Muhalefeti dizayn etmeye çalışan rejime toplumsal muhalefet her alanda meydan okuyor. Ülkeye yayılan eylemler rejimin karşısında konumlanıyor. Muhalefet toplumu örgütlemekten uzak görüntü çizerken, hükümet istifa diyen üreticilerin talebi kampüslerde kadınların mücadelesinde birleşiyor.
Ekonomiden eğitime, çevreden toplumsal yaşama kadar ülkenin bütün alanlarını kuşatan rejim, mümkün olduğunca açığa çıkan her bir itiraz dalgasını susturmak niyetinde. Yeni dönem siyasetinde, muhalefeti de bu suskunluk dalgasının içerisine almak isteyen rejimin en büyük engeli ise toplumsal muhalefetin kendisi.
Daha önce ülkenin birçok noktasında zamlara, gerici baskılara, çevrenin talan edilmesine sokağa çıkan toplumun farklı kesimleri buldukları her alanda rejime karşı pozisyon almayı sürdürüyor.
TOPLUMSAL MUHALEFETİN REJİM KARŞITLIĞI
Yoksulluğa hapsedilen emeklilerden, emperyalist tekellerin insafına bırakılan çiftçilere, hakları elinden alınan işçilerden geleceksizliğe mahkûm edilen gençlere, yaşam hakları elinden alınmak istenen kadınlara kadar toplumsal muhalefet akacak bir damar arıyor.
Son olarak Semih Çelik isimli erkeğin İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’i katletmesiyle beraber başta üniversiteler olmak üzere ülkenin her yanına yayılan eylemler de rejime karşı isyana dönüşmüş durumda.
‘Can güvenliği’ sloganıyla protestoları sürdüren binlerce genç yaptıkları açıklamalarda rejimin kadın düşmanı politikalarına karşı mücadele çağrıları gerçekleştirirken kampuslardan iktidara yönelik istifa sesleri yükseliyor.
Sokaklara dökülen domates üreticisinin talebi ile iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı üniversiteleri dolduran gençlerin mücadelesi de rejimin karşısında konumlanıyor. Üreticilerin yol kapatarak yükselttiği hükümet istifa sloganı, can güvenliği talebini yükselten kadınlarla sokaklara taşınıyor.
REJİM SINIRLARINA HAPSOLDULAR
Halkın farklı kesimlerinin yükselttiği rejim karşıtı eylemleri ise birleştirecek kapsamlı bir muhalefetin olmayışı en büyük eksiklik olarak öne çıkıyor.
Meclis muhalefeti açığa çıkan bu itiraz dalgasını birleştirmekten uzak bir görüntü çizerken sorunları dile getirmek dışında bir görev de üstlenmiyor. Yapılan basın açıklamaları ve kürsü konuşmaları dışında toplumun talepleri de örgütlenmekten uzak bir görüntü çiziliyor. Siyasetin üst perdesinde muhalefet güçleri rejimin sınırlarını aşacak bir politik hattı da var edemiyor.
Rejimin toplumsal desteğini yitirmeye başladığı koşullarda meclis muhalefeti rejimin varlığını dahi tartışmaktan çizilen uzak görüntüsü ise iktidarın elde etmek istediği durumların başında geliyor. Normalleşme görüşmeleri ile başlayan süreç sonrası MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye uzattığı el de ile AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP’ye olan ılımlı yaklaşımı da rejimin yeni bir tahkim arayışı olarak ortaya çıktı. CHP Lideri Özgür Özel’in TBMM’de yeni yasama açılışında Erdoğan karşısında ayakta alkışlayan görüntüsü dahi muhalefete çizilen sınırların aşılamadığı tartışmalarına yol açıyor. Son olarak CHP içerisinde de görüş ayrılığına yol açan ayağa kalkma mevzusu hakkında konuşan CHP Lideri Özel, ‘Türkiye’nin normalleşme ihtiyacı vurgusu yaparak Erdoğan’ın TBMM Genel Kurulu’nda ayakta karşılanmasını toplumun büyük bir çoğunluğunun olumlu bulduğunu belirterek savundu. Özel, ayağa kalkma kararı hakkında ‘Makama saygımızdan kalktık’ dedi.
Öte yandan ekonomik kriz karşısında işyerlerinde greve çıkan işçilere, yoksulluğa itiraz eden çiftçilere, ülkenin dört bir yanında eyleme geçen emeklilere, kadınlara, gençlere gözünü kulağını kapatan Erdoğan toplumun sorunlarını ötelemenin yollarını arıyor. Kimi zaman oluşturduğu yapay gündemlerle açığa çıkan itiraz dalgalarını görmezden gelen Erdoğan, kimi zaman da kendine tehdit gördüğü toplumsal muhalefeti hedef almaktan geri kalmıyor. Erdoğan, son olarak rejimin kadın düşmanı politikaları doğrultusunda ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini de protesto eden ve eyleme geçen gençleri marjinal olmakla suçladı. Erdoğan konuşmasında İstanbul sözleşmesinden çekilmenin kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye en ufak bir menfi etkisi olmadığını iddia ederken 6284’nolu kanunun kadınları korumak için yeterli olduğunu da öne sürdü.
∗∗∗
KATLEDENDEN, KORUYANDAN, AKLAYANDAN HESAP SORACAĞIZ
İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’in katledilmesi üzerine kadınların şiddete karşı eylemleri her gün artarak sürüyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Çalışmaları Komisyonu’nun çağrısıyla yapılan açıklamada ”Katledilen, şiddete uğrayan, sömürülen ve hatta kendini güvende hissetmeyen her kadının hakkını aramak için toplandık” denildi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, kadın cinayetlerine ve şiddet olaylarını protesto etmek için dekanlık önünde bir araya geldi. Öğrenciler protestoya siyah kıyafet giyerek katıldı. Ankara Üniversitesi öğrencileri ise polis barikatına rağmen yaptığı eylemde “Katledenden, koruyandan, aklayandan hesap soracağız. İstanbul Sözleşmesini geri alacağız” dedi. Bilgi Üniversitesi’nin kampus içerisinde bir araya gelen öğrenciler “Bu kirli düzeni değiştireceğiz” dedi. Mersin Üniversitesi öğrencileri de polis tarafından engellendi. Öğrenciler, engelleme üzerine “Kadınlara değil, katillere barikat” sloganı attı. Karabük Üniversitesi’nde toplanan yüzlerce öğrenci de “kadına çocuğa dokunma” sloganları atarak Safranbolu sokaklarında yürüdü. Kadına şiddeti protesto etmek için okul bahçesi girişinde bir araya gelen Alibeyköy Anadolu Lisesi öğrencileri okuldaki bazı öğretmenlerin engellemelerine rağmen cinayetleri protesto etti. Sakarya Üniversitesi öğrencileri üniversitede profesör unvanıyla görev yapan Ebubekir Sofuoğlu’nun katledilen kadınlar hakkındaki ifadelerine de tepki gösterdi. “Sofuoğlu istifa” sloganları atıldı. Muğla’da Sıtkı Koçman Üniversitesi öğrencileri tarafından yapılan açıklamada ise “Üstümüze çöken bu karanlığı yırtıp atacağımızı haykırmaya devam edeceğiz” denildi.