İhsan Çaralan
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i 19 Ocak 2007’de katleden tetikçi Ogün Samast, Bolu F Tipi Cezaevi idaresi tarafından “iyi halli” olduğu gerekçesiyle 15 Kasım 2023 günü akşam saatlerinde tahliye edildi.
Hrant Dink’i katletmesinin ertesi günü (20 Ocak 2007) Samsun’da yakalanan Samast’a götürüldüğü polis merkezinde bir tarafında jandarma öteki tarafında emniyet (istihbarat) yetkilileriyle bayrak önünde, sırtı sıvazlanarak, poz verdirildi. Ve bu sahneler kamuoyuna servis edildi.
Samast’a, “Aslanım benim, güzel poz ver. Aferin oğlum…” övgüleri eşliğinde poz verdirenlerin onu gençliğe “beyaz bereli genç bir kahraman”, bir “gençlik idolü” olarak sunmasıyla başlayan özel muamele, yargılanması sürecinde ve cezaevinde de sürmüştür.
Her taşın altında “örgüt”, “terörist” arayan savcılar ve mahkeme önce -Ogün Samast’ın Trabzon’da kontrgerillanın uzantıları olduğu açıkça bilinen bir çevre içinde eğitilip kendisine Trabzon istihbaratıyla bağlantılı kişilerin silah verip Hrant Dink’in öldürülmesi için göndermesi çok açık olduğu halde- bu gerçeği görmek istememiştir.
Samast, hiçbir örgüt bağlantısı içinde olmayan ve tamamen kendi iradesiyle Hrant Dink’i “Vatan haini olarak gördüğü için” öldüren “bağımsız bir kişi” olarak yargılanmış, kendisine 22 yıl 10 ay hapis cezası verilmiştir. Daha sonra “örgüt üyeliği”nden verilen ceza ise Yargıtay tarafından ‘zaman aşımı’ndan düşürülmüştür.
Cezaevinde de bir gardiyanın boğazına bıçak dayadığı için yargılanıp 5 yıl 1 ay ceza aldığı halde Samast, “İyi halli olduğu” gerekçesiyle tahliye edilmiştir!
Samast’ın salıverilmesi sonrasında tepkisini dile getiren Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, “Hrant’ın katili olduğu söylenen kişiyi serbest bıraktılar. Bir kez daha adaletsizliği yüzümüze çarpıp, yasın en ağır günlerine geri yolladılar bizi. Biz zaten yıllardır katillerle aynı havayı soluyoruz… Bir gün bile ceza almamış katillerin arasına karıştı gitti bir tetikçi daha” diyerek ifade etti!
Artık Ogün Samast, onu daha çocukluk günlerinden itibaren yetiştirip Hrant Dink’i öldürmek için eline silah verip İstanbul’a gönderenlerin, mahkemelerde ve cezaevinde koruyup kollayanların kucağında!
Samast’ın bundan sonra 16 yıl 10 ay cezaevinde yatmış kıdemli bir “militan” olarak nasıl bir rol üstleneceğini de çok geçmeden öğreneceğiz.
‘BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEZ’: ÇÜNKÜ…
Yandaş medyanın avukatları, gazetecileri, siyaset bilimcileri… Ogün Samast’ın cezaevinden çıkarılıp ortalığa salıverilmesinin “hukuki” kuralara uygun olduğunu gösterebilmek için bin dereden su getiriyorlar.
Öte yandan Hrant Dink’in katledilmesi sonrasında yargıdan adil bir karar çıkması için mücadele edip Samast’ın arkasındaki teşvikçilerin, onu katil yapan stratejinin sahiplerinin yargı önüne çıkarılması içini yıllardır iğneyle kuyu kazmak zorunda kalan ilerici-demokrat güçler de elbette bir katilin sırdan bir “kader mahkumu” gibi “iyi halli” denerek ortalığa salıverilmesini de kabul etmiyorlar, etmeyecekler de!
Bu yüzden de “Biz bitti demeden bu dava bitmez” diyerek “adalet arayışı” mücadelesini sürdürme karalılıklarını ifade ediyorlar.
Ve elbette ki kamuoyu vicdanı;
- Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş AİHM; Can Atalay AYM’nin “hak ihlali” kararına karşın cezaevinde tutulmaya devam edilirken,
- Gezi tutukluları tamamen afaki iddialarla cezaevine atılmışken,
- Onlarca gazeteci sadece haber yaptıkları için cezaevindeyken,
- Binlerce Kürt siyasetçi, seçilmiş belediye başkanı ve yöneticileri yıllardır cezaevlerindeyken,
- Çok sayıda aydın, demokrat, akademisyen, kültür insanı, binlerce yurttaş, konuştuklarından, yazdıklarından, attıkları tweetlerden… dolayı mahkemelere sürüklenirken
Ülkede infial uyandıran bir cinayetin katil olan Samast’ın salıverilmesini kabul etmeyecektir!
SAMAST NEDEN ŞİMDİ TAHLİYE EDİLDİ?
Samast’ı tahliye edenler ve onların her köşedeki sözcüleri, aslında Samast’ın üç yıl önce “denetimli serbestlik hakkı”nı kazandığını ama üç yıldır başvurularının reddedildiğine özellikle vurgu yapıyorlar. Bu da “Ogün Samast neden şimdi tahliye edildi?” sorusunu akla getiriyor.
Bu soruya “infaz yasası”na değil ama içinden geçilen dönemin özelliklerine dikkat çekerek yanıt vermek daha gerçekçi olacaktır.
Çünkü, epeyce bir zamandan beri ülkemizde mahkeme kararları hukuki gerekçelerle değil tamamen siyasi, siyasi iktidarın amaç ve hedefleriyle bağlantılı şekilde, verilmektedir.
Nitekim günümüzde tek adam iktidarı ekonomiden siyasete, eğitimden sosyal güvenliğe her alanda hedeflerini yerel seçimleri kazanarak, sermaye muhalefetinin tabutuna son çiviyi çakma amacına bağlamış bulunmaktadır.
Bunu için de;
- Ekonomideki, iç ve dış politikadaki, şehircilik ve belediye hizmetlerindeki başarısızlıklarını tartıştırmak yerine; soyut yasa-anayasa tartışmalarını -ve tabii medya ve devlet gücünün yanı sıra yerellerde en gerici güçleri de bu doğrultuda seferber ederek- kullanmaya amaçlamaktadır.
- Yerel seçime “tek adam rejiminin anayasasını” yapma tartışmasıyla gitmeyi amaçlayan iktidar, Samast’ın tahliyesi etrafında gündeme gelen “infaz yasası”nı da bu amaçla kullanmak istiyor görünmektedir. Nitekim AKP’li Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un, “Bütün bunlar bizim yargı sistemimiz içerisinde yeniden gözden geçirilmesi gereken hususlar olduğunu ortaya koyuyor” şeklindeki sözleri bu tartışmayı da “sistemin anayasası” tartışmalarına bağlayacağı anlaşılmaktadır.
- Cemaat ve tarikatlar başta olmak üzere; ırkçı, şoven, milliyetçi odaklarla, “Bakın; Ayasofya’yı yeniden cami yaptık. İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık. Sivas Katliamı’nın sorumlularını ve Hizbullahçı canileri ‘zaman aşımı’ ve ‘yaşlılıkları’ nedeniyle salıverdik. Şimdi de Ogün Samast’ı aranıza gönderiyoruz” diyerek yerellerdeki en gerici kontra güçlerle ittifaklarını güçlendirme adımını atmayı amaçlamaktadır.
Çünkü yerel seçimlerde, yerellerdeki bu en gerici odaklar genel seçimlere göre çok daha etkili olacaktır.
Başa dönersek kısacası Samast’ın salıverilmesi herhangi bir kişinin infaz yasasının şöyle ya da böyle yorumlanarak salıverilmesi ötesinde ülkedeki adalet arayışına, kamuoyu vicdanında büyük rahatsızlık yaratan yargıdaki yasa ve hukuk tanımazlıklara karşı mücadeleye cepheden bir meydan okumadır.
Tüm bu adımalar tek adam rejiminin hesaplarıdır. Ama ülkemizin demokrasi güçleri, olup biteni doğru teşhir edip; halkın talepleri etrafındaki mücadelesinde üstlerine düşeni yaptıkları ölçüde iktidarın hesaplarının akamete uğraması, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olması” hiç de olanaksız değildir.