Herkesin endişeyle beklediği şey gerçekleşiyor:
Yoğun bir sis içinde girilen seçim sath-i mahallinde daha ilk adımdan, mayınlar patlamaya başladı.
Sadece şu son bir haftada olanlara bakın:
Altılı Masa’nın liderleri dokuz saatlik bir zirve yaptı. Ortada hala bir yol haritası, bir seferberlik havası yok; aday meselesini artık söylemiyorum bile… Onlar geciktikçe spekülasyonlar büyüyor, ümitler sönüyor. Davutoğlu, seçim kazanılırsa kararların altılı masadaki genel başkanların ortak imzasıyla alınacağını söyleyip kafaları karıştırıyor. Belirsizlik sürüyor.
Çıkışta yaptıkları upuzun açıklamada HDP’nin Hazine yardımının bloke edilmesine ve kapatılma davasına hiç değinmeyerek “Kürtlerin oyunu istiyoruz, partisini istemiyoruz” tavrını sürdürüyorlar. HDP de “O halde biz kendi adayımızla çıkarız” restini çekiyor. Tabanda biraraya gelerek İstanbul’u alan büyük koalisyon, tavanda bölünüyor.
Seçmenin efsanevi şamarıyla zar zor kazanılan İstanbul Belediye Başkanlığı’na el konmak üzere; Ankara Belediye Başkanı’nın “Bu olursa sine-i millete dönelim” çağrısı yaptığı söyleniyor. CHP’de böyle bir hazırlık olmadığı anlaşılıyor; peki kayyım atanırsa nasıl tepki verilecek; bilinmiyor.
Tam da sağ cenahta kanlı bir hesaplaşma başlamışken, suçüstü yakalananlar köşeye sıkışmışken, muhalefet güçleri birarada bu konunun üzerine gideceğine ikinci tur kapısını açacak çoklu aday formülünü tartışıyorlar.
Öte yandan hükümet, “Seçimden sonra tufan” diyerek elde devlet kasasında kalan son kırıntıları ulufe olarak dağıtarak erimeyi durdurmaya çalışıyor. Erdoğan, kendisine sadık generalleri yanyana dizip sözlerini alkışlatarak “Bakın nasıl hepsini muma çevirdim” mesajı veriyor. Çivisi çıkan devlet, darmadağın savruluyor.
Israrla söylediğimizi yineleyelim: Kararlı bir aday ve HDP dâhil bütün muhalif güçleri biraraya toplayacak, kitleleri motive edip umut verecek güçlü bir ittifak görüntüsü, bu tabloyu tersine çevirir. Bu, ne kadar gecikirse, başarı şansı o kadar azalır. O halde ne bekleniyor?
Türkiye, tarihinin en büyük yürüyüşüne tanıklık ediyor.
#ÖZGÜRÜZ, Adalet Yürüyüşü’nü ilk gününden itibaren yakından izliyor.
Özgürüz Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın “Büyük Yürüyüş” analizi:
1960 yılında, Türkiye’de baskıcı bir sağ iktidar ana muhalefet partisi CHP’yi kapatma hazırlığına girişip bütün gösterileri yasakladığında, CHP lideri İsmet İnönü müthiş bir “eylem” yapmıştı.