İhsan Çaralan
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’e göre ekim ayında tüketici enflasyonu yüzde 2.55 artarken yıllık olarak da yüzde 32.87 artmış!
TÜİK’le aynı gün açıklama yapan Enflasyon Araştırma Grubuna (ENAG) göre ise ekim ayında TÜFE aylık olarak yüzde 3.74, yıllık olarak yüzde 60 olarak gerçekleşti.
1 Ekim günü İstanbul enflasyonunu açıklayan İstanbul Ticaret Odasına (İTO) göre ise aylık enflasyon yüzde 3.31, yıllık enflasyon ise yüzde 40.84 olarak gerçekleşti.
Emekçilerin harcamaları, içinde en büyük ağırlığa sahip gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 3.41, ulaştırmada yüzde 1.07 ve barınmada yüzde 2.66 artış olarak gerçekleşti. Ekim ayında en yüksek artış ise yüzde 15 ile giyimde oldu.
Enflasyonun yüzde 30’larda olduğuna kimse inanmıyor
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 31 Ekim günü finans zirvesinde yaptığı konuşmada, “Enflasyonda yüzde 25–29’luk hedefin yakalanmasının zor olduğunu” itiraf etti ama “2022 yılında enflasyonun yüzde 62 civarında olduğunu, bu sene ise yüzde 33’e kadar gerilediğini, bunun bir ilerleme olduğunu” da iddia etti.
Hem de Türkiye’nin enflasyonunun Arjantin’i de geçerek dünyada birinci sıraya yerleştiği bir dönemde.
Merkez Bankası da son aylardaki açıklamalarında yılın başında yüzde 17’lerden başlayıp revize edile edile yüzde 24–29 gibi çok geniş bir aralığa endekslenen 2025 enflasyon hedefinin yüzde 30’larda geçekleşeceğini kabul etmişti.
Şimşek’in açıklamalarını zayıf bulmuş olmalı ki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da 31 Ekim’de katıldığı bir TV programında Şimşek’e omuz verdi.
“Enflasyonu kademeli ve kararlı bir şekilde aşağı çekiyoruz. Gelecek yılın hedefi yüzde 20’nin altı, 2027’nin hedefi ise tek haneli rakamlara ulaşmak” diyen Yılmaz neredeyse AKP iktidarının ilk yıllarından beri her yıl için “tek haneli” (hatta “yüzde 5”) olarak ilan ettikleri enflasyon hedefini bu kez de 2027’nin hedefi olarak ilan etti!
Elbette ki burada yüzde 30’lar denilerek övünülen enflasyon hedefi TÜİK’in verilerine göre. ENAG yıllık enflasyonun yüzde 60 olduğunu söylüyor. Enflasyonu “pahalılık” yani “geçim sıkıntısı” olarak artık kemiklerinde hisseden emekçiler ise ENAG’ın yüzde 60’lık verisinin gerçeğe daha yakın oluğunu belirtiyor. Semt pazarlarında yapılan röportajlarda yurttaşların duygusu ise enflasyonun yüzde 100’lerde (hatta daha da fazla) olduğu yönünde!
Aslına bakılırsa yasal olarak enflasyonla mücadelenin sorumlusu olan Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanlığı, enflasyonla mücadelede havlu atmış bulunuyorlar! Çünkü enflasyonu yüzde 30’lara indirdikleri söyleminin tek dayanağı TÜİK’in verileridir.
Biraz ironik olsa da bugün enflasyona karşı mücadele eden tek kurum TÜİK’tir!
Ama ona da kimse inanmamaktadır!
Gerçek enflasyonu aşan bir ücret ve maaş için mücadele!
Enflasyon karşısında havlu atanlar; enflasyona karşı mücadelenin panzehri olarak öne sürdükleri, “Ücretlerin yüksekliği sebep, enflasyon neticedir” diye formüle ettikleri, “Yoksuldan alıp varsıllara verme” politikasında çok radikal biçimde ısrar etmektedirler.
Elbette ki işçi sınıfı ve emekçiler enflasyonu “Yoksuldan alıp varsıla verme” aleti olarak işleten “ekonomik istikrar” politikalarına karşı mücadele etmeyi ihmal etmemelidir. Tersine, bu konuda işçi sınıfı ve emekçiler için daha yığınsal ve daha ısrarlı bir mücadele olmazsa olmazdır.
Ama şu da bir gerçek ki enflasyona karşı mücadele çizgisinde kalarak sonuç almak işçi sınıfı ve halk yığınları için uzun vadeli bir mücadeledir. Ama pahalılığa, geçim sıkıntısına karşı, elbette TÜİK enflasyonu değil ama halkın yaşadığı gerçek enflasyonu aşan ücret ve maaş artışları ile pahalılığı yenebilirler. Bu, aynı zamanda sermaye iktidarlarının enflasyonu, bugün açıkça görüldüğü gibi, sermaye için bir fırsata dönüştürmelerinin önüne geçmenin de gerçekçi yoludur.
Bu yüzden de sendikalar, emek örgütleri, mevcut enflasyonun altında ezildiğini fark eden her toplumsal kesim; “Patron bu ücreti ödeyebilir mi?”, “Bu ücreti talep edersem işimden olabilir miyim?”, “Böyle bir kriz ortamında bu ücret talebi çok mu olur?” gibi patron ve iş birlikçisi sendika bürokrasisi tarafından çok ince yöntem ve gerekçelerle organize edilen kara propagandaya prim vermeden insanca yaşanacak bir ücret ve maaş için mücadele etmek durumundadır.
Kasım ve aralık ayları emek mücadelesi için önemli
Önümüzdeki aralık ayı, asgari ücretin ve emekli aylıklarına yapılacak zammın belirlendiği aydır. Dolayısıyla geçmiş yıllarda tanık oluğumuz gibi TÜİK kasım ve aralık ayı enflasyonunu önceki aylara göre daha büyük bir gayretle düşük gösterecektir. Çünkü böylece asgari ücret ve emekli aylıklarının daha düşük tespit edilmesi için gerekli dayanağı sunmuş olacaktır.
Asgari ücretliler ve emekliler sadece yakınırsa ve enflasyonun altında ne kadar ezildiklerini aşan bir mücadele hattına girmezse, 2026 yılında 2025’e göre bile çok daha ağır bir yaşama katlanmak zorunda kalacaklar.
Yani asgari ücretliler ve emekliler için yaşam koşullarını biraz iyileştirmek istiyorlarsa, birleşmek ve ciddi bir mücadele vermek durumundadırlar.
Öte yandan en önemli iş kolu olan metal iş kolunda Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Öz Çelik-İş sendikaları MESS ile 150 bin metal işçisini kapsayan bir TİS sürdürmektedir. Türk Metal ve Öz Çelik-İş’in yüzde 38, Birleşik Metal-İş’in ise yüzde 58 ücret artışı talebiyle masada oldukları bir TİS yürütülmektedir.
Gazetemizin sürekli okurları sadece Birleşik Metal–İş’in değil Türk Metal ve Öz Çelik-İş’in üyelerinin de Birleşik Metal–İş’in talebini benimsediklerini biliyor. Ama şu da bir gerçek ki metal işçilerinin sendikal bölünmüşlüğünün, taleplerde de bir bölünmeyle TİS masasına yansımış olması MESS’li patronların işini çok kolaylaştırmaktadır. Çünkü metal iş kolundaki işçilerin yaşam koşullarını az çok iyileştirmelerini sağlamak için sadece MESS’i değil Türk Metal ve Öz Çelik–İş bürokrasisini de aşan bir mücadele hattına geçmeleri gerekmekte.
Aslına bakılırsa iktidarın ‘Ücret ve maaşları düşürerek enflasyonu yenme’ politikasının püskürtülmesinin yolu; aynı zamanda işçilerin ve emekçilerin kendi talepleri etrafında birleşmesi ve onları elde etme mücadelesinde adım atmalarından geçmektedir.




