• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Haziran 24, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      İmamoğlu'na bir dava daha: 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası isteniyor

      İmamoğlu'na bir dava daha: 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası isteniyor

      DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

      DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Katliam fermanı geçti

      Katliam fermanı geçti

    • Yaşam
      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Dünya onu ''süper meyve'' olarak tanıyor! Bilinen en yüksek antioksidan kaynağı: Kanserli hücreleri yüzde 86 oranında öldürüyor

      Dünya onu ''süper meyve'' olarak tanıyor! Bilinen en yüksek antioksidan kaynağı: Kanserli hücreleri yüzde 86 oranında öldürüyor

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Terörsüz Türkiye, CHP’yi zayıflatma planı, ekonomide dengeler: Hepsi yeniden...

      Terörsüz Türkiye, CHP’yi zayıflatma planı, ekonomide dengeler: Hepsi yeniden...

    • Türkiye
      Savcı, skandal tahliye kararına itiraz etti

      Savcı, skandal tahliye kararına itiraz etti

      Devlet hastanesinde yasak da özel hastanede serbest mi?

      Devlet hastanesinde yasak da özel hastanede serbest mi?

      İmamoğlu'na bir dava daha: 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası isteniyor

      İmamoğlu'na bir dava daha: 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası isteniyor

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

    • Dünya
      Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

      Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

      PJAK, Azeri halkına seslendi: 'Kötü niyetli planları boşa çıkaralım'

      PJAK, Azeri halkına seslendi: 'Kötü niyetli planları boşa çıkaralım'

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

      Bu savaşta kimden yana?

      Bu savaşta kimden yana?

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

      Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

      Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…

      Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Emre Özden

Emre Özden

SISU (Yaratıcı İrade/Mücâdele/Tekâmül)

Mayıs 17, 2025 Fikir & Yazı, Yazılar 0 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Kavram (Sisu) Finceden alınmıştır. Doğanın ve hayatın gerektirdiği/getirdiği sert koşullara, zorluklara karşı cesur, sabırlı, dayanıklı ve dirençli olmak, kendi yolunu/yordamını/yöntemini bularak mücadele etmek, sorun ve zorlukları aşmak anlamına gelir. Bu yaklaşım insanı beklenmedik durumlarla karşılaştığında şablon çözümlere, ezber kalıplara yönelmek yerine kendi çözümünü bulmaya, bu konuda yaratıcı davranmaya yönlendirir. Bu bilinci teşvik eder.

Örneğin çamura saplandıysanız önce sakince durum tespiti yapıp çözümü içinde bulunduğunuz doğal koşullar, elinizdeki araçlar ya da doğadan bulabildiğiniz pratik gereçlerle kendiniz yaratacaksınız. Savaş ya da âfet koşullarında hayatta kalabilmek için kendi yöntemlerinizle mücadele vereceksiniz. İçsel güçler berkiştikçe sağlamlaşacaksınız. Dış etkilerden tesir almayan çelikleşmiş irâdeye ancak mutlak sessizliği idrâk etmiş bir zihin sahip olabilir.

Bu yaklaşım bize şunu öğretir: Kendi bilinci ve kendi yöntemi ile yaşamak.

Kavram, Sekînet Felsefesi bağlamında genel olarak ele alındığında önce sessizlik/sükûnet ile oluşu ve iç benliği izlemek ve bu izleyişin idraki ile ezberci olmamak, yaratıcı çözümlere yönelmek, verili olanla yetinmemek, yeni yollar bulmak, sessizce katlanmak, zorluklar karşısında dayanıklılık göstermek, irade gücü, kararlılık, hatalarının sorumluluğunu almak, zorluklar karşısında akılcı davranmak ve sessiz bir kararlılıkla ve sabırla ilerlemek anlamlarına gelir.

Burada kastedilen yaratıcılık, hiçbir ilkeyi esas almadan keyfî davranmak değildir. Önce sessizce oluşu, süreci, olayları, düşünceleri izleyerek olup biteni anlamak. Bu anlayış ile temel ilkeleri izleyerek yüksek bir idrake erişmektir. Buradaki izleyiş tam/mutlak bir sessizlik – sessiz bir zihin gerektirir. Bu sessizlik dış uyaranların en aza indirildiği bir durum gerektirir. Önce izleyiş sonra idrak gelir. Ancak bu idrakten sonra bilinç gelişir ve bu gelişen bilinç ile yeni ilkeler keşfetmek hatta yeni ilkeler yaratmak mümkün olur. Burada eylem, davranış sahası hayatın – evrenin doğal rastgeleliğine tâbîdir. Bu yol izlenince özetle denir ki; ilkelere bağlılık daha yüksek doğrulara ulaşarak gelişmenin yoludur. Yaratıcılık, yeni ilkelere ulaşma ve keşfetme arzusundan/bilincinden doğar. Bilinmeyene giden keşif aykırılıklarla, hatalarla, kayboluş ve düşüşlerle doludur. Bu gerçeği çok erken bir devirde fark etmiş olan Konfüçyüs, bu sürece ilkelerde ilerlemek ya da ilkelerin gelişmesi, geliştirilmesi demiştir. İnsan kendi bilincinin sorumluluğunu alma cüretinde bulunduğunda aydınlanma gerçekleşir. Aksi taktirde ezberletilenleri tekrarlamak bizi kendisi olmayı beceremeyen kopya insanlar hâline getirecektir.

Bütün bu süreç insana doğru bir içgörü kazandırmanın yoludur aslında. Bu ruhu besleyen gerçek ruhsallıktır. İç dünya aydınlanmadan dış dünya da aydınlanmayacaktır.

Bu ruhsallık anlamında Sisu kavramı, Sekînet Felsefesi bağlamında daha spesifik anlamı ile; yapılan bir yanlışta kişinin hatasını kabul etmesi, kararlı, sabırlı, dürüst bir şekilde durumun gerektirdiği sorumluluğu üstlenmesi, gereken çabayı göstermesi/gereken çileyi çekmesi anlamına gelir. Yani sekînet, bireyin içsel dengesini korurken sadece yin (insanın pozitif ve dinlendirici) değerlerle dengeyi bulmasını değil, yang (sabır, dayanıklılık, zorlukta sükûnet, akılcılık, istikrar, çaba, çile, yılmazlık…) ile de bulmasını sağlar. Yani şunu yapmanıza izin vermez: Biraz dua ve ibadetle işi hallederim, biraz özür dilerim tamam. Biraz hoş söz ve yalanla işi hallederim. Bunlara geçit vermez.

Yeni ve boş bir sayfa açmak emek ister. Kendinize hiçbir şey katmadan sadece af dileyerek hatalarınızı düzeltemezsiniz. Hatalarınızla yüzleşmeniz gerekir. İlle bir dua aranıyorsa bu dua bu yüzleşmenin gerektirdiği devrimi gerçekleştirmektir. Benim hayatım bir dua olmuştur diyor Konfüçyüs.

İç dünyada her şeyi stabil tutmanın konforu ile sekînete erişilemez.

Yani Sekînet: Doğa ve hayatın zorluklarını özgün bir yol geliştirerek aşmak ve dürüstlük/erdem anlamında konuyu ele alarak, varlık mücadelesi ile erdem felsefesini birleştirmektedir.

Bu noktaya kadar anlatılanlar bireysel/içsel plânda sekînet bilincidir. Eskilerin tâbiri ile “derûnî” bilinçtir.

Bireysel (mikro) plândan, toplumsal evrensel (makro) plâna sükûn bilincinin yansıması da “iki yönlü etkileşim ilkesini” anlamak ile olur.

Sekînetin esası, bireyin sıfır noktasına yani iç dengeye dönmesidir. İç dengeye dönmenin iki temel yolu vardır:

Eylemsizlik ve eylem.

İki negatif durumda sükûn/sisu uygulanır:

Haksızlık etmek ve haksızlığa uğramak.

Eylemsizlik temelde esastır ama siz başkalarının dengesini ve sükûnetini bozduysanız o zaman kendi sükûnetinizi bozarak içsel ve eylemsel mücadeleye gireceksiniz. Diğer insanlara verdiğiniz zararı onarmak için var gücünüzle çabalayacaksınız. En önemlisi verdiğiniz zararın acısını içinizde hissedeceksiniz. Bu da doğal olarak sizin sükûnetinizi bozacak. Ancak burada şu incelik vardır ki; sükûnetiniz bozuldu ve acı çekiyorsunuz diye öfkeye kapılıp sağı solu yıkıp devirmeyeceksiniz, insanlara ateş püskürmeyeceksiniz, hatanızın acısını başkalarından ve özellikle de kalbini kırdığınız insandan çıkartmaya kalkışmayacaksınız. Hatanızı olgunlukla görüp kabul edecek, mutlak bir sessizlikle, acı ile ve sabırla gereğini yapacaksınız. Yani kırdıklarınızı yapmak için karşı taraf aslâ kabul etmese bile özür dileyecek, bu özrü hem fiilen hem de sözel olarak gerçekleştireceksiniz. Gerekirse ayaklarınıza kara sular ininceye kadar yürüyecek tefekküre dalacaksınız. “Ben bu hatayı nasıl yaptım” diye. Yani kısaca hatanızla mertçe yüzleşeceksiniz. Bu hata sizin elinizdeydi ya da değildi. Konu bu değil. Burada esas olan, verilen bir zarar var mı yok mu? Varsa kendinizle hesaplaşacaksınız. Bunu da sakinlikle yapabilecek olgunluğu göstereceksiniz. İlk anda sakin olamasanız bile mutlaka sakinleşmeye yönelmelisiniz. Sekînetin doğası bunu kendiliğindenlikle ortaya çıkarır/gerekli kılar.

Sekînet perspektifinden oluş, hayatın akışı, sonsuz boşluğun içindeki yollardır. Yollar sonsuz sayıda noktadan geçer. Hayat kaybettiklerinizi yeniden önünüze çıkarabilir. Ve siz de doğruları izleyerek doğru sonuca yeniden erişebilirsiniz. Varlık donuk ve determine şartlamalarla, şablon ve mutlak sınırlarla önceden çizilip defteri dürülmüş bir şey değildir. Kaderi/gidişâtı değiştirmek bu anlamda bakıldığında oluşun her noktasında mümkündür. Bunu başarabilmek; sadece tek ve temel ilkeyi anlamak (sekînet) yeterli tekâmül düzeyindeki bilinç düzeyleri için kâfîdir. Ve daima kâfî olacaktır. İnsan bu ruhsal gücü kolay yola saparak vicdanını kandırmak için kullanmamalıdır. Vicdanımızı kandırıp yaptığımız hataların sorumluluğunu almadan vahşi barbarlar gibi yaşayamayız. Bizi çevreleyen dünya ya bize vicdan adı altında ezber kalıplar öğretip bizi onlarla çevreliyor ya da bu kalıplardan kaçışın ezber başka yollarını öğretiyor. Bu anlamdaki vicdan ruhun hapishanesidir. Gerçek vicdanın bunlarla ilgisi yoktur. O sonsuz bir sessizliğin içinde oluşu ve iç dünyayı izlemenin sonucu olarak kendiliğindenlikle doğar. Bu, tarihsel süreç içinde aklın tekâmülü ile ortaya çıkan çağdaş vicdanın da kökü ve kuşatıcısıdır.

Yani şöyle diyoruz: Başlangıçta sözden önce sükûn vardı. Anlayıştan önce de izleyiş vardı.

Bu müşâhede temelden tekâmül/gelişim konusu ile ilgili: Spiritüel ve tasavvufî ortamlarda popülerleşmiş bir ezber olan: İnsanların çektikleri acıların onların tekâmülü sayılması sükûn öğretisinde temelden yanlıştır. Böyle bir tanım olsa olsa “çile doldurmak” tanımına uygundur. Çileyi çokça çekip katlanma kabiliyetini geliştirmek bir gelişim sayılabilir belki ama bu bir tekâmül değildir. Tekâmül kavramı ile hedeflenen tanım, düşünsel ve davranışsal olarak gelişip bütünsel bir idrak ile yeni boyutlara açılmak, kavrayışı bulunduğu düzlemden ötelere taşımak, hiç keşfedilmemiş alanlara girerek oraları keşfetmektir.

Tasavvuf literatüründeki Nefs-i Levvâme (kendini kınayan benlik) düzeyi günümüz dünyasında nerede ise tamamen unutulmuş gibidir. Üstelik arabesk bir tavırla sadece kendini kınayıp yerden yere vurma zihniyetine indirgenmektedir. Çoğunlukla da ritüellerle geçiştirmeye indirgenmektedir.

Sekînet Felsefesinin yaklaşımı bizi, bütün dinlerde ritüelleri “kolaydan sorumluluktan kurtulma” malzemesi yapan zihniyetten köklü şekilde ayırır. Sekînet, hayatta kalmayı sükûnette yani dengede kalmakla eşitliyor. Bu anlamda bakıldığında öğreti olarak benzersizdir. Karşı taraf (doğa, insan, çevre…) sizi terörize edecek olsa bile sağlam durup sakince rasyonalitede/doğrulukta kalmanız sizi hayatta tutacaktır. Yani bu sadece doğruluğun değil, aynı zamanda hayatta kalmanın (insan türünü hem hayatta kılmanın hem de insanı geleceğe sağlıklı taşımanın) bir yoludur.

Meditasyon veya ritüel zararlıdır demiyoruz. Zihnin dinginleşmesini sağlayarak sakin bir zihinle akılcı çözümler üzerinde düşünerek doğruya gitmede araç olabilir ama amaç değildir. İnsanlık, araçları amaç yaptığı için türlü bunalımın/belânın pençesinde kıvranmaktadır.

Eğer haksızlığa uğradıysanız sessizce önce gerçek durumu görüp, durum tespiti yapıp sarsılmaz, çelikleşmiş bir irade ile doğru olanı yapacak, haksızlığa doğruluk ve adaletle karşı çıkacaksınız.

Görüşlerimizin farklılıklarına rağmen hepimiz ortak bir hayat realitesinde yaşıyoruz. O nedenle bütün idrak sahipleri aynı hayat gerçeğini farklı yerlerden bakarak da olsa keşfedip dile getirmektedirler. Bu tarih boyu böyledir.

Örneğin haksızlık/kötülük/düşmanca davranış konusunda Konfüçyüs’ün kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap çok ilginç ve isabetlidir:

Üstad’a “Düşmanlığa karşı iyilikle karşılık verilmesi gerektiği deyişi için ne düşünüyorsunuz?” diye sormuşlardı. Üstat, iyiliğe karşı nasıl davranmak gerekir o zaman?” diye sorarak cevabı yine kendi vermişti. “Düşmanlığa karşı dürüstlükle, iyiliğe karşı iyilikle davranmak gerek.”

(Konfüçyüs, Anahtar Kitaplar – 10:36 Sayfa 175)

Burada şu inceliği eklemeliyim. Doğru davranış, karşınızda doğru anlayış varsa anlam kazanır. Dolayısı ile Konfüçyüs’ün sözünden hareketle şu noktaya varabiliriz:

Kötü davranışta bulunan biri eğer iyi bir karşılık aldığında hatasından utanabilecekse bu iyilik uygulamaya değerdir. İyilik yapan biri de iyiliğine karşılık olarak daha iyisi ile karşılık aldığında şımarmayarak müteşekkir kalacaksa bu da uygulamaya değerdir. Ancak anlayış bilmez birine bu iyiliği yapmak hem anlamsız hem de onu daha kötüye sevk edicidir. Çünkü içgörüden yoksun insan hatasının ödüllendirildiğini zannederek kendisini düzeltmek yerine yanlış gidişinde cesaretlenmiş olur.

Gandhi sisu ya da sekînet uygulaması olarak tanımladığımız doğruluk yöntemini benzer şekli ile satyagraha ilkesinde uyguladı ve orada bu uygulama “çekilen acının safiyeti” şeklinde ifadesini buluyordu. Bu saflık, eğer istikrarla ve doğru uygulanırsa erdemli sonuçlar verecektir. Ve verdi de.

Gandhi’nin uygulamasının üç temel yönünü açıklayalım.

(Konu dağılmasın diye diğer ilkelere konuyu genişletmeyeceğim. Merak edenler için konuyu bu boyutu ile daha ileride ele alabilirim.)

1) Satyagraha: Saldırıya doğruluk ve erdemle, çile ile sessizce direnmek. Ancak hiçbir şekilde iradeyi karşı tarafa teslim etmemek.

2) Sarvodoya: Herkesin iyiliği. Toplumun bütününün iyiliği/tekâmülü. Müspet ve ortak fayda.

3) Swadeshi: Evrensel insanlık değerlerini/millî değerleri korumak/sömürüye karşı çıkmak için boykot yapmak.

Bütün bu ulaştığımız gerçekler ışığında sekînet anlamında sisunun tanımı şudur:

“Zorluk ve engellerle karşılaşıldığında onu sükûnetle ve özgün bir yoldan aşmak. Vicdanın gerektirdiği çileyi akıl ve dayanıklılık ile sessizce çekmek. Bedeli başkalarına rahatsızlık vermeden ödemek, hatayı telâfî için mutlak bir istikrar/istikamet, özgün bir yol izlemek. Mutlak bir sessizlik ve sakinlikle/yok sayarak (ignore) protesto etmek.”

Kavram, dilimizdeki azim kavramına benzese de kendine özgü bir yol/yordam bulmak anlamı ile klasik azim tanımından ayrılıyor.

Hayatta haksızlıklar, hatalar, zorluklar, zor koşullar vardır. Önemli olan yılmadan sakin bir zihin ve kırılmaz bir irade ile doğru amaç için istikrarla çabalamaktır. Ters giden şeyler olur, yanlışlar olur, olumsuzluklar olur, kazalar olur, kötü muamele ve zorbalık olur yine de asla boyun eğmeyen irade ile başa çıkabilir, haksızlığa itiraz edebilir insan.

Sessizlik – şiddetsiz tepki de bir protest tavırdır. Bu tavır pasif, korkakça bir davranış olarak görülmemelidir. Tersine mutlak ve sarsılmaz bir irade tam bir cesaretle karşı çıkış/itiraz/isyan tavırdır. Ezbere tepki vermeyerek sessizliğe geçmek, gözlem, izleme, eski tâbirle müşâhede ile idrak kazandırarak bilinçli tepkiyi yaratır.

Düşünsel/içsel devrim hayatınızı değiştirir. Dünyanızı başka bir dünyaya çevirdiği gibi sizi tanımadığınız dünyalara açar.

Bütün bu anlatılanlardan çilenin kutsanması sonucu çıkarılmamalıdır. Hayatın huzuru ve coşkusu oluşun hem amacı hem kaynağıdır. İnsan huzurlu ve mutlu olmalı, huzurlu ve mutlu kılınmalıdır.

İçinden geçtiğimiz sosyal, siyasal, ruhsal durumu ve dönemi bir de bu bilinçle yeniden okuyunuz.

Yorumunuzu bırakın


İlgili Haberler

Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı? Dünya
Haziran 24, 2025

Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz… Fikir & Yazı
Haziran 24, 2025

Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…

“Kendi üzerine toz kondurmayacaksın” Fikir & Yazı
Haziran 23, 2025

“Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

ZAMAN AKIŞI

Haz 24 16:26
Gündem

Emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masasından barış çıkar mı?

Haz 24 15:59
Gündem

Savcı, skandal tahliye kararına itiraz etti

Haz 24 15:54
Ekonomi

Akaryakıt zamları pazar fiyatlarına yansıdı

Haz 24 15:31
Gündem

Devlet hastanesinde yasak da özel hastanede serbest mi?

Haz 24 15:24
Gündem

İmamoğlu’na bir dava daha: 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası isteniyor

Haz 24 14:57
Arkasayfa

Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…

Haz 23 17:29
Gündem

DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

Haz 23 17:01
Gündem

PJAK, Azeri halkına seslendi: ‘Kötü niyetli planları boşa çıkaralım’

Haz 23 15:48
Arkasayfa

“Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

Haz 23 14:38
Ekonomi

Halkın borcu 5 trilyon sınırında, icra dosya sayısı 23 milyonu aştı

Haz 23 10:34
Arkasayfa

Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

Haz 23 09:54
Emek

Asgari ücret masası kurulsun

Haz 23 09:37
Arkasayfa

Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

Haz 23 09:31
Gündem

İran’ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

Haz 22 09:50
Arkasayfa

Çocuk işçiliğini önlemenin yolu MESEM’leri kapatmaktan geçer

Haz 22 09:47
Ekonomi

Servet kaybı zengine yaradı

Haz 22 09:15
Ekonomi

Lokomotifler kıskaçta

Haz 22 09:11
Arkasayfa

Haziran’da Ölmek Zor!

Haz 21 09:46
Arkasayfa

Katliam fermanı geçti

Haz 21 09:44
Arkasayfa

Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

Haz 21 09:26
Kültür & Sanat

Müzik gününde eşitlik istiyorlar

Haz 21 09:24
Kültür & Sanat

21 Haziran Dünya Müzik Günü: Enstrümanını sesini kap gel

Haz 20 14:37
Arkasayfa

Türkiye’nin taşı toprağı

Haz 20 14:24
Arkasayfa

Antik yasak her yeri sardı

Haz 20 14:22
Ekonomi

Yüksek faize devam…

Haz 20 14:20
Arkasayfa

Zorba hukuku

Haz 20 14:18
Gündem

Bu savaşta kimden yana?

Haz 20 14:16
Emek

Kamu işçileri haykırdı: İş ekmek yoksa barış da yok!

Haz 20 14:11
Kadın

Lice’de kadın ve çocuk ölümlerine karşı yürüyüş: Yüzlerce kadın intihar süsü verilerek katlediliyor

Haz 20 14:10
Arkasayfa

Misak-ı Milli kimin yurdu?