Semra Kardeşoğlu
Gazetede sayfalarının bağlandığı o civcivli saatlerde TV ekranına son dakika haberi olarak düştü Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in yaşamını yitirdiği haberi. Hakikaten sessiz bir çığlık kopabiliyormuş.
Saatler ilerledikçe binlerce kişiyle benzer duyguları yaşadığımızı görüyorum. Sosyal medyada paylaşılan binlerce mesaj. Manisalı, Trabzonlu, Hataylı, Kırıkkaleli hiç fark etmez. Ömrünün çoğunu birlikte geçireni, uzun yolları birlikte yürüyeni, mahallede top koşturanı ve bir kez göreni, hiç görmeyeni, hiç tanımayanı hepsinin göğsünün ortasına bir taş oturmuş gibi sanki.
Niye böyle oldu diye bakıyor insanlar birbirinin yüzüne, niye hissedilen bu acı? Tamam temiz bir insan, temiz bir geçmiş, çalışkan bir belediye başkanı, olmayanı oldurmuş, iyi dost, iyi baba, iyi eş, iyi bir yol arkadaşı. Hepsi kabul ama yetmiyor yine de anlatmaya. Sonra biraz daha düşününce galiba şöyle diyorsun; Biz o kadar uzun zamandır düştüğümüz bir kuyuda hakikaten öyle çok şeye hasret kalmışız ki. Hukuka, adalete, eşitliğe. Öyle çok örselenmişiz ki, şu koca koca şehirlerde hormonlu sebzeler gibi büyüyen koca koca binaların gölgesinde ayakta kalmak için öyle çok çırpınmışız ki. Tüm bunlarla beraber Ferdi Zeyrek ile birlikte giden sanki bizim de gençliğimiz, sanki bizim de geleceğimiz. Ve sanki tüm iyilikler de tası tarağı toplayıp gidiyor onunla birlikte.
Çünkü kötülüğün, dibi olmayan kötülüğün, karanlığın ne olduğunu gördük. Koca bir kentin sandığa gidip tek tek oylarıyla o koltuğa oturttuğu bir insan, yoğun bakım odasında yaşam mücadelesi verirken oturup bunun haberini kötülük kuyusunun en dibinden çıkardığı çirkin kelimelerle yazanları gördük.
İçimize oturup kamp kuran bu ortak acı, iyiliğin bir köşe başında kıstırılıp hunharca öldürülmesi gibi.
Geçen o fotoğraflarda öyle çok şey var ki; Kocaman bir aile, bir eş, bir kanadı kırılan üç kız çocuğu, binlerce oy veren, oy vermeyip sahiplenen on binlerce Manisalı, bağırmadan yapılan siyaset, samimiyet ve inanç. Alana sığmayan kalabalığın samimiyet ve inancı.
Bir de elbette Özgür Özel’in anlattıkları var. “Vurarız, kırarız, ezeriz” demeden de politika yapılabildiğini gösteren, bir arkadaşı, geleceğe yürüyeceği bir yoldaşı kaybetmenin sahici acısını öyle bir anlattı ki iliklerimize işledi gözyaşları. Onun dediği gibi “Yüzde 6 oy alan bir kenti yüzde 60 oyla kazandı.” Zeyrek’in geride bıraktığı en önemli miras belki de bu; İnanmak. İyilikten, haktan, hukuktan yana olanlar bu mirası sahiplenmeli.