Baniyas’ı gördüm. Herkes gibi foto galeride. Gözlerimi gördükleri karşısında sakinleştirene kadar bıçakladım. Esad, kopmuş bacaktan oyulmuş gözden katliam puzzle yapmış.
Baniyas’ın sadece Yası kalmış. Derin bir nefes aldım. Ki o nefes için saatlerce bir köpeğe nasıl yalvarmıştır bir çocuk onu düşündüm.
Dört kız kardeşi aynı anda ağlatan dördüz acının babası,durursun bakarsın kanında misket yuvarlanmış cam gibi çizilmiştir canı.
Sana bomba gibi haberim var cocuk ölüyorsun! Sana bomba gibi haberim var çocuk! Bir GECEDE Büyüyorsun.
Rabbim sen istersen bir bombanın ruhunu alır Fatiha’sını kurşun diye sıkarsın, tasma yağdırırsın kalbi köpeklerin ağzında gezen zalimlere! Sen istersen vicdanı sapan tutan başlar karşısında ekmeğin kefeni olmuş mazlum ağızlara kevserini damlatırsın!
Sen istersen mermiden çatalına, çocukların etini dolayan keyifperestlerin sofrasına kan çanaklarını dizer kursaklarına devirdikleri sokakları indirirsin!
Sen istersen Muhammed’in sırtına biner secdeye yine zafer eker Hüseyinler!
Sen istersen okşanacak çocuk başlarını kurşunla tarayanların saçlarını ellerine verirsin! Bu savaşın gözyaşı hakemi Muhammed olsun en çok kim ağladı kadınlar kan yumaklarından en çok hangi evlatları için kefen ördü, kimin yalın ayağı meleklerin yanağında çelme, kimin salyalı rüyası hangi kızın uykusunda namlu!
Ümmete bak! İçinde Allahuekber yazılı cesetler Müslüman ayakların asfaltı olmuş. Bükülemeyen köpek başları tabutların dibinde öpülmüş! Peygambere gözün arkada kalmasın Ya Muhammet diyen ümmet arkada kalanların celladı olmuş! Biri plazmasında gözü serçe oyuğu çocukları görmüş, ekranı kan tutunca zoom mücahidi olmuş, diğeri kahvesine şeker dilenen keyfin maşası olmuş da ah vah edip Suriyeyi Azrail Stadı diye izler olmuş!
Biri dizisi kaçmasın diye rahatının mesaisine mıhlanmış ki Baniyas’da bir dizi mazlum ölmüş! Ümmete bak ümmete! Azrail köşe yazarı olsaydı ölümüne okunurdu mazlumlar. İsrafil ölüm üfleyen ağızların altında yatan çocukları gamzelerinden tutup şaha kaldırırdı ki görmezsiniz! Ne zaman ki sizin çocuklarınız da saçlarından tutula tutula kapı önlerine yığılacak, eteklerinin yırtığını Allah yamayacak işte o zaman anlayacaksınız komşunuz kalbinizin külüne muhtaçmış!
Eşikler de dizlerini yerin yüzüne geçirerek yüreklerine düşmüş ateşle cansız oğullarının ayaklarını ısıtan annelerin dudaklarındaki toprak lekesi jönlerinizin gömleğindeki ruj lekesi değil! İşte o zaman anlayacaksınız!
Ey Beşşar! Veda Hutbeni ! Sana hoş ÇAKAL! Diyecek çocuklar yazsın! Demiştim.Sana veda etmek bir mazlumun kemiğini ocağında sızlatmaktır ki seni o topraklardan def edecek Allah’ın adaleti yakındır!
Sana öpülecek başa dayadığın silah ne kadar yakınsa Allah’ın adaleti mazluma da o kadar yakındır!