Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’nin barış arayışlarının baş müzakerecisi oldu. Zorlu günlerde kimi zaman içi acısa da yüzündeki gülümsemeyle umudun hep temsilcisiydi. Konu evlatların yaşamı olduğunda ne eleştiri ne hapis düşündü
Murat Sabuncu
Dost sofralarında, Diyarbakır Newroz’unda, Meclis koridorunda, senaryo buluşmalarında, ben hapiste o dışardayken, o hapiste ben onu ziyaret ederken, son dönemde yazdığı yazıları yolladığında… Buluştuk, konuştuk, dertleştik, gülüştük… Şimdi ameliyat olduğu hastanede ondan gelecek iyi haberi bekleyen dostlarının arasında yine buluşmayı, konuşmayı, dertleşmeyi, gülüşmeyi hayal ediyorum. Hayal demişken, en büyük hayali, dileği, çabası; bu memleketin tüm evlatlarının barış içinde yaşayacağı bir geleceği inşa etme çabası olduğunu biliyorum-biliyoruz. Dağdaki çocukların, ovadakilerin, mezradakilerin, köydekilerin, şehirdekilerin, barış içinde yaşayacağı ortak memleketi Türkiye’yi..
Bu arada kısa bir parantez. Vazgeçmediği barış mücadelesi, kavgası üzerine kendi anlattığı bir çocukluk anısını aktarayım:
“Küçüğüm benden büyük bir çocukla kavga ediyorum. Bildiğin dayak yiyorum. Bir ara elinden kurtuldum, kaçtım. Yerden ufak bir taş bulup attım, koluna değdi. İyice kızdı, eve kadar kovaladı beni. Eve geldim kapının öte tarafına attım kendimi. Nefes nefeseyim, çocuk kapının arkasında. Babam geldi o sırada. Ne olduğunu sordu, anlattım. Beni tuttu, kapıyı açıp çocuğun karşısına bıraktı. Biraz hırpaladı beni. Sonra eve döndüm. Babamla göz göze geldik. ‘Bir daha kaçacağın kavgaya girme’ dedi.”
Sırrı Süreyya Önder bunu anlatırken o gün de bugün de başına gelenleri ve hiç kaçmadığı kavgasını düşündüm. İlk çözüm sürecinde çok aktifti ancak süreç bittikten sonra iktidar onu hapse yolladı. Terör örgütü propagandası yapmaktan 3 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve 2018’de Kandıra Cezaevine kondu. Bir süre önce tamamlanan Kobane Davası’nda 38 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılandı. Meclis’te karar açıklanacağı gün başkanvekili olarak şöyle bir konuşma yaptı:
“Bir arkadaşımız parmak salladı. Açılışta hiç bahsetmeden girdim. Şu anda 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanıyorum. Hakkımızdaki ferman yarım saat, bir saat içinde açıklanmış olacak. 38 kez ağırlaştırılmış müebbet affedersiniz boru değil. Bugünkü ortamda ‘buradan adalet çıkar çıkmaz’ diyecek bir tane vekil varsa ikincisi de ben olayım. Buna rağmen geliyoruz bu işi uhuletle, suhuletle yürütmeye çalışıyoruz. Bu sayın milletvekilinin bilmesi gereken şu ki ben parmak sallanacak bir insan değilim. 38 kez bu parmak değil gürz olarak başımda sallanırken gelip burada görev ve sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum. Bana sökmez ama bütün arkadaşlarımızın hukukunu gözetmek benim tüm kişisel görüşlerimden daha önde gelir. Bir beyne pıhtı attı benim Genel Kurulu yönetirken, gittik, pankreasta tümör çıktı, aort anevrizması yaşadık. Ağır da bir tedavi görüyorum. Ona rağmen ben bu kadar tahammüllü, saygılı ve zarafetle yürütmeye çalışırken bu hoyratlık kabul edebileceğim bir şey değil.”
Sırrı Süreyya Önder dün aort yırtılmasıyla hastaneye kaldırılırken aklımda bu konuşması. Pıhtı atan beyni, pankerastaki durumu ve aort anevrizması. Tüm bu zorluklar içinde çözüm için yeniden devreye girdi. Her yere koşturdu, her yerle görüştü çaba sarf etti. Hiç vazgeçmedi. Kimi ‘muhalifler’ ağır hastalıklarına rağmen barış için çabalayan bu ismi ‘yürüyüş tarzından’ hiç eksik etmediği gülümsemesine en ağır şekilde eleştirdi. Pek muhtemel üzüldü ama çabalamaya devam etti.
Sırrı Süreyya Önder’in hastaneye kaldırılmasından sonra iktidar kanadından ardı ardına yapılan açıklamalara bakıyorum. ‘Telefon etti, doktordan bilgi aldı, geçmiş olsun’ dedi. Sanki onu hapse yollayan, 38 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılayan, pasaportunu iptal eden kendileri değilmiş gibi. Ya da demokrasi, barış için beraber çalıştığı arkadaşlarını-yoldaşlarını yıllardır hapiste tutmuyorlarmış gibi…
Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’nin barış arayışlarının baş müzakerecisi oldu. Zorlu günlerde kimi zaman içi acısa da yüzündeki gülümsemeyle umudun hep temsilcisiydi. Konu evlatların yaşamı olduğunda ne eleştiri ne hapis düşündü. Şimdi o yeniden iyileşip kaldığı yerden barış için çalışana kadar barış arayışını demokrasiyle birleştirerek, kucaklaşmayı sağlamak hepimizin görevi. En kısa sürede sağlığına kavuşmasını bekliyorum.