Tüm emek verenlerin Antakyalı olduğu ‘Kayıp’ filminde “Sizin hiç kentiniz öldü mü?” diye soruluyor. Yönetmen İsmailoğulları yanıt veriyor: Bizim öldü ve kör olduk. Hâlâ yönümüzü bulamıyoruz.
Semra KARDEŞOĞLU
“Antakya sadece bir memleket değil Antakya bir dünya hatta birkaç dünyadır” demişti bir arkadaşım. İnsan bunun ne anlama geldiğini anlamak için görmeli o kenti, daha doğrusu görmeliydi. Şimdi “Depremde biz sadece sevdiklerimizi yitirmedik, biz doğup büyüdüğümüz bir kenti, geçmişimizi yitirdik” diyorlar. Ve seslerinin artık daha cılız ulaştığından yola çıkarak daha çok ses vermek istiyorlar.
Yönetmen Gazi İsmailoğulları seslerini duyurma yolu olarak sanatı seçmiş. Kayıp isimli kısa film ilk gösterimini Kadıköy Sineması’nda gerçekleştirdi. Salonda sadece Antakyalılar değil her memleketten izleyen vardı. Kayıp filmi, depremde yakınlarını kaybeden ve onlara ulaşamayan iki ana karakterin onları arama mücadelesini anlatıyor. Yıkık bir kentte süren bu arayış ruhlarda oluşan yıkımı da aktarmaya çalışıyor.
Filmin gösterimi sonrası yönetmen Gazi İsmailoğulları, oyuncular Özlem Yüksek ve Akan Atakan ile görüştük. Üçü de Antakyalı. Atakan profesyonel bir oyuncu, Yüksek ise amatör bir tiyatroda oyuncu. Üçü de 6 Şubat depremini Antakya’da yaşamış. Sevdiklerini, yakınlarını kaybetmişler.
ACIYI HATIRLATMIYORUZ ÇÜNKÜ HİÇ GEÇMEDİ Kİ
Oyuncu Özlem Yüksek filme dahil olma sürecini anlatıyor: “Başlangıçta filme tepki olur mu diye düşündüm. Çünkü, insanlar ‘Acımızı niye eşeliyorsunuz’ diye tepki gösterebilirdi. Onların acılarını yeniden hatırlatmış olabilirdik. Ama sonra anladım ki bu acı hiç geçmeyecek. Biz bu acıyla yaşayacağız. Benim için en zor sahne kimsesizler mezarlığında yakınımı arama sahnesiydi. Orada bu acıya ortak olan herkesi yüreğimde hissettim. Tamam biz sevdiklerimizi yitirdik, her şey yıkıldı. Ama iki yıl olacak, şehir hala aynı. Hala gelip burada bir deprem filmi çekilebiliyor. En ağırı bu.”
ŞU AN YAPILAN ANTAKYA DEĞİL ANTOKİ
Oyuncu Akan Atakan “Antakya için bir şey yapmak istiyorduk” diye başlıyor söze ve devam ediyor: Film gerçek olayı da anlatıyor. Gazi’nin bir tanıdığının gerçek hikayesi. Yönetmen Semir Aslanyürek’in dediği gibi “Antakya bizim anamız.” Hepimiz yakınlarımızı kaybettik ama kentini kaybetmenin acısı bir başka. Her taşını her sokağını çok iyi bildiğiniz bir yerin silinip kaybolması bu. Hakikaten kör oluyorsunuz. Evimiz yıkıldı, mahallemiz yıkıldı. Çok çarpık yapılaşma vardı. Dünyanın ilk 3 yerleşim biriminden biri. Hepsi üstüne bir şey koymuş. Biz derdik ki Antakya yeniden yapılsın derdik. Ama böyle değildi. Şimdi çok büyük bir şans var. Bu kent yeniden yapılabilir. Bir dünya kenti olabilir Venedik gibi Paris gibi. Dünyanın en eski ibadethaneleri burada. İlk ışıklandırmalı caddesi, denizi, doğası, yemek kültürü. Şehir şantiye halinde. Yani bizim kentimiz öldü ama mezarı da çok kötü yapılıyor. Şu an yapılan AnTOKİ.
∗∗∗
YÖNÜMÜZÜ KAYBETTİK YOL TARİF EDEMİYORUZ
Sözü Yönetmen İsmailoğulları alıyor: Evet bir afet yaşandı. Ve şimdi bize ‘E artık normalleşin’ deniyor. Nasıl normalleşilecek? Biz şimdi heybemize bu filmi koyup keşişler gibi şehir şehir gezeceğiz. Ve hiçbir şeyin değişmediğini anlatacağız. Kentiniz öldüğünüzde şiirdeki gibi hakikaten kör oluyorsunuz. Evimiz yıkıldı, mahallemiz yıkıldı. Yön bulamıyoruz. Yolu tarif ederken şu okuldan sola dön, şurada bir berber var onu geç deriz. Bizim şimdi öyle bir okulumuz, öyle bir dükkanımız yok.
∗∗∗
21 METREKARE 4 İNSAN MEZARI DEMEK
Ben 21 metrekare bir konteynerde yaşıyorum. 21 metrekare 4 insan mezarı demek. Dört kişi bir konteynerde yaşamaya çalışıyor şimdi. Ve 6-10 yıl orası sözleşme yapıldığına göre daha çok zaman yaşanacak. 270 bin konut gerekirken 7 bin konut yapılmış. Antakya’yı uzaktan küçük bir ilçe sanıyorlar. Ama öyle değil, kayıt dışı olanlarla birlikte 2 milyon nüfusu vardı.
ARTIK ÖNÜNÜZE BAKIN DENİLMESİ AĞIR GELİYOR
Biz gelsinler bize ah vah etsinler demiyoruz. Ama gelip de ‘Artık önünüze bakın’ dendiğinde küfür gibi geliyor. Biz asıl depremi sonrasında yaşadık. Kentte 110 kişinin cenazesi bulunamamış deniyor ama birkaç bin olduğunu düşünüyoruz.
BUGÜN YAZILANLAR REFERANS OLMAMALI
Şimdi uzun metraj bir film hazırlığımız var. Ben aslında tarih öğretmeniyim. Kayıt altına almak önemli. Bugün yazılanlar ileride referans olmamalı. Çünkü doğru değil yazılıp çizilenler. Bu nedenle not düşmek gerekiyordu.