Önsöz paradoksu, kitap yazarlarının önsöz kısmında genellikle “Bu kitapta bulabileceğiniz hatalar için özür dilerim.” şeklinde yaptığı açık uçlu özrün tuhaflığına dikkat çeken ve bunun üzerinden bilgi ve inanç sistemlerimizi sorgulayan bir paradokstur. Bir yazarın kitabında “sürç-ü lisan etmiş olması” veya “hata yaptığı için özür dilemesi” tabii ki bir problem değildir; ancak yazar, aynı zamanda kitabı satır satır kontrol etmiş, dolayısıyla hiçbir hata olmadığına kanaat getirmiş olmalıdır. Buna rağmen en azından bir hatanın var olabileceğine açık bir kapı bırakıyor olması, eğer ki kitabı olanca gücüyle kontrol ettiğini de kabul ediyorsa, tuhaf bir paradokstur.
Bunun gerçek dünyadaki en bilindik karşılığı, aklı başında herhangi bir kişiye, “Dünya görüşün çerçevesinde doğru olduğuna inançların bir kısmı hatalı olabilir mi?” sorusunu yöneltmektir. Kişiler, belli bir mütevazılık ve alçakgönüllülük çerçevesinde “Evet, tabii ki!” diyecektir – ki buna gerçekten inanırlar da. Ama kişilerin o “doğru inançlarının” hepsini bir listeye dönüştürüp, tek tek o inançlarının doğru olup olmadığını sorsak, birçoğu o inançlarının doğru olduğunda ısrar edecektir. O zaman bir bütün olarak sorulduğunda, kişiler neden inançlarının arasında hata olabileceğini kabullenmektedir? 1965 yılında David Makinson tarafından öne sürülen Önsöz Paradoksu’nun işaret ettiği problem, tam olarak budur.
Paradoksun Formülü
Argüman, temelde şu şekilde kurulmaktadır: Akademik kitapların yazarlarının, kitaplarının önsözünde “Bu kitapta bulacağınız hatalar tamamen benim kusurumdur.” veya “Burada bulunan hatalar yalnızca bana aittir.” gibi ifadelere yer vermeleri alışılagelmiş bir durumdur. Bunlardan özellikle de ikincisi, kitapta sadece hata bulunabileceğini değil, hata bulunduğunu imâ etmektedir. Bu durumda:
- Böyle bir yazar birçok iddiayı içeren bir kitap yazmış ve her birini dikkatlice kontrol etmiş, hatta belki değerlendirmeleri için hakemlere sunmuştur. Dolayısıyla, ileri sürdüğü her bir iddianın doğru olduğuna inanmak için sebepleri vardır.
- Bununla birlikte, deneyimlerinden öğrendiğine göre, en iyi çabalarına rağmen kitabında büyük olasılıkla tespit edilmemiş hatalar olacaktır. Dolayısıyla, kitabında doğru olmayan en az bir iddia olduğuna inanmak için de iyi bir nedeni vardır.
Dolayısıyla, (1)’den hareketle, kitabındaki her bir ifadenin doğru olduğuna rasyonel olarak inanmak için iyi bir nedene sahipken, aynı zamanda (2)’den hareketle kitabın en az bir hata içerdiğine rasyonel olarak inanmak için iyi bir nedene sahiptir. Böylece kitabın hem doğru olduğuna hem de en az bir hata içermediğine rasyonel olarak inanabilir.
Paradoksu Çözmek Mümkün mü?
Klasik tümdengelim mantığında, bir dizi ifade bir çelişki içeriyorsa tutarsızdır. O halde paradoks, yazarın kitabındaki tüm ifadelerin doğru olduğuna dair (1) numaralı inancı ile, bunlardan en az birinin doğru olmadığına dair (2) numaralı inancının çelişmesinden kaynaklanmaktadır. Paradoksu çözmek için ya (1) ve (2) numaralı ifadeler arasındaki çelişkiye ya da bunların bir araya getirilmesindeki tutarsızlığa saldırmak gerekmektedir.
Olasılıkçı bakış açısı, ifadeleri başka terimlerle yeniden ifade edebilir, böylece onları çelişkisiz hale getirerek paradoksu çözebilir. Yazar kitabındaki her bir ifadenin doğru olduğundan %99 emin olsa bile [yani (1) numaralı inanç %100 değil, %99 seviyesindedir], kitapta o kadar çok ifade olabilir ki, bazılarının yanlış olma olasılığı da sıfır değildir [yani (1) numaralı inancın %1’lik kısmı, (2) numaralı inancın da aynı anda doğruluğuna kapu aralamaktadır]. Rasyonel kabul ilkeleri, yazarın çok olası bir ifadeyi doğru olarak kabul etmesine izin verdiğinden, rasyonel olarak (1)’e inanmayı seçebilir. Aynı ilkeler onu rasyonel olarak (2)’ye de inandırabilir.
Belki de yazarın kitabın hata içermediğini iddia ederken kastettiği şey, daha ziyade kitabın hata içermemesinin umulduğu ya da herhangi bir hata içeriyorsa da bu hataları keşfetmek ve ortadan kaldırmak için yoğun çaba sarf edildiğini, bu nedenle de bu koşullar altında kitabın, pratik açıdan mümkün olduğunca hatasız hale getirildiğini söylemektedir? Eğer yazarın, kitabının muhtemelen hatasız olduğunu söylerken kastettiği şey bu veya buna benzer bir şeyse, o zaman mantıksal bir zorluk yoktur, çünkü bu şekilde yorumlanan inançlar ile kitabın muhtemelen bazı hatalar içerdiği inancı arasında bir çelişki yoktur.
Yani orijinal paradoks ifadesi şu şekildeyse:
- Kitap muhtemelen tamamen hatasızdır.
- Kitap yine de muhtemelen en azından bazı hatalar içermektedir.
İlk iddianın revizyonu ile yeniden yorumlanmış paradoks şöyle yazılabilir:
- 1. Kitabın tamamen hatasız olması umulmaktadır ve bunu sağlamak için her türlü çaba gösterilmiştir.
- Kitap yine de muhtemelen en azından bazı hatalar içermektedir.
Paradoksu çözmenin bir başka yolu da hem (1) hem de (2)’nin aynı anda doğru olmasının tutarsızlığını reddetmektir. Bu, bağlaç ilkesini, yani çeşitli önermelere olan inancın (ya da rasyonel inancın) bunların birleşimine olan inancı (ya da rasyonel inancı) gerektirdiğini reddederek yapılır.
Sonuç
Her ne kadar önsöz paradoksu ve paradoksun yüzeysel bir problem mi yoksa derin bir tutarsızlığa mı işaret ettiği konusundaki tartışmaları devam etse de, böyle bir paradoks ihtimalinin varlığı bile düşünce sistemlerimizin karmaşıklığı konusunda bize bir ipucu sunmaktadır. Felsefeciler, paradoks ve çözümleri konusunda henüz hemfikir değillerdir.