Mehmet Lütfü Özdemir’in Haberi
Mehmet Pamak-Atilla F. Ergun tartışması giderek büyüyor. Hatırlanacağı üzere bir internet sitesine vermiş olduğu söyleşide İhsan Eliaçık, Ali Bulaç, Mustafa İslamoğlu ve Abdulkerim Suruş gibi yazarları “emperyal projelerin ürünü ve uzantısı olmak”la suçlayan Mehmet Pamak’a Atilla F. Ergun’dan çok sert cevap gelmişti.
Söyleşinin ikinci bölümünde de saldırılarını sürdüren Pamak’a Ergun’un verdiği ikinci cevap son derece sert oldu. İşte Ergun’un yazısından satır başları:
* Meğer Pamak’ın abdesti de yokmuş… Söz konusu yazar ve düşünürleri “emperyal projelerin ürünü ve uzantısı” olmakla itham eden Pamak’ın bu çirkin saldırısına cevaben kaleme aldığımız makale, “Yeşil Kuşak Projesi’nin çocukları”nı tam anlamıyla çılgına çevirdi. Öyle ki, edep-ahlak yoksunu “Pamakist İslamcılar”…
* Pamak, söyleşinin bu ikinci bölümünde cehaletini bütünüyle ortaya koyuyor. Kavramları doğru algılayamadığı, analiz yeteneği olmadığı ve meram kabiliyeti bulunmadığı için söyleşiyi işkenceye dönüştürerek hem kendisine hem de okurlara eziyet ediyor. Bu nedenle bu makalede söyleşinin…
* İslam’ın her türlü yönetime karşı olduğunu düşünüyorum, ancak Pamak’ın önerdiği faşist sistemle kıyaslandığında demokrasinin insan onuruna ve menfaatine daha uygun olduğu gün gibi aşikârdır.
* Pamak, “İslam” etiketi taşıdığı için iktidarın kendi elinde veya daha geniş bir ifadeyle baştan aşağıya Müslümanların elinde olmasını arzu ediyor. Dolayısıyla diğerleri onun çok da umurunda değil. Bu bakımdan tam anlamıyla bir Yahudileşme temayülü içerisinde. Sanki Allah sadece İslamcıların Allah’ı, İslamcılar da Allah’ın seçilmiş halkı…
* Pamak, kendini veya daha geniş bir ifadeyle bireyleri “din” yerine koyuyor. Sisteme dâhil olma, yönetime katılma, söz sahibi olma ve diğer toplumsal haklar açısından kendisine diğerleriyle eşit statü tanınmasını ve dört kitabın ortak paydası olan değerler üzerinde uzlaşılmasını “bütün dinlere eşit mesafede durmak, bütün dinlerden soyutlanmak” olarak nitelendiriyor ve bunu kötülüyor. Oysa bütün inanç gruplarının üzerinde uzlaşacakları değerler bellidir. Örneğin…
* Kur’an’ın açık ifadesiyle hiç kimse bir diğerine istemediği bir şeyi zorla dayatamaz. Ne bir inanç, ne bir yaşam tarzı, ne bir sistem, ne de başka bir şey…
* Kişinin “İslam” etiketi taşıması hiçbir şeyi değiştirmez. Aksine kişi kendini nasıl nitelendirirse nitelendirirsin, eğer Pamak örneğinde olduğu gibi iktidar sevdasına kapılmışsa, mülk talebinde bulunuyor ve “sizi ben yöneteceğim” diyorsa onda ahlaki açıdan ve İslami değerleri içselleştirme bakımından ciddi bir problem var demektir. Zira insanın hevasını ilah edinmesi istemeye başlamasıyla doğru orantılıdır…
* Peygamberin “Habeşistan’a gidin” tavsiyesi Hıristiyanların yönettiği bir devlette de hiç kimsenin zulme uğramayabileceğini ve Allah’ın muradı olan adaletin tesis edilebileceğini gösteriyor. Ya da Pamak bu işi peygamberden daha iyi biliyor…
* Pamak diyor ki, “Ben bilirim, benim söylediğim doğrudur.” Biz de diyoruz ki, “Sen bu işten anlamıyorsun, kafan bu işe basmıyor. Sen Allah’ın muradını kendi hevan ile karıştırıyorsun. Senin Allah’ın muradından anladığın iktidar elde etmek ve insanlık ailesinin başına bela olmaktan ibaret. Bunun adı iktidar elde etme, sınırsız mülke kavuşma arzusudur, son derece tehlikelidir, adamı bozar, cehenneme odun eder. Nitekim Âdem’le eşinin ayağını kaydıran, Kabil’e ilk cinayeti işleten, dünyanın anasını ağlatan bu dürtüdür.”
* Akıl sahibi her insanın kabul edeceği üzere, her şeyden önce Kur’an metni tarihin belli bir zaman diliminde ortaya çıkmıştır. Metnin ortaya çıkışında -23 yıllık zaman dilimi- tarihi, sosyal, siyasi, iktisadi ve kültürel şartların etkisi göz ardı edilemez. Bu bakımdan kutsal kitaplar da dâhil tarihte hiçbir metin yoktur ki, ortaya çıktığı dönemin şartlarından etkilenmiş olmasın…
* Her ne hikmetse Pamak, “hududullah/Allah’ın hudutları” ifadesini cımbızlıyor ve uygulamanın şeklini de Allah’ın korunmasını emrettiği hudutların içerisine sokuyor. Oysa Allah’ın korunmasını emrettiği hudutlar, haramlar ve helâllerdir. Şimdi biri çıkıp da bize “siz şu helâl veya haramı inkâr ediyorsunuz” diyebilir mi? Adama gülerler…
* Bırakın şekli şartlar gerektirdiği takdirde uygulamanın kendisi dahi yürürlükten kalkabilir. Bunun İslam tarihindeki en önemli örneği…
* Bizim Kur’an’ın herhangi bir hükmü için “tarihte kaldı, geçti gitti, bugünü bağlamaz” dediğimiz vaki değildir. Metnin tarihsel oluşu, evrensel oluşuna engel teşkil etmez. Bırakın kutsal metinleri, kaleme alınmış nice eser vardır ki, tarihin belli bir dönemine ait olmalarına karşın günümüze hitap ederler, içinde bulunduğumuz fiili duruma ışık tutarlar. Bu nedenledir ki, onlardan alıntılar yapılır, üzerlerinde uzun uzadıya konuşulur. Pamak ve onun gibi düşünce fakiri adamlar, tarihsel bir metinden evrensel hükümler çıkaracak kapasitede olmadıkları için meseleyi idrak edemiyorlar.
* Allah’ın hükmü demek insanlığın ortak değerleri demektir. Her ne kadar tahrif edilmiş olsalar da bu değerler diğer kutsal metinlerde de mündemiçtir. Malum zihniyetin “beşeri ideolojiler” olarak nitelendirdiği felsefi ve politik düşünce akımları için de durum bundan farksızdır. Bu nedenledir ki, İkbal, Das Kapital için “Cibrilsiz Kitap” diyor, Rus halkının ortaya koymuş olduğu hareketi ve hararetli faaliyeti büyük bir umutla takip ediyor ve “İhtiyaçtan fazlasını infak edin” ayetindeki hakikatlerin 20. yüzyılda ortaya çıkmasını temenni ediyordu. Bu da bize gösteriyor ki, akıl, vicdan ve sağduyuyla bağdaşan, dolayısıyla Kur’an’ın ve diğer kutsal kitapların özüyle uyum içerisinde olan her düşünce, hareket ve uygulama Allah’ın hükmü kapsamındadır. Zaten Kitab’ın evrensel oluşunun anlamı da budur.
* Biz ne Protestanız ne de Katolik, fakat kesin olan bir şey varsa o da Pamak’ın Ortodoks, katı ve baskıcı olması itibariyle de hafiften(!) Katolik olduğu. Malum, Ortodoksi İslam tarihinde Ehl-i Sünnet’e, dolayısıyla Emevilere, Abbasilere, Selçuklu’ya ve Osmanlı’ya tekabül eder. İktidar mezhebidir. Bütün planlarını gücü elde etmek üzerine yapar. Allah muhafaza işbaşına gelirse malı götürür, siyaseten katleder, hulâsa tağutlaşır. Tıpkı Pamak gibi kendini rab ve ilah yerine koyar. Aradaki tek fark şu ki, Pamak’ın siyasi-ideolojik, kültürel ve felsefi kapasitesi yok. Muaviye’yle aynı zihniyete sahip, ancak onun kapasitesinden yoksun.
* Allah’ın haram kıldığı kapitalizm ve faşizm bataklığına sürüklenmiş, dahası “sınıflı toplum şirki”ne bulaşmış kesimlere hadlerini bildirmek boynumuzun borcudur. “Rabbani metot, vahyin ölçüleri, Allah’ın hâkimiyeti, İslam Devleti” vb. klişeleşmiş, içi boş söylemlerle insanları aldatan, Allah’la insanı iki rakipmiş gibi karşı karşıya getiren, insanı hem kendisine hem de Rabb’ine karşı yabancılaştıran faşist düşüncenin gerek topluma gerekse insanlığa verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Halkları İslam adına köleleştirmek isteyen bu ahlaksız ve habis zihniyet, yaşadığımız topraklarda geri kalmışlığın, açlığın, yoksulluğun ve sefaletin yegâne müsebbibidir…
* Pamak, adımı kullanmaya cesareti olmadığı için şahsımı isim vermeden “tetikçi” olarak nitelendirmiş. Haksızlık karşısında haklının tetikçisi olmaktan onur duyarız. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Ancak ben her şeyden önce kendi düşüncelerime saldırıldığı için kaleme sarıldım…
* Pamak, Müslümanları “emperyal projelerin ürünü ve uzantısı olmak”la itham edecek, hiç kimse de çıkıp ona cevap vermeyecek. Pamak’ın adaletten anladığı bu! Kendisi misliyle karşılık verme hakkına sahip, başkaları değil. “Pamak kafalılar”ın yönettiği bir “İslam Devleti”nde yaşadığınızı hayal edin, ne kadar korkunç değil mi?
* Pamak, bir daha hiçbir Müslüman’ı “emperyal projelerin ürünü ve uzantısı” olarak suçlamayacağına dair söz verip tevbe ederse hakkımı helal edip etmeme konusunu düşüneceğim. Bunun yanında söylediklerimden bir tekinin dahi asılsız olduğunu ispat ederse, hem tevbe edeceğim hem de yazı yazmayı bırakacağım… Hodri meydan!
* Pamak gibi kapitalist ve emperyalist uşaklarının yanında yer alarak dini rant ve sömürü aracı haline getirmektense insanlık ailesinin adaleti, eşitliği ve özgürlüğü savunan şerefli üyelerinin yanında yer alarak solcu olmak daha iyidir…
* İhsan Eliaçık, Ali Bulaç ve İslamoğlu… Üçü de hapis yattı bedel ödedi. Pamak ise pılısını pırtısını toplayıp Almanya’ya kaçtı. Orada mazlum ve mağdur edebiyatı yaptı. Zulüm nedeniyle yaşadığı yeri terk eden, bir başka ifadeyle hicret etmiş, üzgün ve süzgün “mücahit” rolünü oynadı…
* Pamak’ta zerre kadar insan onuru kalmışsa, çıkar “şu, şu, şu söylenenler birer iftiradır” der. Lakin söylediklerimin hepsi ispatlı şahitlidir. Allah’ın vaadi haktır; O, doğru olanları da yalancıları da bilmektedir…