Kırgızistan’da birkaç ay önce yaşanan siyasi kaos ile birlikte ülkede yaşanan gerginliğin ardından eski Cumhurbaşkanı Kırmanbek Bakıyev’in ülkeyi terk etmesi ve geçici yönetimin kurulması, farklı gruplar arasındaki etnik çatışma riskini ne yazık ki ortadan kaldırmaya yetmedi. Nisan 2010 tarihinden beri ülkede çözülemeyen siyasi sorunlar Özbekler ve Kırgızlar arasındaki etnik gerginliğin sıcak çatışmaya dönüşmesine yol açtı. Özbek nüfusun yoğun olarak bulunduğu güneydeki Oş ve Celalabat kentlerinde Kırgız silahlı milis güçlerinin ve askeri kıyafet giymiş grupların Özbek sivillere karşı düzenledikleri saldırılar sonucu yaklaşık 2000 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda sivil yaralandı ve yüz binlerce Özbek ülkelerini terk ederek mülteci durumuna düştü. Özbekistan’a sığınan mülteci sayısının 400.000’e ulaştığına dair yapılan açıklamalar ise gerçek bir insani trajediyi yansıtması bakımından önemlidir ve yerinden edilen insanların güvenli bir biçimde ülkelerine geri dönebilmeleri için Kırgızistan’da siyasi istikrarın kalıcı olarak sağlanması gerekmektedir.
Özbekler ve Kırgızlar Arasındaki Etnik Sorunlar
Kırgız silahlı milislerinin hiçbir kural tanımaksızın Özbeklere karşı düzenledikleri etnik saldırıların arka planında birden çok siyasi ve ekonomik neden bulunmaktadır. Sadece verimli toprakları ile değil aynı zamanda stratejik önemi nedeniyle de bölge ülkeleri için vazgeçilmez bir önemi bulunan Fergana Vadisi, hatırlanacağı gibi Stalin döneminde Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında üçe bölündü ve o günden bugüne her zaman birbirine rakip muhalif grupların kullandıkları bir üs olma özelliğini korudu. Nüfusunun yarısı Özbeklerden oluşan Fergana Vadisi içindeki Oş ve Celalabat kentlerinde Özbeklerin Kırgızlara oranla ekonomik olarak daha iyi durumda olmaları ve iki etnik grup arasında uzun yıllara yayılan toprak anlaşmazlıklarının bulunması, geçmişte de benzer çatışmaların yaşanmasına neden oldu. 1990’da yine bu bölgede iki etnik grup arasında çıkan silahlı çatışmalarda yüzlerce kişi yaşamını yitirmişti. Son dönemin siyasi anlaşmazlık konularının odağında ise eski Cumhurbaşkanı Kırmanbek Bakıyev bulunuyordu. Nisan’da çıkan olaylar sonrası Bakıyev’in devrilmesi ve ardından Belarus’a sığınmasıyla birlikte Özbekler çoğunlukla yeni geçici yönetime destek verirken, bölgedeki Kırgızlar Bakıyev’i desteklemeyi sürdürdüler. Bu durum kaçınılmaz olarak Bakıyev taraftarlarının geçici yönetime destek olan Özbeklere karşı etnik hoşgörüsüzlüğün de etkisiyle düşmanca tutumlarını çoğaltan bir etki yarattı ve sonuçta korkulan oldu. Beş milyon nüfusu bulunan ve yoksulluğun kol gezdiği Kırgızistan’da yaşayan bir milyon Özbek’in can güvenliklerinin halen tehdit altında olduğu bir gerçek.
Saldırıların yaşandığı sırada Taşkent’te toplantı halinde olan Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerden yaşanan cinayetlere yönelik herhangi bir tepki gelmemesi düşündürücüdür. Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov’un ise bu trajedi karşısında hiçbir önlem almaması ve konuyu “Kırgızistan’ın iç meselesi” olarak değerlendirmesi bölgedeki etnik kaosun derinleşmesine yol açmıştır. Kırgızistan geçici yönetiminin saldırgan Kırgız grupları engellemekte yetersiz kalması ve bölgedeki denetimi kaybetmesi de Özbek sivillerin katledilmesine zemin hazırlamıştır.
Orta Asya’yı Tehdit Eden Gelişmeler
Kırgızistan, yoksulluğu ve etnik anlaşmazlıkları ile olduğu kadar sahip olduğu askeri üsleri ile de çokça tartışılmaktadır ve halen ABD ile Rusya’nın her ikisinin askeri üslerine ev sahipliği yapan ender ülkelerden biridir. Dolayısıyla bu ülkedeki üsleri aracılığı ile bölgede güç mücadelesi veren ABD ve Rusya’nın yanı sıra Çin’de küresel bir aktör olarak bu mücadeleye dolaylı yollardan katılmaktadır. Yakın bir döneme kadar bölgenin en sakin ülkesi olan Kırgızistan’ın özellikle 2005 yılından beri devam eden siyasi sorunlarının temelinde küresel güçlerin bitmek tükenmek bilmeyen egemenlik stratejileri bulunmaktadır. Afganistan’daki NATO güçlerinin her türlü lojistik ihtiyacı ve askeri birliklerin transferleri Kırgızistan’daki ABD üssünden gerçekleşmektedir. Fergana Vadisi aynı zamanda Afganistan’da üretilerek dünyaya yayılan uyuşturucunun en önemli pazar güzergahlarından ve dağıtım istasyonlarından biri konumundadır. Bu kirli ticaretten elde edilen büyük miktarlardaki para, Fergana Vadisindeki mücadeleyi daha da alevlendirecek unsurlardan biridir. Afganistan’da son beş yılda afyon üretiminin korkunç boyutlarda artmış olması, ABD işgalinin bu ülkeye “demokrasi ve özgürlük” getirmekten çok uyuşturucu mafyasına eşsiz fırsatlar sunmasının ve bu endüstrinin büyümesine NATO güçlerinin göz yummasının işaretlerinden biridir.
ABD, Rusya ve Çin’in Asya’daki çıkarlarını korumak için Kırgızistan’ı savaş alanına çevirmeleri Orta Asya’yı yangın yerine dönüştürebilir ve böylesi bir ihtimal bile bölgeyi yıllarca kanlı çatışmalarla yüz yüze bırakabilir. Fergana Vadisindeki katliam çok hassas olan bölgesel dengelerin tamamen bozulmasıyla sonuçlanabilir ve bu durumda etnik kargaşa Orta Asya’ya yayılabilir. Afganistan’ı büyük bir yıkıma iten ABD ve NATO güçleri şimdilerde Pakistan’ı iç savaşın eşiğine getirmekte ve bu ateş Orta Asya’yı tehdit etmektedir. Fergana Vadindeki çatışma ve kaos çözümlenmediği taktirde Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan’la sınırlı kalmayacak çok daha büyük bir krizin eşiğinde bulunduğumuzu görmek gerekmektedir.Bu yönüyle Fergana Vadisi ya bölgesel barışın sağlanmasında ya da Orta Asya’dan Güney Asya’ya kadar uzanan coğrafyada kanlı iç savaşların yaşanmasında kilit bir rol oynayacaktır.
Sonuç
Küresel güçlerin aralarındaki acımasız rekabet, henüz ekonomik kaynaklar ve etnik anlaşmazlıklar yüzünden silahlı çatışmalarla karşılaşmayan Orta Asya’nın durumunu daha da kırılgan hale getirmektedir. Kırgızistan örneğinde olduğu gibi bu güç savaşları bölgenin diğer ülkelerinde de askeri üs açma, enerji koridoru oluşturma gibi uygulamalarla yayılma riski göstermektedir. Orta Asya ülkeleri ne yazık ki ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler için siyasi olarak birer “garnizon devlet” şeklinde görülmekte ve bu amaç doğrultusunda istikrarsızlıktan, yoksulluktan ve etnik kaostan yana politikalar üretilerek liderlik sorunları yaratılmaktadır. Bu yüzden biran önce Kırgızistan başta olmak üzere bölge ülkelerinde siyasi istikrarın sağlanması, kitlesel kıyımların sona ermesi ve etnik gruplar arasında diyalog sürecinin başlatılması gerekmektedir. Bu ilerlemeler gerçekleşmeden bölgede insani felaketlerin önlenmesi ve yerlerinden edilen yüz binlerce mültecinin ülkelerine geri dönebilmeleri olanaklı görünmemektedir.
Selvet Çetin
SDE Uzmanı