Normalde hastaları iyileştirme yeri olan ‘hastane’yi özelleştirip ‘işletme’ye çevirirseniz, ‘sistem’ böyle döndürülürse başka ne olabilirdi ki? Sadece yeni doğmuş bebeklerin hayatları değil söz konusu olan, ya da kötü kalpli insanların bir araya gelerek işledikleri ‘suçlar’ değil duyduklarımız. Ülkeye, halka, hastaya, mazluma reva görülen ‘sistem’ bu…
Başımızdaki bütün kötülüklerin, ‘artık bu kadar da olmaz’ dedirten zalimliklerin kaynağını ‘kötü insan’dan bilen, ona kızıp öfkelenen, ‘bunların temizlenmesini’ isteyenlerin akıllarını yerinden oynatıyor ünlü davaların sanıkları hep!
“Devlete, millete ne kadar bağlı olduklarını”, zaten de bu yüzden “hedef alındıklarını” anlatıyor uyuşturucu kaçakçıları, dolandırıcılar, saadet zinciri baronları, kara para ağaları, tetikçiler, çeteciler, insan tacirleri, kadına ve çocuğa saldıranlar…
Sonuncu örneği dün dinledik. ‘Yenidoğan çetesi’ diye anılan ve sağlıkta özelleştirmenin eseri olan en yeni karabasanın baş aktörü Fırat Sarı konuşmaya başladı.
Hem de ne konuşma!
***
Hafta boyu devam eden yargılamayı Osman Çaklı ve Can Bursalı arkadaşlarımız takip etti. İddianameye giren ve girmeyen suçlamalar konuşuldukça ortaya dökülenler aslında bir ‘çete’ organizasyonunun çok ötesinde bir ‘sistem’ inşa edilmiş olduğunu gösteriyor. Eski sağlık (sonra da çalışma) bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun hastanesi dahil onca özel hastanenin, yani devletin her kademesinden izinli, onaylı, destekli işletilen ve üstelik ‘sağlık’ gibi bir alanda çalışan kurumların bebek ölümleri ile kamuyu nasıl soyduklarına dair iddiaların anlatımları… Normalde hastaları iyileştirme yeri olan ‘hastane’yi özelleştirip ‘işletme’ye çevirirseniz, ‘sistem’ böyle döndürülürse başka ne olabilirdi ki?
Sadece yeni doğmuş bebeklerin hayatları değil söz konusu olan, ya da kötü kalpli insanların bir araya gelerek işledikleri ‘suçlar’ değil duyduklarımız.
Ülkeye, halka, hastaya, mazluma reva görülen ‘sistem’ bu…
***
İşte Fırat Sarı’nın dün anlattıkları söz konusu sistemin işleyişine dair bazı noktalara işaret etti bir kez daha:
– ‘Özel hastaneciliği’ destekliyordu, ‘iyi işler’ yapılıyordu özel hastanelerde Fırat Sarı’ya göre… Ama ‘nihayetinde’ bir işletmeydi orası. Para da kazanmak istiyorlardı… (Asıl sorunun ne olduğunu daha nasıl anlatsın adam! ‘İş’ti bu insan sağlığı denen mesele, ‘işletmeler’ bu işi yaparken haliyle para da kazanacaklardı…)
– Ama şimdi her şey böyle ortaya dökülüverince dokuz hastane kapatılmıştı da ne olmuştu? Yenidoğan ölümleri mi azalmıştı? Fırat Sarı’ya göre durum incelense tam aksi olduğu görülecekti, artmıştı kesin ölümler! (Ancak böyleleri ile işletilebilir işte hastane ‘işletmeleri’…)
– Hastane yönetimleri onu sıkıştırmıştı, daha fazla hasta yatırmak istiyorlardı. Aslında ‘iyi işler’ yapan özel hastanelerin sahipleri evet! O da ne yapsın hasta sayısını artırıyordu el mecbur… Onun da bir çaresi bulunuyordu sistem içinde! (Fırat Sarı burada sadece kendi adına değil, sistemin tümünün sözcüsü olarak bir itirafta bulunuyor. Bulunuyor da ‘gereği’ yapılır mı ki?)
– Bir de savcının “Devletle ilişki içindeydim dedin. Bunun yargılamayla ne ilgisi var?” sorusu üzerine şöyle diyor Fırat Sarı: “Topluma kazandırma yasasıyla hapisten çıktım.”
E bu mu yani ‘devletle ilişki’, bu kadarcık mı? Bu çark, bu kadarıyla mı döndürüldü? Sadece ‘itirafçı’ olarak? Savcı burada üsteliyor, “Devletle görüşüyordum” demesi denetimde olmasıyla mı ilgiliydi sadece acaba? Sarı tam burada, savcıyı onaylıyor: “Yargılamayla ilgisi yok…” (Kesinlikle yoktur evet, ne ilgisi olabilir ki zaten!)
***
Daha da konuşacak Fırat Sarı. Diğer sanıklar da konuşacaklar. Çokça şey anlatacaklar. Dinleyeceksiniz, kızacaksınız, üzüleceksiniz daha…
Sonra?
İşte yargılama bitecek, ona şu kadar buna bu kadar hapis, şuna beraat falan… Sonra? Sağlıkta ‘işletme’ sistemi böylece değişecek mi? Eh biraz elini yüzünü düzeltirler belki, öyle mi?
Sistemin dişlisi Fırat Sarı, ifadesinin bir yerinde de kurulan düzeni CİMER’e ilk şikayet eden kişiyi suçluyordu. “Devlet millet hassasiyeti yokmuş” şikayetçinin, öyle diyor. Ve dahi, “Deniz Gezmiş parkası giyermiş”, “Karl Marx ve Mao Zedong okurmuş”…
Doğruysa bu dedikleri, en az şaşırtıcı olan sözleri…
Savcı tehdit etmeye varacak kadar güçlü cüreti, yüzsüzlüğü, para aşkını, insan hayatı öğütücülüğü nasıl bir ‘profil’ şikayet edebilirdi ki başka?
O ‘işletme’den canı yananlar, bir de onu iyi tanıyanlar!