Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, 291. haftada kayıplarının akıbetini sormak için ellerinde kırmızı karanfiller ve kayıplarının fotoğrafları ile Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yaptı.
Eylemde, “Failler belli kayıplar nerede” yazılı pankart açıldı. “Annelere evlatlarını çöplüklerde, kuyularda, uçurumlarda aratan bu zihniyete teslim olmayacağız” diyen Cumartesi Anneleri bu hafta, 21 Ekim 1995 tarihinde işyerine giderken gözaltına alınan ve kaybedilen tekstil işçisi, sendikacı Düzgün Tekin’in akıbetini sordu.
Sanatçı Nur Sürer, devletin, kayıpları ve faili meçhul cinayetleri soruşturmak, faillerini bulmak ve cezalandırmakla yükümlü olduğunu söyledi. Devletin bu yükümlülüğü yerine getirmesinin toplumsal bir baskıyla mümkün olacağının altını çizen Sürer, toplumsal baskı olmadığı sürece devletin insanlık suçu işlemeye devam edeceğini belirtti.
Sosyalist kimliğiyle tanınan Tekin’in sendikal mücadele içerisinde olduğunu hatırlatan Sürer, “Baba Vekil Tekin’in oğlundan haber almaya ömrü yetmedi. Elif Tekin’in ömrü oğlundan haber almaya yetecek mi?” diye sordu.
Nur Sürer, Düzgün Tekin’in akıbetine ilişkin devletten hiçbir açıklama gelmediğini ifade etti, “Tekin kaybedildikten sonra 10 hükümet değişti. Hiçbiri Elif Tekin’in sesini duymadı. Ailenin ve avukatların ısrarlı taleplerine rağmen göstermelik bir arama çalışması yapıldı ve sonuç alınamadı” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Biz evlat yolu beklemenin ne demek olduğunu biliriz” sözlerini hatırlatan Sürer, şöyle devam etti: “Düzgün Tekin’e ne oldu? Elif Tekin’in ‘oyyy bu ne biçim acı, ben bir anayım, evladımı çöplüklerde arıyorum. Utanmıyor musunuz? Bu ne biçim devlet’ diyen çığlığı yönetenleri hiç rahatsız etmedi? Elif Tekin’in, ‘Dağlar, taşlar, kuşlar bana yön verin, ben oğluma kavuşayım’ feryadına sırtını dönenleri unutmayacağız.”



