- Rab Kim veya Nedir?
Rab (ç. erbâb), Ârâmîce ve Süryânîcede büyüme ve artma anlamlarına gelen RB kök harflerinden türemiştir. Akatçada rabû büyük demektir. Efendi,[1] kral, ulu,[2] sahip, eğiterek öğreten, öğreterek eğiten, bilge kişi, öğretmen, usta anlamlarında kullanılır.[3] İbrânîcede rab kelimesinden türemiş rabbi kelimesi dîn âlimi veya öğretmen anlamlarına gelir. Bu sebeple Yahûdîlikte ilk rab, yani ilk öğretmen ve ilk âlim Mûsâ’dır.[4] Terbiye, mürebbî ve mürebbiye kelimeleri terbiyeci, eğitimci, eğiterek öğreten ve öğreterek eğiten demektir.
İbrâhîmî dînlerin kutsal metinlerinde genelde Tanrı veya efendi anlamlarında kullanılır. Benzer biçimde Hristiyanlıkta da Îsâ için Rab Îsâ tamlaması kullanılır. Bu tamlama eğitimci Îsâ; eğiterek öğreten Îsâ, öğreterek eğiten Îsâ; Îsâ öğretmen, Îsâ Usta, Öğretmen Îsâ, Usta Îsâ, Kral Îsâ, özgür Îsâ, köle olmayan Îsâ anlamlarına gelir.[5] Ârâmîce ve Süryânîcede rab ve rabbâ kelimeleri büyük, ulu ve efendi demektir.
Rab; artıran, basamak basamak eğiten, başa geçen, bilge adam, bir nesneyi olgunlaştırana kadar aşama aşama büyüten, bir program etrafında bir amaca yönelik eğiten ve yöneten, büyük olan, cilalayan/parlatan, düzene sokan, efendi, eğiterek öğreten, kral, ıslah eden, kokularla güzelleştiren, lord, nimet veren, nimeti artıran, öğreterek eğiten, öğretmen, sahip olan, toplayan, ulu kişi, usta, yetiştiren, yöneten anlamlarında kullanılmıştır. Ayrıca bir şeyi olduğundan daha iyi hale getiren, dağınıklığı toplayan, adım adım besleyip büyüten, düzene sokan, imkân ve nimetleri bir program çerçevesinde aşama aşama artıran eğitici veya bilge yönetici demektir.
Rab; hem besleyip büyüterek sahip çıkan hem de eğiterek yetiştiren eğitmen, öğretmen ve usta; besin kaynakları ile yönetim ve yaşam kânunları elinde olan güç sahibi, varlığı en basit halinden en kaliteli haline doğru yol aldıran; besleyen, büyüten ve donatan; varlıklara babalık edendir.
Rab; bir kimseyi büyüten, kişinin donanım kazanmasını sağlayan ve eğiten hem birey hem toplumdur. Ayrıca egemenliği altındakileri besleyip büyüten, donatıp koruyan kraldır. Efendi yahut velînimet[6] kelimeleri rabbin anlamca karşılığıdır. Örneğin terbiye etmek, rablığın gereği olarak varlığın yaratılış amacına uygun biçimde varlığı olgunlaştırma sürecine almaktır. Yani eğiterek öğretmek ve öğreterek eğitmektir. Bu bağlamda rab, Tanrı ve başkası için kullanılır.
Arapçada rab sözcüğünden türemiş epey kelime vardır. Örneğin rabbu’d-dâr, ev sahibi; rabbu’l-feres, at sahibi; rabbu’l-‘amel, işveren, patron, iş sahibi; rabbu’l-erbâb, efendiler efendisi; rabbu’l-gunaymetu, davar sürüsü az olan; rabbu’l-hamr, içki tanrıçası; rabbu’l-ibâd, kölelerin efendisi; rabbu’l-kalem, kalem sahibi, kalem efendisi, muhteşem bir yazı yeteneği olan; rabbu’l-mal, mal sahibi; rabbu’n-nâs, insanların efendisi/yöneticisi; rabbu’s-surayme, deve sürüsü az olan; rabbu’ş-şey, bir şeyin sahibi…demektir.
Râbbün/râbbetün, üvey çocuğunun bakım ve sorumluluğunu üstlenen kimsedir. Üvey anne/babanın gözetim, bakım ve eğitiminde olan çocuğa rabiybun/rabiybetün denir. Rubbun, olgunlaşmış bir meyvenin suyu ile karıştırılmış tulumdur. Er-rebâbu, bitkileri zamana bağlı biçimde besleyip büyüttüğü için buluta verilen addır. Rubbe, bir nesnenin ara ara veya sık sık görülmesidir.
- Rab Kavramları
Rab sözcüğü ile kurulmuş tamlama ve deyimleri doğru açıklamadığımızda her ciddi eserin başına gelen çeviri hataları Kur’ân’ın da başına gelir. Hatta gelmiştir. Bu sebeple rab ile ilgili bazı tamlama ve deyimlerin açıklamasını yapacağım.
- 1. Rabb’in Rahmeti
Evren, doğa ve toplum düzeninden bahseden Kur’ân, rabbin rahmeti tamlamasını şu anlamlarda kullanır:
a. Verdiği yazılım ve donanımlarla eğitilme, beslenme ve büyüme imkânları veren yönetimin “karakterindeki sevgiyi” yönettiklerine yansıtmasıdır.
b. Beslenme, büyüme, yazılım ve donanım kazanma aracı olan toplumsal vicdânın sahip olduğu sevgi ve acımasını bireylere yaymasıdır.
c. Yönetici veya yönetimin sevgi ve acımasıdır.
d. Toplumun bireye yönelik sevgi ve acımasıdır.
- 2. Rabbânî
İbrânîcede rav (ç. rabbanim) ve ondan türeyen rabbi ve rabban sözcükleri vardır. Rav, rabbi ve rabban kelimeleri çok veya büyük gibi anlamlara gelir. Bu anlamlarıyla kelime Tanrıyla ilişkilendirilmiş ve Tevrat Dönemi İbrânîcesinde efendi, öğretmen, yönetici, lider gibi anlamlarıyla Tanrı için kullanılmışken üst düzey bir yönetim görevinde bulunanlar için de kullanılır olmuştur. Rabbî “Rabbe uyan, rabbin yolundan giden” demektir; rabbânî ise sahip olduğu rab bilgisiyle rabbin yolundan giden demektir. Bu anlamlar hem Tanrı’yı tanıyarak Tanrı’nın yolundan gidenleri hem de ülkeyi yöneten kişi veya ekibin yasa, yönetmelik ve kurallarını bilerek yönetimin yolundan gidenleri kasteder. Rabbânî kelimesi zaman içinde dîn ve ilim konusunda derinleşen; bilgi, bilgiye dayalı eylem ve öğreticilikte olgunlaşmış kişi anlamlarını da kazanmıştır.
İslâm tarihinde ilk kez ibn-i Abbas için rabbânî denildiği iddiâ edilmektedir.[7] Rabbi, Yahûdî sözlü geleneği olan Mişna İbrânîcesinde efendi(m) anlamında kullanılmıştır. İncillerde ise Yahûdî bilginleri için bir ünvan olarak kullanılmıştır.[8] İncil’de vicdân elçisi Îsâ da rabbi[9] olarak adlandırılmıştır.[10]
Rabbâniyyûn, rabbânîler demektir. Rabbânî; bilgisi, tecrübesi, yetiştirmesi ve eğitmesini bir süreç içinde adım adım ilerleten kişidir. Yukarıda söylediğim gibi sahip olduğu rab bilgisiyle rabbin yolundan giden kimseyi tanımlar. Ancak vicdân elçileri Îsâ ile Muhammed’in rabbânî olmasıyla bu nitelemeye sığınarak iş yürütenlerin eylem ahlâkı aynı değildir. Tarihsel süreçte ise bu ifade Kilise ve manastırlarda kendini Tanrı’ya adadığını iddiâ edenler için kullanılmış ve tüm dînlerdeki tapınak görevlilerini içermiştir. Tapınak mensupları bol bol ritüel yaparak, kralların işlerine karışmayarak, toplumu ritüellerle uğraştırarak hem egemen siyasal sistemlerin devamını sağlamış hem de halkı egemenlerin verdikleriyle yetinmeye alıştırmıştır. Böylece halkı siyasal, ekonomik, askerî ve hukûksal sistemi sorgulatmaktan uzak tutmuşlardır.
Rabbânîler, halkı doğrudan etkilendikleri siyâset, hukûk ve ekonomi ile uğraşmak yerine kazâ namazları,[11] nâfile namazlar,[12] nâfile oruçlar, cevşen okumaları,[13] vird okumaları,[14] zikir çekmeler ve Kur’ân hatimleri[15] gibi eylemlerle zaman geçirmeye çağırırlar. Tanrı yolunun kötülüklere pasif biçimde dayanma, daima ritüel yapma, dünyevî hazlardan uzak durma ve Tanrı’nın sevdiği kullarla birlikte yaşama olduğu yönünde propaganda yaparlar.[16] O nedenle rabbânîler, toplumun yozlaşmasında[17] etkisi olan dîn sınıfını da kasdeder.
- 3. Vahyeden Rab
“Rabbin vahyetti.”[18] benzeri âyetler bağlamı içinde doğru anlaşılmalıdır. Bu cümle “Ustan konuştu, öğretmenin hızlı biçimde işaret etti, bilge adam îmâ ve işaretle konuştu, bilge yöneticin bilgi ve haberi en hızlı ve en kestirme biçimde ulaştırdı.” gibi anlamlara gelir.
Ayrıca rabbin vahyetmesi “Olay ve durumları olduğundan daha iyi hale getiren, dağınıklığı toparlayan, adım adım besleyip büyüten, ortamı düzene sokan, imkân ve nimetleri bir program çerçevesinde aşama aşama artıran bilge yöneticin veya yönetim sistemin; bilgi ve haberi en hızlı ve en kestirme biçimde ulaştırdı.” demektir.
Devam edecek…
________________________________________
[1] Efendi: İyi ile kötü, güzel ile çirkin, eğri ile doğruyu sağlıklı biçimde ayıran (reşit, mümeyyiz); vekil olmayan, asıl; sorumluluk ve yetki sahibi; saygıdeğer, üstad, köle sahibi, Bizans’ta bir saygı ünvanı.
[2] Ulu: Olgun, olgunlaşmış (kişi), yüce, büyük, yaşlı.
[3] “Tanrı’n Yahve’nin adını boş yere ağzına almayacaksın, yoksa Yahve bunu cezasız bırakmayacak.” âyetinin gereği olarak Yahve’nin azâbından korkan Yahudiler, Yahve yerine Rab kelimesini kullandı.
[4] Rabbi sözcüğü Türkçede haham kelimesiyle anlatılır.
[5] İncil, Yaratılış 2: 4; Markos 12: 36; Kur’ân, En’âm, 80.
[6] Velî-nimet: İyiliği görülen kişi. Bir kimsenin birçok şeyini borçlu olduğu kimse.
[7] Fahreddin Râzî, VIII, 111; Âlûsî, III, 332.
[8] İncil, Matta, 23: 7.
[9] İncil, Matta, 26: 49; Markos, 14: 45.
[10] TDV İslâm Ansiklopedisi, Rabbâniyyûn, 34. cilt, s. 376-377, İstanbul, 2007.
[11] Kazâ: Dâvâyı bir karara bağlama, borcu zamanından sonra ödeme. İstem dışı veya ihmal, tedbirsizlik ve dikkatsizlik dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması. (Geleneğe göre Tanrı’nın insan hakkında verdiği karara kader, bu kararın gerçekleşmesinene kazâ denir.)
[12] Nâfile: Gerekenden fazlası, yararsız, zorunlu olmadığı halde bir iyilik beklentisi için yapılan.
[13] Cevşen: Zincir ve puldan yapılan örme zırh, zincir baklası, halka. Bir duâ kitabının adı.
[14] Vird: Sürekli tekrarlama, diline dolama.
[15] Hatim: Sona erdirme, bitirme.
[16] Tanrı’nın kimi sevdiği veya sevmediği konusunda ellerinde bilgi ve belge varmış gibi “Allâh dostu, Allâh’ın sevgilisi, insanlığın sultanı” gibi uyduruk sevgi ve ilgi ünvanları uydurmaktan asla utanmazlar.
[17] Yoz: Kısır, faydasız, doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan, davar sürüsü, tek hörgüçlü dişi deve.
[18] Nahl, 68.