Tetiğe bastın mı namlunun çevrildiği çocuk bile olsa ölür. Mayın yaşını sormaz!
Ayaz Güloğlu 8 yaşında, Nupel’da ise 4 yaşında mayının patlaması sonucu öldüler.
İki kardeş Dersim’in Ovacık ilçesinin yakınlarındaki bir köyde 15 Temmuz günü ya mayına bastılar ya da bir şekilde o mayına temas ettiler ve ikisi de öldü.
Devlet ‘bu mayınlar PKK’nin’ dedi; PKK kaynakları ise ‘bu mayınlar Türk devletinin döşediği mayınlar’ dedi. Bölgede araştırma yapan insan hakları örgütleri ise Ayaz ile Nupel’in ölümünün mayından kaynaklanmadığı, başka bir patlayıcının sebep olabileceğini söylediler.
Gerçek nedir?
Bilmiyoruz ve bilmeyeceğiz!
Ozan Horatius binlerce yıl önce “Bir insanın vatanı için ölmesi güzel bir şey” demiş.
Hemingway sanki ona yanıt vermiş: “Eski çağ ozanları, vatanı için ölmenin güzel bir şey olduğunu söylemiş. Modern çağın savaşlarında ölmekse ne onur kazandırır insana ne asalet getirir; bir hiç uğruna geberir gidersin.”
Akdeniz enerji gerilimi, İran ve Rojava müdahalesi olasılığı ile Pençe’nin tam ortasında Mart 2019’da bilgi yayınlarında yeni baskısı çıkan Hemingway’ın “Silahlara Veda” romanını hatırladım.
“Savaşın gerçekten ne anlama geldiğini bilen az sayıda insandan birisi olarak, hayatta savaş kadar tiksindirici birşey görmediğimi söyleyebilirim. Uluslararası anlaşmazlıkları çözemediği gibi yıkımdan başka da hiç birşey getirmediği için uzun zamandır savaşın yeryüzünden kalkması gerektiğini savunuyorum.”
Hemingway adeta 20’inci yüzyılın bir fotoğrafını çekmiş.
Roman hasta bakıcı Catherine Berkley ile teğmen Frederic Henry’nin savaşın içinde yeşeren aşkını anlatıyor. Aşk savaşı yenilgiye uğratmanın tek gücü…!
Silahlara Veda kitabının sayfalarını her çevirdiğinizde şehir kanalizasyonuna gireceksiniz ve bir adım sonra parfümeriye adım atacaksınız.
Savaş nasıl bir umutsuzluk yaratıyor ise aşk da o şekil de yaşama döndürüyor! Ne kadar haklı gerekçeleri olsa da savaş insanı, insanlığı yok ediyor.
Bugüne de uyarıları var: “Savaş eskiden olduğu gibi ekonomik güçlerin bir çatışması değil. Artık savaşlar, övündükleri reformlarla insanları mutlu etmeyi başaramayan diktatörlerin, insanların yurt sevgisini kötüye kullanarak, vatandaşlarını kirli bir savaşa yönlendirmeleriyle gerçekleşiyor.”
100 yıl öncesinden bugüne bir çağrı! Belki de 100 yıl sonraya da… Bir savaşın tam ortasında namlunun çevrildiği kadın ve erkekler sivil olabilir mi?
Olmazlar!
Ayaz hep 8 yaşında kalacak; Nupel’da 5 yaşına hiç bir zaman giremeyecek!
Serhat Encü’nün, Uğur Kaymaz’ın ve Berkin Elvan’ın hiç büyüyemeyecekleri gibi…
Hem bütün istatistiklerinde mevcuttur; savaşta en çok siviller ölür ve bunların çoğu çocuktur!