Baykal’ın komplodan hükümeti sorumlu tutması karşısında duyduğu öfke, referandum öncesi halka Baykal’ın “mağdur” olmadığını kanıtlama çabası ve halkın gözünde “aile ahlakına saygı”yla puan alma hesabı neticesi, Erdoğan seviyeyi iyice düşürdü.
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen görüntülerin habervaktim.com internet sitesinde yayınlandığı gün, videonun yayından kaldırılmasını ve olayın hiçbir biçimde dillendirilmemesini istediği söylenen Tayyip Erdoğan’ın, bu tavrıyla olay karşısında “demokrat” ve “hassas” davrandığı öne sürülmüştü. Ancak Erdoğan’ın yaldızı olayın patlak vermesinin üzerinden iki hafta bile geçmeden tamamen döküldü. Erdoğan dün Baykal’la ilgili olarak “Biz orada Anayasa’yla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi” diyerek seviyeyi biraz daha aşağıya çekti.
Erdoğan’ın tavır değişikliği, yalnızca alışıldık üslup sorunundan veya Baykal’la girdiği polemikte kendisinin ve AKP hükümetinin sert ithamlarla karşılaşmasından kaynaklanmıyor. Yunanistan ziyareti öncesinde partisine referandum için meydana çıkma direktifi veren Erdoğan, video görüntüleri üzerinden Baykal ve partisini “din ve ahlaka” aykırı davranmakla suçlarken, AKP’yi “muhafazakar Türkiye’nin muhafazakar aile değerlerine sadık partisi” olarak lanse etmeye başladı.
Erdoğan’ın Yunanistan’a giderken sarf ettiği, “Eşlerine ihanet edenleri, bu toplumda biz mağdur olarak göremeyiz. Hangi tarafta, hangi düşüncede olursa olsun, kim bunu yapıyorsa, bunu nasıl olur da mağduriyet olarak gösterebiliriz?” ifadelerinin ardından, dönüşte de, “Türk toplumunun midesi bu kadar geniş mi… Kendi ahlak değerleriyle oynayanlara bu millet prim vermez” demesi, Başbakan’ın başlattığı propagandanın yönünü gösterdi.
Dün İzmir’de katıldığı açılışlar sırasında halka seslenen Erdoğan, “Şimdi, diyorum ya, bugüne kadar Türkiye’de ruh ikizi bir muhalefet vardı. CHP-MHP. Şimdi bunlar ruh üçüzü oldular. CHP-MHP, bir de yanlarına BDP’yi aldılar. Şimdi üçüz oldular. Bunları anlamak mümkün değil. Yanındaki milletvekili arkadaşlarının iradesine güvenmiyor. Arkadaşına güvenmiyor. Eee, zaten Sayın Genel Başkan’ın Parlamento’ya gelip gittiği yok. Biz orada Anayasa’yla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi” dedi.
Erdoğan’ın bir yandan BDP ile MHP’yi aynı cepheye yerleştirerek MHP’nin milliyetçi tabanına, bir yandan da Baykal’ı “ahlaksız” ilan ederek muhafazakar-gerici tabana seslenmesi dikkat çekti.
Dünkü konuşmasıyla bir kez daha belden aşağıya vuran Erdoğan, ilk gün gösterdiği iddia edilen “olgun” tavırdan da geriye hiçbir şey bırakmadı. İşte “demokrat Erdoğan”ın açıklamalarıyla adım adım aslına rücu edişi:
Medyada, Erdoğan’ın anayasa görüşmelerinin son gününde patlayan video skandalıyla ilgili ilk tepkisinin, görüntülerin internetten kaldırılması talimatını vermek ve bakanlara konunun siyasi platforma çekilmesini istemediğini söylemek olduğu yer aldı.
İlk gün hükümet üyeleri konuyla ilgili değerlendirme yapmamayı tercih ettiler.
Baykal’ın kendisine yapıldığını söylediği komplodan hükümeti sorumlu tutması üzerine, Erdoğan istediği fırsatı yakaladığını düşünerek “görüntülerin gerçek olduğunu” ima etti:
“Muhafazakar bir parti olmanın ilkelerimiz içerisindeki yeri hepinizin malumudur. Kendi milletvekili arkadaşlarımıza ve örgütümüze de AK Parti olarak böyle özel bir durum üzerinden siyaset yapmayacağımızı deklare ettik. Tüm bu iyi niyetimize rağmen, ana muhalefet liderinin bugün yaptığı açıklamalar en az yaşananlar kadar düzeysiz ve çirkindir. Siyasal karalamaya dönük bütün bu yaşananların sorumluluğunu siyasi iktidara yüklemeye çalışmak ahlaksız bir iftiradır. Büyük bir hezeyandır. İnşallah bunlar doğru değildir, dedik. Sayın Genel Başkan’ın, bunun altını çiziyorum, böyle bir yalanlamada bulunmaması, bulunamaması üzüntümüzü daha da artırmıştır. CHP lideri kendi kabahatini ve çaresizliğini bizim üzerimizden aşmaya, siyasallaştırmaya çalışacağına, kendisinden beklenen olgunluğu hiç değilse böyle günlerde sergilemelidir.”
Erdoğan ile Baykal arasındaki polemik devam ederken, Erdoğan görüntülerin gerçekliği iddiasından da hareketle, “toplumun ahlak değerlerinin erozyona uğratıldığını” öne sürdü:
“Ana muhalefetin içinde ne olur ne olmaz o bizi ilgilendirmiyor. Herhalde MİT’i ana muhalefet lideri yönetiyor. Madem biliyor, belgelerim var diyordu, bunları niçin yargıya taşımadı? Sayın Hikmet Sami Türk’ün güzel bir sözü var. Baştan beri komplo komplo dedi, komplo dediyse bu gizli buluşma iddia ediliyorsa, gerçekten gerçekleştiyse, ki, ana muhalefet lideri böyle bir şey yapmadığını söylemiyor, kaldı ki biz bu işin içinde olmayacağımızı söyledik. Ama zorla bizi de sokma gayretine girdiler. Bizi de buna bulaştırıyorlar. Benim en çok üzüldüğüm konu şudur: Türkiye’nin toplumsal ahlak değerleri açısından bir erozyona uğratılma gayreti var. En tehlikeli olan yanı bu. En önemli güç toplumsal ahlakımızdır. Bunun üzerinde spekülasyona girenler var, mağdurlara oynayanlar var. Kusura bakmasınlar bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Eşlerine ihanet edenleri, bu toplumda biz mağdur olarak göremeyiz. Hangi tarafta, hangi düşüncede olursa olsun, kim bunu yapıyorsa, bunu nasıl olur da mağduriyet olarak gösterebiliriz?”
Erdoğan, Yunanistan dönüşü bu kez Baykal’ın başına gelenlerin “özel hayat” olmadığını etti. Kendi partisinde böyle kişileri barındırmayacağını söyleyen Erdoğan, kendilerinin ne kadar farklı ve ahlaklı olduğunu şöyle ifade etti :
“Beyefendi bizim üzerimizden siyaset yapmasın. Genel Kurul için bizim üzerimizden siyaset yapmasın. Önce adama sorarlar ‘Bu odaya girdin mi, girmedin mi? Buluştun mu, buluşmadın mı?’ Bu ne kadar ahlaki değilse, daha sonra yaptığın da ahlaki değil. Pisliğin içinde debeleniyor. Debelendikçe batıyor.
“Bazı medya da destek veriyor. Baykal’ın istifası CHP’ye oy kazandırmış. Bunu kınıyorum. Yahu bu toplum ahlaki değerlerinden bu kadar yoksun mu? Midesi bu kadar geniş mi? O zaman oyunu artırmak isteyen her parti, bu ahlaksızlık zinciri içinde yer alsın. Yarım saat, bir saat sonra istifa etsin… Türk toplumunun midesi bu kadar geniş mi… Kendi ahlak değerleriyle oynayanlara bu millet prim vermez.
“İsmini anmak istemiyorum, o istifa edene parti yönetimi kadroları hâlâ sahip çıkıyorsa, ah vah deyip sahip çıkıyorsa, benim derdim onlarla. Kınıyorum. Ahlak değerlerini yok farzedemeyiz. Partimin içinde de böyle bir şey olsa, derhal ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk ederim. Tahammülü mümkün değil. Bizim kitabımızda bir kelime var: Edep. Eline, diline, beline sahip olmayanla yola çıkılmaz.
“Bu özel hayat değil. Genel Başkan’ın kendi yatak odası olsa ilk savaş açan ben olurum. Ama ev kendi evi değil. Daha detaylara beni sokmayın. Beyefendi çok cesur davrandı ama milletvekilliğinden istifa etmedi.”
16 Mayıs, İzmir’de halka sesleniyor: “Biz Anayasa’yla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi”
“Şimdi, diyorum ya, bugüne kadar Türkiye’de ruh ikizi bir muhalefet vardı. CHP-MHP. Şimdi bunlar ruh üçüzü oldular. CHP-MHP, bir de yanlarına BDP’yi aldılar. Şimdi üçüz oldular. Bunları anlamak mümkün değil. Yanındaki milletvekili arkadaşlarının iradesine güvenmiyor. Arkadaşına güvenmiyor. Eee, zaten Sayın Genel Başkan’ın Parlamento’ya gelip gittiği yok. Biz orada Anayasa’yla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi.”
SOL