araştırılmamıştır. Bunun nedeni büyük ölçüde Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişilerin durumları için nadiren tedavi aramalarıdır. Genel olarak, ortaya çıkan akut bozuklukların (örneğin, depresyon) kısa süreli tedavisi dışında Şizoid Kişilik Bozukluğu’nu ilaçlarla tedavi etmek genel bir uygulama değildir. Bilişsel davranışçı terapi gibi konuşma terapileri etkili olmayabilir, çünkü Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler terapistle iyi bir çalışma ilişkisi kurmakta zorlanabilirler.
İntihar, şizoid bireyler için sürekli bir zihinsel tema olabilir, ancak bunu gerçekten denemeleri pek olası değildir. Bununla birlikte, Şizoid Kişilik Bozukluğu’nun bazı semptomları (örneğin, yalnız yaşam tarzı ve duygusal uzaklaşma), ciddi intihar davranışı için genel risk faktörleri olarak belirtilmiştir.
Belirti ve Semptomlar
Şizoid Kişilik Bozukluğu olan insanlar genellikle uzak, soğuk ve kayıtsızdır; bu da kişilerarası zorluklara neden olur. Teşhis konulan çoğu kişi, kişisel ilişkiler kurmada veya duygularını anlamlı bir şekilde ifade etmede sorun yaşar. Olumsuz durumlar karşısında pasif kalabilirler. Diğer insanlarla iletişimleri kayıtsız ve kısa olabilir. Şizoid kişilik tipleri, genellikle sosyal durumlarda kendi eylemlerinin etkisini değerlendirme yeteneğinden yoksundur.
Şizoid Kişilik Bozukluğu olan bir kişi, kişisel alanı ihlal edildiğinde boğulmuş hissedebilir ve bu duygudan kaçınmak için harekete geçebilir. Şizoid Kişilik Bozukluğu olan insanlar, partnerlerinin onlardan çok az duygusal veya samimi talepte bulunduğu ve sosyal nezaket beklemediği ilişkilerde en mutlu olma eğilimindedir.
Kaçınmak istedikleri ille de insanlar olmak zorunda değildir; olumlu ya da olumsuz duygusal beklentiler, duygusal yakınlık ve kendini açmadır. Bu nedenle, duygusal yakınlığa ihtiyaç olmadığı sürece, Şizoid Kişilik Bozukluğu olan bireylerin başkalarıyla entelektüel, fiziksel, ailevi, mesleki veya eğlenceye dayalı faaliyetlere dayalı ilişkiler kurmaları mümkündür.
Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişilerin kayıtsız ve duygularından habersiz olduklarına dair bir inanç olsa da, gerçekte birçoğu, diğer insanlardan farklı olduklarının bilincindedir ve bunu kabul ederler. Tedavi gören bazı şizoid bireyler, bir kabuğun içinde yaşıyormuş gibi hissettiklerini ya da “hayatın, yanlarından geçip gittiğini” belirtir. Kendilerini bir nevi “otobüsü kaçırmış” olarak görürler ve hayatı uzaktan gözlemlediklerinden bahsederler.
Amerikalı psikiyatrist Aaron Beck ve meslektaşları, Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişilerin uzak yaşam tarzlarıyla rahat göründüğünü ve kendilerini çevrelerindeki dünyaya katılan bireylerden ziyade “gözlemciler” olarak gördüklerini bildiriyor. Ancak araştırmacılar, şizoid bireylerin birçoğunun, sıradan insanların farklı hayatlarıyla karşılaştıklarında, özellikle de ilişkilere odaklanan kitaplar okuduklarında veya filmler izlediklerinde, kendilerini sosyal olarak anormal (hatta “kusurlu”) olarak gördüklerini belirtiyorlar. Şizoid bireyler, gerçek bir yakınlık özlemi duymasalar bile, hayata “dışarıdan bakmaktan” bıkabilirler. Bu duygular depresyona veya duyarsızlaşmaya yol açabilir. Bu olduğunda, şizoid insanlar genellikle hayatı, “bir robot gibi” veya “bir rüyada gibi” yaşadıkları hissini yaşarlar.
Bazı uzmanlara göre, Şizoid Kişilik Bozukluğu olan insanlar, gizli bir üstünlük duygusuna sahip olabilir ve diğer insanların görüşlerine bağımlı olmayabilir. Bu, “kıskançlık yüklü” ve başkalarını yok etme veya aşağılama arzusuyla tanımlanan Narsisistik Kişilik Bozukluğu‘nda görülen büyüklenmecilikten çok farklıdır. Ek olarak, şizoidler, sosyal doğrulama elde etmek için kendi yollarından çıkmazlar. Narsisist bireylerin aksine şizoidler, istenmeyen ilgiden veya fikirlerinin ve düşüncelerinin insanlar tarafından sahiplenildiği hissinden kaçınmak için genellikle fikirlerini özel tutar.
İlişkili Şizotipal Kişilik Bozukluğu ve şizofreninin yaratıcı düşünme ile bağları olduğu bildirilmekte ve Şizoid Kişilik Bozukluğu’nun içsel fantezi yönünün de bu düşünceyi yansıtabileceği tahmin edilmektedir. Alternatif olarak, şizoid semptomları olan kişilerin matematik, fizik, ekonomi vb. dahil olmak üzere bilime ve teorik bilgi alanlarına özellikle büyük bir katkısı olmuştur. Bununla birlikte, Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler semptomları nedeniyle birçok pratik aktivitede çaresizdir.
Gizli Şizoidler
Birçok şizoid birey, şizoid kişiliğin DSM-5 ve ICD-10 tanımlarında vurgulanan gözlemlenebilir özelliğiyle çelişen, ilgi çekici, etkileşimli bir kişilik sergiler. İngiliz psikolog Henry James Samuel Guntrip (Klein, Fairbairn ve Winnicott’un fikirlerini kullanarak) bu bireyleri, sosyal olarak ulaşılabilir, meraklı, ilgili ve alakalı etkileşimlerle hareket eden, ancak duygusal olarak geri çekilmiş ve iç dünyanın güvenliği içinde tecrit edilmiş halde kalan, “gizli şizoidler” olarak sınıflandırır.
Avusturyalı-İngiliz yazar ve psikanalist Melanie Klein, “klasik” bir Şizoid Kişilik Bozukluğu ile aynı sıklıkta meydana gelen “gizli” bir Şizoid Kişilik Bozukluğu arasındaki ayrımı belirtir: Hastanın dış dünyayla savunmacı, telafi edici etkileşiminin bir sonucu olarak şizoid kişiyi yanlış tanımlamaması gerektiği konusunda uyarır ve duygusal yakınlığın şizoid reddinin ve nesnel gerçeğin tercihinin varlığını tespit etmek için kişiye öznel deneyiminin ne olduğunu sormasını önerir.
Şizoid kişilikte duygusal katılımın dış görünüşünün arkasına “gizli” olduğu fikri, İskoç psikiyatrist Ronald Fairbairn‘in 1940’lı yıllarda şizoid bireyin çok fazla duygu ifade edebildiği ve etkileyici görünen sosyal temaslar kurabildiği ancak gerçekte hiçbir şey vermediği ve hiçbir şey kaybetmediği “şizoid teşhircilik” (İng: “schizoid exhibitionism”) tanımından beri süregelmektedir. Fairbairn’e göre şizoidler, “bir rol oynadıkları” için kişilikleri söz konusu değildir. Fairbairn’e göre kişi, oynadığı rolü sahiplenmez ve şizoid birey kişiliğini bozulmadan ve uzlaşmadan muaf tutmaya çalışır. Şizoidin sahte kişiliği, bir uyum biçimi olarak, etraflarındakilerin normal veya iyi davranış olarak tanımladıkları şeylere dayanır.
Kişilik Özellikleri
İlişkiler
Fairbairn, şizoidlerin ilişkilerini bozan davranışların, nefretten çok sevgi olduğuna dair temel inancına dikkat çekmiştir. İhtiyaçlarının diğerini zayıflatacağından ve tüketeceğinden korkan şizoid bireyler, bu ihtiyaçları reddederler ve bunun yerine diğerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelirler. Girdikleri herhangi bir ilişkide, elde edilen net sonuç ego kaybıdır ve sonunda varoluşsal bir paniği başlatır. Aşk, istenmeyen zorunluluk, zulüm ve yutulma ile eş tutulduğundan, şizoid bunun yerine kendi nesnelerini seçer, diğerinin sevgisi tarafından tüketilmemek için kendini sevgiyle tüketir. Şizoid bireyin aşka karşı olumsuzluğu, inatçılığı ve isteksizliği bu korkulardan kaynaklanır. Aşkı birleşme, kontrol ve zulümle eşitlediği için şizoid bir birey, sevdiği şeyden nefret etmelidir.
Şizoidin temel çatışması, ilişkiye duyduğu muazzam özlem ile ilişkilerden derin korkusu ve kaçınması arasındadır. Şizoid dışa dönük, mesafeli, birkaç yakın arkadaşa sahip, başkalarının duygularına karşı duyarsız ve yakınlıktan korkarken, gizliden gizliye son derece duyarlı, başkaları hakkında derinden meraklı, aşka aç, başkalarının kendiliğindenliğini kıskanan ve başkalarıyla meşgul olmaya yoğun bir şekilde muhtaç biridir.